- Anasayfa
- Hakkımda
- Şarkı Sözleri
- Makaleler
- Bestekarlar
- Notalar
- Haberler
- Videolar
- Ziyaretçi Defteri
- Önemli Linkler
- Musikişinas Atatürk
- İletişim
Nedim (1681-1730)
Asıl adı Ahmet'tir. 1681 yılında dünyaya geldiği tahmin edilmektedir. Nedim iyi bir eğitim görmüş; döneminin klasik ilimlerini tahsil etmiş, Arapça ve Farsça'yı bu dillerde şiir yazacak kadar öğrenmiştir. Tahsilini tamamladıktan sonra Şeyhülislam Ebezade Abdullah Efendi'nin de bulunduğu bir jüri tarafından yapılan sınavda başarılı olarak müderris olmuştur.
1716 yılında mirahurluğa (Sarayda at işlerine bakan memur), ardından rikab-ı hümayun kaim makamlığına atanır. Bu ikinci atamayla ilgili olarak Nedim bir tarih manzumesi yazar. Meslek hayatında da çabuk ilerler. Müderrislikten Mahmut Paşa Mahkemesi naipliğine getirilir. Daha sonra 1726'da Molla Kırımî Medresesinde, 1728'de Nişancı Paşa-yı Atik Medresesinde görev yapan Nedim, 1729'da Sahn Medreseleri müderrisliğine yükselir. Sekban Ali Paşa Medresesinde müderris iken Patrona Halil İsyanı patlak verir (1730).
İsyan sırasında Nedim'in akıbetinin ne olduğu konusunda değişik iddialar ileri sürülmüştür. Kaynaklarda şairin, söz konusu isyanı takip eden günlerde illet-i vehimeden veya içkiye düşkünlüğü nedeniyle titreme hastalığından öldüğüne dair bilgiler kayıtlıdır. Güvenilir biyografi müelliflerinden Süleyman Sadettin, Nedim'in ihtilal esnasında korkudan evinin damına çıktığını ve oradan düşerek öldüğünü söylemektedir. Şairin kabri Üsküdar Karacaahmet Mezarlığının Miskinler kısmındadır. Nedim aruzun musikisini yakalayan ve şiirinde âdeta bir ahenk unsuru olarak kullanan divan şairlerinden biridir. Şiirlerinin bestelenmeye elverişli bir yapısı vardır. Onun için şairin yaşadığı dönemden başlayarak musammatları (Beyitleri kafiyeli ve dört kısımdan ibaret olan manzume) ve gazelleri bestelenmiştir.
Bilindiği gibi XVIII. yüzyılda halk ve divan şiiri arasında nispi bir yakınlık söz konusudur. Divanlarda heceyle yazılmış şiirler yer aldığı gibi, halk şairlerinin de divan şiirinin estetik ve hayal dünyasına yakın şiirler söyledikleri bilinmektedir. Nedim'in,
Sevdiğim cemâlin çünkim göremem
Çıkmasın hayâlin dil-i şeydâdan
Hâk-i pâye çünki yüzler süremem
Alayım peyâmın bâd-ı sabâdan
Dörtlüğü ile başlayan koşmaları, yerlilik arzusunun en somut göstergelerindendir. Bu şiir Mahmut Celâlettin Paşa tarafından Hüseyni makamında Aksak bestelenmiştir. Damat İbrahim Paşa'nın Osmanlı kültür ve sanat hayatında gerçekleştirmeye çalıştığı hamleye Nedim şiirleriyle, Itrî besteleriyle, Levnî mücessem nakışlarıyla katkıda bulunmuştur. (Prof. Dr. Muhsin Macit, XVIII. Yüzyıl Türk Edebiyatı. Anadolu Üniv. Yay.)
Başlıca eseri Nedim Divanı’dır. Mahallileşme akımının öncüsüdür. Divan edebiyatındaki soyut sevgili ve mekanlar Nedim’in şiirlerinde somuta dönüşür. Yani sevgilisi hem beşeri aşkı anlatır hem de gerçektir.
Zevk, eğlence, içki şiirlerinin temelini oluşturmuştur. Soğuk ve yapmacı anlatımdan kaçınmış, anlatmak istediklerini içten bir şekilde şiirlerine dökmüştür. Necati, Baki, Şeyhülislam Yahya ve kısmen Nabi'den sonra "Mahallileşme akımı" nın en güçlü temsilcisidir. En çok şarkı yazan şairdir. Şarkı türünün en güzel ve coşkulu örneklerini vermiştir.
Genellikle aşk, sevgili ve şarap konularını ve hep din dışı konular işlemiştir. Rahmi Bey’in bestelediği Muhayyer Curcuna şarkı:
Yetmez mi sana bister ü balin kucağım
Serdoldu hava çıkma koyundan kuzucağım
Âteşlik eder sana bu sînemdeki dağım
Serdoldu hava çıkma koyundan kuzucağım
“Yetmez mi sana kucağımın sevgisi.
Hava soğudu çıkma kucağımdan kuzucuğum.
Sinemdeki aşk ateşi seni ısıtır.”
Çerağan vakti Lale zamanın en güzel eserlerinden biridir. Nedim’in bu şiirinin hikayesi şöyle; Günlerden bir gün Arif Sami Toker, çalışmalarının tam orta yerinde tatlı bir uykuya dalmış elinde bu eserin notası ile kendini III. Ahmet’in huzurunda buluyor. III. Ahmet devrin Şairi Nedim’e: “Nedim oku bakalım şu bahar Gazelini” der. Daha sonra Arif’e döner: “Arif sen de şu bestelediğin Gazel’i oku da dinleyelim” der,
Arif Sami Toker de Ud’unu eline alarak şarkıyı icra eder. III. Ahmet her ikisine de iltifatlar yağdırırken, Arif Sami Toker rüyada bakar ki elinde bu eserin notası ve çalmak üzere hazır duran Ud’u. Üstat bu durumdan çok etkilenmiştir. Hala rüyada olduğunu sanmaktadır. Uyanınca hemen notaya almaya başlar.
Erişti nev-bahar eyyâmı, açıldı gül-i gülşen
Çerâğan vakti geldi lâlezârın dîdesi rûşen
Çemenler döndü rûy-i yâre reng-i lâle vü gülden
Çerâğan vakti geldi lâlezârın dîdesi rûşen
“Geldi ilkbaharın günleri açıldı gül bahçesinin gülleri.
Şenlik zamanı geldi lale bahçesinin gözbebeği parladı.
Yeşillikler döndü yarin kalbinde lale ve gülden.
Şenlik zamanı geldi lale bahçesinin gözbebeği parladı.
Hacı Arif Bey Aksak Kürdîlihicazkâr şarkısı:
Muntazır teşrifine hazır kayık
İnce yaşmakla bu cuma seyre çık
Penbe mantinden ferace pek de şık
İnce yaşmakla bu cuma seyre çık,
Bimen Şen’in Muhayyer Ağır Aksak şarkısı:
Nev-baharın en güzel leylinde sendin dinleyen
Goncama ilk itirafı aşkımı ey nesteren
Üstüne atmıştı ay dilber bir atkı simden
Mest-i sahbây-ı sefâ olmuş idim altında ben
Sözleri Divan Şair’i Nedim’in imzasını taşır.
Lemi Atlı “Bu imtidad-ı cevre-ki bahtın şitabı var” Uşşak
İsmail Hakkı Bey “Serapa hüsn ü ansın dil-sitansın naz-perversin” Muhayyer Buselik
M. Nurettin Selçuk “Rakkas bu halet senin oynunda mıdır” Kürdîlihicazkâr
M. Nurettin Selçuk “Bir safa bahş edelim gel bu dil-i na-şade” Muhayyer
M. Nurettin Selçuk “Bir söz dedi canan ki keramet var içinde” Nişaburek
Rakım Elkutlu “Bir safa bahş edelim gel şu dil-i na-şada” Hüseyni
Yusuf Ziya Paşa “Bin zeban söylersin ol çeşm-i sühan-perdaz ile” Nişaburek
Yusuf Ziya Paşa “Ey gül ne aceb silsile-i müşk-i terin var “ Nişaburek
Yusuf Ziya Paşa “Mest-i nazım kim büyüttü böyle bi-perva seni” Nişaburek
Alaeddin Yavaşça “Sen gülersin gül gibi ben bülbül-i nalanınam” Hicaz
Arif Sami Toker “Bu şehr-i İstanbul'ki bi misl ü bahadır” Uşşak
Hazırlayan: Suat Yener
Lütfen link verilerek veya kaynak göstererek kullanın.
13.09.2016