Fahri Kopuz (1882- 1968)

Fahri Kopuz (1882- 1968)

Mehmet Fahri Kopuz 1882 yılında İstanbul’da doğdu. Gümrük memurlarından Kadri Bey’in oğludur. İlköğreniminden sonra 1889’da Vefa İdadisi’ne girdi; 1903 yılında buradan mezun oldu.

 

Musiki çalışmalarına çok küçük yaşlarında, sünnet hediyesi olarak alınan armonika ile başladı. Orta halli bir udi olan babasına sesi ile eşlik ederdi. Önceleri kanuna merak ettiyse de babası tel almayınca bundan vazgeçti. Gizlice babasının udunu alır, bazı basit eserlerle kantoları çalmaya çalışırdı. Pek genç yaşında musiki ile uğraşmaya başladığından, cemiyetlere devam ederek Abdülkadir Töre, Hoca Ziya Bey, Hacı Kirami Efendi gibi ustalardan musiki sanatımızın inceliklerini öğrendi. Kanuni Hacı Arif Bey’den saz eserleri, Ahmet Irsoy’dan usul dersleri aldı. Darüttalim Musiki kurulduktan sonra, Sadedin Arel ve Suphi Ezgi’yi tanıyarak bu iki ilim adamımızdan armoni, prozodi ve nazariyat dersleri gördü. 

1908 yılında İsmail Hakkı Bey’in başkanlığında bazı arkadaşları ile “Musiki Osmani Cemiyeti”ni kurdu. Burada dönemin ünlü musikişinasları ders veriyordu. 1916 yılında Reşad Erer, Kemani Haşim, Neyzen İhsan Aziz Bey, Kanuni Nazım Bey, Tamburi Ahmet Neşet Bey, Hanende Arap Cemal, Hanende Sıtkı, Hanende Reşat Bey’lerle “Darüttalim-i Musiki Cemiyeti”ni kurdular.

 

1939’da Ankara Radyosu’nda göreve başlayan Kopuz, radyoevi nota kütüphanesini kurmakla görevlendirildi. Cevdet Kozanoğlu ile birlikte büyük emeği geçti. “İncesaz” programlarını da yönetiyordu. Daha önce Darüttalimi Musiki’de bu tür toplu programların en iyi örneklerinin sunulmasını sağladığından, büyük bir gayretle işe sarıldı; binlerce notayı bizzat yazdı. Bugün bile Ankara Radyosu’nda kullanılan notaların çoğu onun yazmasıdır.

Geleneksel bir uslub içinde güzel fasıl programları sundu ve hocalık etti. Bu programlar, fasıl musikimizin son kaliteli icra örneği olarak kabul edilir. Son derece ciddi bir kişiliğe sahip olan Kopuz, sanatta disipline inanan ve falsoya tahammül edemezdi. Berlin, Kahire, İskenderiye gibi büyük merkezlerde ve yurtiçi turnelerinde konserler vermiştir. Aynı zamanda iyi bir luthierdi  (telli müzik aletleri yapımcısı); zaman buldukça eski sazları onarır ve ud yapardı.

 

Fahri Kopuz zatürree hastalığından 7 Ocak 1968 tarihinde Ankara’da öldü. Ertesi gün Hacıbayram Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa verildi. Hadiye Hanım’la evlenmiş, bir kız olmak üzere üç çocuğu dünyaya gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın eski kemancılarından Fethi Kopuz sanatkârın büyük oğludur.

 

Fahri Kopuz, yüzyılımızın en dikkate değer bestekârlarındandır. Saz ve söz eseri formlarında tekniği sağlam, geleneklere bağlı, duygulu ve kusursuz eserler bestelemiştir. Operet bestekârlığı akımına kapılarak Musahib-zade Celal’in “Atlı Ases” ve “İstanbul Efendisi” adındaki eserlerini Türk Musikisi tonal sistemine göre bestelemiştir. Eserleri “Külliyat” şeklinde 1949, “Nazari ve Ameli Ud Dersleri” adındaki metod çalışması 1920 yıllarında yayınlandı. (Yılmaz Öztuna, Müzik Ansiklopedik Sözlük C: 1 S: 455, Dr. Nazmi Özalp , Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi,Cilt:2, S: 102)

 Günümüzde en çok kullanılan eseri; sözleri Süleyman Nazif imzalı Hicaz şarkı:

Bahar olsa çemenzar olsa âlem handedar olsa

Sen olmazsan hayalimde zemin ağlar sema ağlar

Gönül mehcur kaldıkça huzur ümmid eder ağlar

Sen olmazsan hayalimde zemin ağlar sema ağlar

Kopuz, iyi bir fasılcı olarak tanınır. Aynı zamanda iyi bir fasıl şarkıları bestecisir. Ağı Aksak, Sengin Semai gibi eserleri yanında Düyek, Sofyan gibi eserlerde bestelemiştir. Bunlardan bazıları:

Ağır Aksak: “Şad olurdum belki bu baht-ı siyahım olmasa” Hüzzam, “Gül gibi sinede çift goncelerin saklı iken” Kürdîlihicazkâr, “Çok zamandır sevdiğim mehcur-i hüsnün olalı” Nihavent, “Tıfl-ı na-kamın acınmaz nale vü feryadına” Suzidil, “Çeşm-i nazın süzülüp neşeden olsa handan” Uşşak. 

Sengin Semai:  “Fettan gülüşün her kanayan kalbe devadır” Acem Aşiran, “Ruhunda senin ruhuma bir tek güzel eş var” Hicazkâr, “Gönlüm yine mahzun seni andım da derinden” Kürdîlihicazkâr.

Curcuna: “Bir gececik sevdiğim halime gel bak da gör”, “Gözlerinin karşısında ben birşeyler olurdum” Hicaz, “Sunar bir cam-ı memlu bin tehi peymaneden sonra” Hüzzam, “O fettan dilinin sırrına kandım” Kürdîlihicazkâr, “Saki bu gece bezmimizin sazı mükemmel” Muhayyer, “Hülya gibi sessiz süzülüp kalbime aktın”, “Saçların hayatımın neşesiyle örgülü” Nihavent,

 Aksak: “Çoban yıldızı gibi” Hüseyni, “Ruyine saçlar dökülmüş bir demetsin gül gibi”

Kürdîlihicazkâr, “Tarasam destelesem neş'eli sünbüllerini” Nihavent, “Mavi gözlü sarışın bir gül-i rana tanırım” Sultan-ı Yegah, “Günler oluyor görmeyeli ruyini mahım” Suzinak

Düyek: “Olsamdı ben sema olsandı sen heva” Hicaz, “Aşıkım dağlara kurulu tahtım” Rast, “Zavallı gönlümün yine acıklı bir melali var” Segah, “Elem geçer dedik amma hakikat öyle değil” Suzinak, “Kalmadı kudret efendim bende artık gayrete” Uşşak.

 Semai: “Sen ki bana bütün neş'e bütün hayattın” Hüzzam, “Yasemen'e gül'e teşbih ederim sim-tenini” Nihavent, “Neden bir çift gözün derdiyle çeşmim giryebar oldu” Rast, “Uyandı bülbülüm dumanlı dağda” Sultan-ı Yegah, “İncecik kıvrak belinden bir gün olsun sıkmadım” Acem Aşiran

 Sofyan:, “Sizi de yaktı mı hicran ateşi (TURNALAR)” Hicazkar, “Dıştan viran bağlıyım” Eviç, “Gece Leyla'yı ayın ondördü...(NAZAR)” Nihavent

Nim Sofyan: “Karanfil tüfek elde” Nikriz,  

 

Hazırlayan: Suat Yener