- Anasayfa
- Hakkımda
- Şarkı Sözleri
- Makaleler
- Bestekarlar
- Notalar
- Haberler
- Videolar
- Ziyaretçi Defteri
- Önemli Linkler
- Musikişinas Atatürk
- İletişim
Itri (1638-1712)
Hanende Buhiri-zade Hafız
Itri, 1638 yılında İstanbul’un Mevlanakapısı civarında, o zamanki adı ile “Yapılan”, bugün Yayla ya da Yaylak denen semtte doğdu. Asıl adı Mustafa olup, “Itri” şiirlerinde kullandığı mahlasıdır. Aile adı ise “Buhiri-zade”dir. Evliya Çelebi bir “Hanende Buhiri-zade Hafız”dan bahseder, bu zatın Hünkar Hanendesi ve ünlü bir bestekâr olduğunu söyler. Bu musikişinasın Itri’nin babası olduğu tahmin edilir. Hayatı boyunca birçok padişah ve devlet adamından himaye görmüş olup, bunlardan en önemlileri IV. Mehmet ve Gazi Giray Han'dır. Devlet adamlarına yakınlığı nedeniyle bir dönem esirciler kethüdalığı (devlet büyüklerinin buyruğunda çalışan, kâhya) yapmış, sarayda da musiki dersleri vermiştir. (Büyük Türk Musiki Ansiklopedisi; Yılmaz Öztuna)
Zamanına göre iyi bir öğrenim görmüştür. Ustalarından birinin Hafız Post olduğuna kesin gözüyle bakılır. Nasrullah Vâkıf Halhalî, Kasımpaşalı Koca Osman Efendi, Derviş Ömer Efendi gibi 17 yy. bestecilerinden de yararlandığı sanılmaktadır. Yenikapı Mevlevihanesi’nin o zamanki şeyhi Cami Ahmet Dede’ye kapılanmış, müzik sevgisiyle Mevlevi olmuştur.
Itrî’ye çok değer veren bu padişah kendisini sık sık saraya davet eder, bestelerini bizzat kendi sesinden dinler ve takdir ederdi. En yakın dostu ise Kırım Hanlarından Selim Giray Han idi. Selim Giray Han boş zamanlarını Çatalca civarındaki Kadı Çiftliğinde geçirirdi. Burada Itrî, Hafız Post, Yahya Nazîm Çelebi, Seyyit Nuh, Tamburi Mehmet, Santurî Ali (Ali Ufkî Bey), Kemanî Hüseyin gibi ünlü sazende ve hanendeleri ve o zamanın ünlü şair ve edebiyatçıları ile sohbet eder, musiki dinlerdi.
Sultan IV. Mehmet döneminde geçimini sağlamak üzere, 1694 yılında “Esirciler Kedhüdası” (Esirciler Kahyası) oldu. Uzun yıllar Enderun’da müzik öğretmenliği ve hanendelik ettikten sonra, elli yaşına doğru emekli olarak saraydan ayrıldı. Ancak, müzikteki ünü Lale Devri’nde daha da artarak sürdü. Meyvecilikle çiçekçiliğe meraklı olduğu, kendi adıyla anılan İstanbul’un ünlü Mustabey armudunu ilk kez onun yetiştirdiği de söylenir.
Itrî, Şeyhülislam Esad Efendi’nin belirttiğine göre, bini aşkın beste yapmış olan çok verimli bir bestecidir. Bunların büyük bir çoğunluğu unutulmuş ya da kaybolmuştur; bugün ancak kırk dolayında yapıtı bilinmektedir. Günümüze kalan pek az yapıtıyla bile bugün de Klasik Türk müziğinin en başta gelen birkaç ustasından biri kabul edilmesi, sanatında ki olağanüstü özelliklerin bir sonucudur.
Eserlerine güfte olarak Fuzulî, Nev’î, Şehrî, Nabî ve yakın arkadaşı olan Nazîm’in, bazılarında da kendi şiirlerini kullanmıştır. Dinî musikimizin ayin, na’t, tevşih, durak, ilâhi, salât, tekbir gibi her formunda eser vermiştir.
Segâh makamındaki Mevlevî Âyini, Beste-i Kadîmler ve Derviş Mustafa Dede’nin bayatı makamındaki ayininden sonra beşinci ayindir. (www.mutriban.com/mevlevi/ayin-i.../buhurizade-mustafa-itri-efendi)
Bugün elimizde on tanesi dini olmak üzere dört saz eseri ile muhtelif formlarda yirmi sekiz sözlü eseri bulunuyor. Bu eserlerin çoğu bu yüzyılın başında Rauf Yekta Bey, Dr. Suphi Ezgi ve Sadeddin Arel gibi bilginlerimiz tarafından, o zamanlar hayatta bulunan eski musikişinasların hafızalarından notaya alınmıştır. Itrı’nin nota bilmediği, Şeyhülislam Esad Efendi’nin belirttiği gibi bini aşkın beste yapmış olmasına rağmen eserleri günümüze ulaşmamış olmasından anlaşılıyor. Günümüze ulaşan ve hala dillerden düşmeyen Segâh makamındaki Nefi’nin şiiri olan Yürük Semaisi onu ölümsüzleştirmiştir
Tûtî-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil
Çerh ile söyleşemem âyînesi sâf değil
Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil
Yine endîşe bilir kadr-i dürr-i güftârım
Rûzigâr ise denî dehr ise sarrâf değil
Girdi miftâh-ı der-i günc-i ma'ânî elime
Âleme bezz-i gevher eylesem itlâf değil
Levh-i mahfûz-ı suhandir dil-i pâk-i Nef'î
Tab'-ı yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değil
“Mucizeler söyleyen papağanım. Söyleyeceklerim laftan ibaret değil.
Felekle söyleşemem çünkü içi dışı bir değil
Gönül ehlidir diyemem kalbi temiz olmayana.
Gönül ehillerinin birbirlerini tanımamaları insafa sığmaz.
Benim inci gibi sözlerimin kıymetini düşünen insanlar bilirler.
Devir desen, şu gelip geçici dünya hayatı desen, arkasında bir şey bırakmaz.
Geçti ya elime bir kez güzel nutuk atma hazinesinin hayırlı anahtarı,
Ayaktakımına değerli taşlar dikili dokumalar dağıtsam ziyan olmaz.
Sivrilikleri törpülenmiş saklı levhadır Nef'i'nin tertemiz lisanı,
Sadık dostların tabiatında olduğu gibi, küçük sahaf dükkanı gibi değil!”
Hazırlayan: Suat Yener
Lütfen link verilerek veya kaynak göstererek kullanın.
Itri'nin kayıtlı eserleri
Bileydi dil gibi dilber gam-ı cihan nicedir | Acem Aşiran | Yürük Semai | _ |
Muhabbetin dilimi dağdar eder bir gün | Bayati | Çenber | _ |
Gamzen ki ola saki-i çeşm-i siyeh mest | Bestenigar | Darb-ı Fetih | _ |
Her gördüğü periye gönül müptela olur | Buselik | Hafif | _ |
Gedamız (Gedayız) baya(şaha) baş eğmez dil-i agahımız vardır | Dügah | Hafif | _ |
Cam la'lindir senin ayine ruy-i enverin | Hisar | Devr-i Kebir | Baki |
Dil-i pür-ıztırabım mevce-i seylabdır sensiz | Hisar | Aksak Semai | _ |
Sanman ki mugan zahide sunarlar | Hisar | Aksak Semai | _ |
Nevruz erişti bağa şarab istemez misin | Irak | Aksak Semai | _ |
Gel ey nesim-i saba hatt-ı yardan ne haber | Isfahan | Zincir | Nabi |
Cihanı lal-gun eden sirişk-i erguvanımdır | Mahur | Aksak Semai | _ |
Bu ne lebdir ne ağızdır ne güzel gülüştür bu | Mahur | Muhammes | _ |
Gülbün-i iyş midemed saki-i gül-izar ku | Neva | Nim Sakil | Hafız-ı Şirazi |
Piyaleler ki o ruhsar-ı al'e ter getirir | Neva | Zincir | Ahmet Muhtar Efendi |
Canı kullab-ı ser-i zülfün çeker senden yana | Nikriz | Muhammes | Yahya Efendi (Şeyhülislam) |
Mecbur-ı aşkı olduğumu her gören bilir | Nühüft | Aksak Semai | Hanif (17.yy) |
Hem sohbet-i dildar ile mesrur idik evvel | Pençgah | Firengifer | _ |
N'ola tacım gibi başımda getürsem daim | Pençgah | Çenber-Fahte | Sultan I.Ahmet (Ahmedi) |
Pay-i yare düşmeğe ağyardan nevbet mi var | Pençgah | Çenber | _ |
Çün doğup tuttu cihan yüzünü hüsnün güneşi | Rast | Sofyan | Ömer Ruşeni Dede |
Ya Habiballah Resul-i Halık-i Yekta tüyi | Rast | Darb-ı Türki | Şems-i Tebrizi |
Ne bülbül-suz ne giriftar-ı reng ü bu oluruz | Rast | Aksak Semai | _ |
Mefatih-ül Hüda oldu hilalin ya Resulallah | Rast (Rehavi) | Fahte | Hasan Kenzi Efendi |
Yine ey ruh-i musavver kafes-i tende misin | Rehavi | Berefşan | Enveri (16.yy) |
Allahümme salli ala seyyidina (Salat-ı Ümmiye) | Segah | Darbeyn | _ |