Leyla Saz (1850-1936)

Leyla Saz (1850-1936)

Leyla Saz musikimizde daha çok Leyla Hanım olarak bilinir. Leyla Hanım Abdülmecit, Abdülaziz, V.Murat, II. Abdülhamit, Mehmet Reşat ve Mehmet Vahdettin ile cumhuriyet dönemlerini gördü. Evi bir sanat evi gibiydi. O dönemin edebiyat ve sanat adamları, musikişinasları her Perşembe günü toplanırlar, akademik sohbet yaparlardı. Kendisi de eski edebiyatımızı ve divanları incelemiş bir kimse olarak bu tartışmalara katılır, her toplantının sonunda musiki icra edilirdi. Hafız Aşir Efendi, Hafız Osman Efendi gibi şöhretli ses sanatkârları sık sık konağa gelirlerdi. Bu toplantılarda bazen piyano, bazen armonika çalardı. 

Babası şehreminliği, valilik, tıbbiye nazırlığı, zaptiye müşirliği yapmış olan Dr. İsmail Hakkı Paşa, Sultan II. Mahmut’a “Nedim-i Has” (yakın dostu) olmuş. Bezmi Alem Valide Sultan’ın hastalığı sırasında kaplıca tedavisini güncelleştirmiş ve ameliyat ederek sağlığına kavuşturmuş. Ayrıca Sultan Mecit’i sünnet etmiş aydın kişidir. Bu hizmetlerine karşılık Beşiktaş’ta bir konak ve eczane hediye edilmiştir. Girit valiliği yaptı.

Leyla Hanım 1850 yılında İstanbul’da doğdu. 1853-1860 yılları arasında Sultan Abdülmecit’in kızı Münire Sultan’ın maiyetinde Dolmabahçe Sarayında yaşadı. Giritli Kutbi Efendi’den Osmanlı şiiri ve aruz öğrendi. Madmazel Romano’dan piyano dersleri aldı daha sonra kendi yeteneği ile ilerletti.

 

İsmail Hakkı Paşa İzmir valisi olunca, 1867 yılında Leyla Hanım da İzmir’e gitti. Vilayet mektupçusu olan Sırrı Efendi’yi gıyaben mektuplarından tanırdı. Sırrı Efendi de babasından dolayı Leyla Hanım’ın şiirlerini okur beğenirdi. Daha sonra Giritli Sırrı Paşa adını alacak olan Sırrı Efendi ile bu münasebetle evlenmiş oldu. Eşi ile birlikte Tuna vilayetine bağlı Prizren. Rusçuk, Anadolu illerinden Trabzon ve Kastamonu’yu dolaştı. Her gittiği yerde bir şeyler öğrenmek, gördüklerini bir yere kaydetmek alışkanlığında olan Leyla Hanım, edebiyatçı kişiliğini de buralarda geliştirdi. Bol bol okuyup çalışarak bilgi dağarcığını genişletti. Ermenice bile öğrendi.

 

1895 yılında eşinin ölümünden sonra İstanbul’a yerleşti. Leyla Hanım’ın dört çocuğu olmuştur. Yusuf Razi beyle, Mimar Vedat bey oğludur. Büyük kızı Nezihe Hanım İstanbul Belediye Konservatuarında piyano öğretmenliği yapmıştır. Küçük kızı, profesör Mehmet Ali Ayni ile evliydi. 

Leyla Hanım, uzun yıllar Bostancı’daki köşkünde oturdu. Şiirleri, notaları ve “Saray Adat-ı Kadimesi” adındaki anıları Girit ve Prizen notları köşkle birlikte yanınca son yıllarını damadının Kızıltoprak’taki evinde huzur içinde geçirdi. Köşkü ile birlikte notaları yandıktan sonra eserlerin yeniden toparladı. Bunlardan bir bölümü, bazı yanlışlıklar olmakla birlikte ”Külliyat-ı Musiki” adı altında bastırıldı.

Bir hanımefendi ve aydın Türk kadının olarak “harem-selamlık” gibi gereksiz gelenekleri bir yana itmiş ve örtünmemişti. Ölümünden birkaç yıl önce “Saz” soyadını aldı. Bunun anlamını soranlara “Kendimi bildim bileli günüm onsuz geçmedi” derdi. Ölümünden üç gün önce, Kemani İhsan ile Udi Mısırlı İbrahim Efendi ziyaretine gelmişler, isteği üzerine bir eser çalmışlardı.Gözlerini kapadığından dinlemediğini sanan sanatkarlar, her nasılsa bir falso yapınca gözlerini açarak onları ikaz etmişti. Nihayet her ölümlü gibi Leyla Hanım da 6 Aralık 1936 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Nuruosmaniye Camiinde kılınan cenaze namazından sonra 7 Aralık 1936 günü Edirnekapı Şehitliğinde toprağa verildi.

 

Leyla Hanım’ın bestekârlık alanında çeşitli makam ve usullerde ikiyüz kadar şarkı bestelemiştir. Umumiyetle iyi bir melodi ve ritim duygusunun mahsulü ve hassas bir gönlün temiz, samimi lirizminin ses halindeki tezahürleri olan bu eserler, son devrin yegâne kadın bestekârına cemiyet içinde de layık olduğu ilgi ve önemi kazandırmıştır. Bu sempati hala aynı sıcaklığı ile gönüllerimizi ısıtmaktadır.

 

 Harem ve Saray Adatı Kadimesi adını verdiği bu kitabın birinci bölümünde; Çırağan Sarayı'ndaki sosyal yaşamı çeşitli açılardan tanımlayan konulara ayrılmıştır. Sarayın döşeniş şekli, saraydaki dans ve müzik dersleri ve şehzadelerin eğitimlerinin içeriği, eğlenceler, yemekler, sultanların düğünlerini anlatır. Sarayda Ramazan ayı ve bayram kutlamaları adetleri ve sarayda yaşayanlar için kurulmuş sağlık sistemi gibi konular hakkındaki detaylı bilgileri içerir. İkinci bölüm ise; Leyla Saz'ın tanık olduğu Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemi olan 1800'lü yıllardaki kadın giyim ve modası, İstanbul'un eski gezi yerlerinden kadınların nasıl yararlandığı, evlenme gelenek ve görenekleri, gelin-kaynana ilişkileri ve kadınlarla ilgili özdeyişlerin de dahil edildiği sosyal ilişkilerle ilgili etnolojik bilgileri içerir.

 

Leyla Saz, anılar kitabının son bölümünü, önce babasının ve daha sonra kocasının görevleri dolayısıyla uzun süre kalmış olduğu Girit ve Prizren kentlerindeki sosyal yaşam ve siyasi olaylar hakkındaki incelemelerine ayırmıştır.

 

Leyla Saz, Harem ve Saray Adatı Kadimesi adlı anı kitabını İstanbul'un işgal yılları olan 1920-1921 yılları arasında, Harem-i Hümayun ve Sultan Sarayları başlığını vererek önce Vakit Gazetesi'nde, daha sonra da 1925'de Le Harem Impérial et les Sultanes au XIXe siècle adıyla Fransızca olarak Paris'te yayımlamıştır. Leyla Saz'ın ölümünden sonra, kitabın adı tekrar değiştirilmiş ve Haremin İçyüzü ismiyle 1974 yılında yeniden basılmıştır.( www.istanbulkadinmuzesi.org/leyla-saz- Dr. Nazmi Özalp , Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi,Cilt:2, S:23)

 

Leyla Saz'ın şiirlerine ilk kez yer veren yayın organı, 1887 yılında yayın hayatına başlayan Mürüvvet adlı kadın dergisidir.

Kıl meclisi âmâde ne derlerse desinler

İç dilber ile bâde ne derlerse desinler.

Alemde nedir farkı bana medh ile zemmin

Sağ olsun ahibbâ da ne derlerse desinler.

“Aldırma buluş sevdiğinle,

Çıkar keyfini birlikteliğin, ne derlerse desinler.

Övgüye de, yergiye aldırmam.

Dostların canı sağ olsun, ne derlerse desinler.”

Leyla Saz şiirlerini topladığı Solmuş Çiçekler adlı şiir kitabı 1928 yılında dostu Abdülhak Hamit'in önsözüyle eski Türkçe harflerle yayımlamıştır. Aynı kitap daha sonra 1996 yılında oğlu Yusuf Razi Bel tarafından Leyla Saz'ın fotoğrafları ve el yazısı örnekleriyle zenginleştirilerek Latin alfabesine aktarılarak tekrar basılmıştır. (Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, İstanbul 2011, ss. 66-67.)

Dikkatle incelenirse geçki tekniğini çok iyi bildiği görülür. Birkaç marş da bestelemiştir. “Yaslı gittim şen geldim” sözleriyle başlayan türküye benzeyen bir bestesi marşı Cumhuriyet’in ilk yılların çok sevilmiştir.

 

Yaslı gittim, şen geldim; aç koynunu ben geldim.

Bana bir yudum su ver, çok uzak yoldan geldim.

Korkma açıl şen yurdum, ağlara ordu kurdum;

Açık denizlerine süngümle kilit vurdum

 

Leyla Saz, iyi bir besteci olduğu kadar da iyi güfte yazarıdır. Hanende İbrahim Uygun’un Hicaz makamında bestelediği ve dillere destan olan şarkısının sözleri Leyla Hanım’a aittir. Hatta bazı kaynaklar bu eserin bestekârının Leyla Saz olduğunu yazmışlardır. TRT repertuvarında kaydında ise güftesini Leyla Saz’ın yaptığı, bestesinin ise İbrahim Uygun olduğu kayıtlıdır.

 

Seni sevda çiçeğim tac-ı serim

Bilemezsin ne kadar çok severim

Bunu her gün sorarım, tazelerim

Söyle kalbinde benim var mı yerim

Kendisi güfte yazarı olmasına rağmen bestelerinde değişik güftekârların sözlerini de kullanmıştır

 Neşvem emelim sen iken ey necm-i ziyâdar Bestenigâr Curcuna Leylâ Saz
 Bilirim kalbini cânâ bilerek aldanırım  Hicaz Aksak _
 Esîrindir benim gönlüm Hicaz Curcuna Müftüoğlu Ahmed Hikmet
 Haberin yok mu senin ey dil-i zâr Hicaz Curcuna Leylâ Saz
 Hasret-i lûtfunla kalbim durmadan hep çırpınır Hicaz Ağır Aksak _
 Zevk-i sevdâ duymadın âşık-perestâr olmadın Hicaz Ağır Aksak Nâzım Bey (Nâbizâde)
 Nerdesin nerde aceb gamla bıraktın da beni  Hicazkâr Aksak _
 Oh sensiz ne kadar şâd ü şenim Hicazkâr Aksak Süleyman Nazif
 A kız uyanık mısın  Hüseynî Sofyan Leylâ Saz
 Duymasın kimse yine kalbi olan feryâdımı  Hüzzâm Ağır Aksak Leylâ Saz
 Ey sabâh-ı hüsn ü ânın âfitâb-ı enveri Hüzzâm Ağır Aksak _
 Harâb-ı intizâr oldum aman gel Hüzzâm Curcuna _
 Çeşmânını göster de gözüm yaşını dindir Kürdîli Hicazkâr Aksak _
 Nazarın fikrime nûr-efşândır Kürdîli Hicazkâr Aksak _
 Bir gece şu bahçeden bir ses getirmişti sabâ  Mâhûr Curcuna _
 Etmedin asla terahhum pek çok üzdün cânımı Mâhûr Ağır Aksak Leylâ Saz
 Gönül ölmedinse uyan Müstear Aksak Leylâ Saz
 Düşman çok hile kurdu Nihâvend Nim Sofyan _
 Nâr-ı aşkın sîne-i mecrûhumu sûzan eder Nihâvend Devr-i Hindî _
 Benzer mi mâha vech-i münîrin  Rast Düyek Recâizâde Mahmut Ekrem
 Dilberim terk-i sebâta her zaman âmâdedir Sultânî Yegâh Ağır Aksak Leylâ Saz
 Asümân ağlar hem inler girye-bâr oldukça ben Sûzidil Ağır Aksak _
 Bu gönül sevmeyecek gayri dedim de kandım Sûzidil Ağır Aksak Avram Naum
 Durmadan aylar geçer yıllar geçer gelmez sesin Sûzidil Ağır Aksak Fâzıl Ahmet Aykaç
 İhtiyarlık bahsi hiçtir ölse uslanmaz gönül Sûzidil Ağır Aksak _
 Mâni oluyor hâlimi takrire hicâbım  Sûzidil Curcuna Nigâr Osman Hanım
 Sevdim seni sevmek ne demek anlamadın sen Sûzidil Aksak Yaşar Şâdi Bey
 Cânânımı tasdî edemem her elemimle  Sûznâk Aksak Leylâ Saz
 Ben sana hasreylemiştim ömrümü âmâlimi Şedaraban Curcuna Leylâ Saz

Hazırlayan: Suat Yener

 

Lütfen kaynak göstererek kullanın.