- Anasayfa
- Hakkımda
- Şarkı Sözleri
- Makaleler
- Bestekarlar
- Notalar
- Haberler
- Videolar
- Ziyaretçi Defteri
- Önemli Linkler
- Musikişinas Atatürk
- İletişim
Vecdi Bingöl (1888-1973)
Hasret Şarkılarının Güftecisi
Taşıdığı bütün özellikleri ile gerçek anlamda bir İstanbul Efendisi olan Vecdi Bingöl: “Ben yayla çocuğuyum. 1888 yılında Eğin' de doğdum. Adım Ali Vecdi, soyadım Bingöl’dür. Soy köküm eski Bingöl çobanlarından ve Sinanlı aşireti ağalarından Mehmet Ali Ağadır” diyerek Vecdi Bingöl kendi hayat hikâyesine başlar.
Babası Hafız Vahdi Efendi'den Arapça ve Farsça öğrendi. İstanbul Darülmuallimîn Mektebini bitirdi (1915). İstanbul'da öğretmenlik yaptı. Öğretmenlikten emekli olduktan sonra Âşiyan müzesine müdür oldu.
1916 yılında Bedia Hanım’la evlendi. Bedia Hanım genç yaşta verem hastalığına yenik düştü. Yaklaşık iki yıllık evlilikten sonra eşini kaybeden Vecdi Bingöl, eşinin ölümünden duyduğu üzüntüyü mısralara dökmüş. Üstat Sadettin Kaynak bu şiiri Muhayyerkürdî Makamında bestelemiş.
Gönlüm özledikçe görürdüm, hele
Lacivert kanatlı kumru olsaydım
Seni kıskanırdım rüyada bile
Ahu gözlerinde uyku olsaydım
Sanma ki sevgilim solar biterdim
Belki muradıma böyle yeterdim
Gonca leblerinde yanar tüterdim
Güllerden süzülen koku olsaydım
Duyabilmek için inceden ince
Bütün benliğimi sana verince
Dalarım aşkına şöyle derince
Gönlünde yaşayan uyku olsaydım
Vecdi Bingöl ile Sadettin Kaynak’ın gönül beraberliğinde “Hicaz makamı gurbetin lisanıdır” tanımı açısından çok örnekler buluruz. Mesela, Vecdi Bingöl’ün “Enginde yavaş yavaş günün minesi soldu” mısraları ile başlayan güfteyi Sadettin Kaynak Hicaz makamında besteledi.
Akşam saatleri çoğumuz için gurbet, ayrılık ve yalnızlık duygularının coşup taştığı zaman dilimidir. İşte bütün bu hissedişlerin gökkuşağı misali renklendirdiği şiiri Sadettin Kaynak’ın bir o kadar güzel nağmeleri süslemiştir. Tabiatın değiştiğini gördüğümüz seher vakti ile günbatımı zamanı, çoğunlukla sanatkârın ilhamına doyasıya malzeme bulduğu anlardır. Gönlümüzü, ruhumuzu kor gibi yakan ateş, en parlak alev; belki de hiçbir ressamın hâlâ bulamadığı kızıllıklar, akşamın getirdiği renkler, sesler ve duygulardır. Güne veda ederken, güneş ufukta solmamak için direnip her zamanki köşesine çekilerek, sanki kâinatı yakıyormuş gibi kırmızı oluyordu. Akşamın, yalnızlığı duyuran hüzün şarkılarının yükseldiği anlardır.
Vecdi Bingöl, incecik ve parlak el işlemesi nakış ve küçücük, çok renkli bir çiçek anlamı taşıyan “Mine”yi soldurarak gurup vaktini resmetmesi, bir benzetme şaheseridir. Akşamın sessizliği, gurbetin kimsesizliğini iliklerimize kadar hissettirir. Kuşların uykuya varması gölgelerin sulara inmesi hayali Vecdi Bingöl’ün ne ölçüde romantik olduğunun da güzel bir örneğidir.
Enginde yavaş yavaş, günün minesi soldu,
Derdim bana arkadaş, bugün de akşam oldu.
Gölgeler indi suya, kuşlar vardı uykuya,
Gurbeti duya duya, bugün de akşam oldu.
Su yürür fısıldaşır, gider yâre ulaşır,
Yolcu yolda dolaşır (yaraşır), bugün de akşam oldu.
1998 ve 1999 yılları itibariyle yaptığı değerlendirme sonucunda; Ali Vecdi Bingöl’ün bestelenmiş eser sayısının toplamının 988 olduğu ve bunlardan 700 adedinin bestekâr Sadettin Kaynak, 288 adedinin ise diğer bestekârlar tarafından bestelendiği açıklanmıştır. 1973 yılında solunum ve kalp yetmezliği sonucu Çengelköyü'nde Hakk'ın rahmetine kavuşmuş ve Kanlıca'da toprağa verilmiştir.
Vecdi Bingöl’ün buram buram gurbet kokan şiirini üstat Hicaz Makamında bestelemiş. Bu şiirin hikâyesi şöyle: Vecdi Bingöl’ün kardeşi Baha Bingöl, eşi ve çocukları ile Ankara’da yaşamaktadır. Ancak işi ile ilgili olarak İstanbul’a gitmesi ve orada uzun süre kalması gerekli olmuş. Bu mecburiyet Baha Bingöl’ün eşi ve çocuklarının üç yıl kadar baba memleketi olan Eğin’de kalmaları ve orada yaşamalarını gerektirmiş. İşte bu zaman içinde bölünen ailenin ayrılığı ve Baha Bingöl’ün eşi ve çocuklarına olan hasretini Şair Vecdi Bingöl, kardeşinin ağzından dile getirmiş. Üstadın şiirini Sadettin Kaynak Hicaz makamında besteledi ve ayrılık çekenlere tercüman oldu.
Yâd eller aldı beni, taşlara çaldı beni
Yardan ayırdı felek, gurbete saldı beni
Yol verin geçeyim dumanlı dağlar
Dağların ardında nazlı yar ağlar
Düştüm onulmaz derde, nerde yiğidim, nerde?
Yol uzun, gurbet acı, dağlar var ara yerde
Şair Vecdi Bingöl kendi tarzına göre yazdığı “Jokond” isimli güftesi Sadettin Kaynak tarafından Nihavent makamında bestelendi. Bu şarkıdaki değişiklikler üstatlar arsında soğukluğa sebep oldu. Vecdi Bingöl;
“Dikensiz gül olmazmış
Çilesiz bülbül Jokond ” şeklinde yazmıştı.
“Dikensiz gül olmazmış
Çilesiz bülbül Ayşe” şeklinde Safiye Ayla tarafından değiştirilmiş
Bu değişiklik Sadettin Kaynak tarafından benimsenmişti. Fakat Vecdi Bingöl bu değişiklikten rahatsız olmuştu. Bu sıralarda Afyon’da bulunan Vecdi Bingöl:
“Sevgi ve teveccühleriyle öğündüğüm, çok sayın üstadıma” kelimeleriyle başlayan bir mektup yazmış. Mektup şöyle:“Jokond’un kemale gelişi (olgunlaşması), ne yazık ki şairinin zevalzede (çöküntüye uğramış) bir demine rastlamış oldu. Onu müstesna sanatının mucizesiyle dile getiren biricik üstadımın dilinden, ilk olarak dinleyemediğime cidden üzüldüm. Elverir ki, bu aşk ve sanat gelininin duvağını çok sayın sanatkâr Safiye Ayla’nın açmış olmaları benim için bir haz vesilesi olmuştur. Dilerim ki Jokond, her iki değerli üstadın iltifat ve himmetleriyle kendini tanıtmak şerefini kazansın.
Canım üstadım, Jokond sözüne gelince: bunun bir remiz, bir sembol olduğunu herkesin kavrayabilmesi o kadar güç bir şey olmamakla beraber, herkesçe kavranması da gerekmez sanırım”
Vecdi Bey sitem dolu mektubunun sonunda bu değişikliğin düzeltilmesini kibar bir dille istiyordu. Fakat iş işten geçmişti şarkı plağa “jokond” yerine “Ayşe” şeklinde geçmiş ve Safiye Ayla’nın okuduğu plak çok tutulmuş olması Vecdi Bingöl’ü hem çok üzmüş, hem de çok kızdırmıştı. 28 ağustos 1938 tarihinde yazdığı mektupta bu tartışmaya son noktayı şöyle koydu.
“Dikensiz gül olmazmış
Çilesiz bülbül Jokond
Her kuş bülbül olmazmış
Her çiçek de gül Jokond”
”Bu parça olmadıkça. Jokond meal (mana) itibariyle eksik kalacaktır. Çok sayın üstadımız, Bahtsız Jokond’umun şu perişan hal ve meali karşısında duyduğum acıya sevgi ve saygılarımı katıyorum.”
Bu şarkı dil dile dolaşır olmuştu. Fakat şairin için buruksu bir gurur oldu ve içine sindirememişti. (Suat Yener, Şarkıların gözyaşları S: 98)
Hazırlayan:Suat Yener
Vecdi Bingöl'ün Bestelenen Şiirleri:
Kadri Şençalar Yine o menekşe gözler aralı Dügâh
Kadri Şençalar Hicrân hastasıyım yapayalnızım Hicaz
Kadri Şençalar Ey güzel İstanbul benim sevgili yârim Nihavent
Münir Nûrettin Selçuk Gümüş saçlarına eğip başımı (ANNEYE NİNNİ) Hicaz
Münir Nûrettin Selçuk Dumanlı başları göklere ermiş Hüseyni
Münir Nûrettin Selçuk Havalandı gönül kuşu Hüzzâm
Münir Nûrettin Selçuk Solgun durma isteklen Hüzzâm
Münir Nûrettin Selçuk Âşıka Bağdad sorulmaz ufukları aşar gider Mahur
Münir Nûrettin Selçuk Otomobil uçar gider gönlüm gibi geçer gider Mahur
Münir Nûrettin Selçuk Erdi bahar sardı yine neş'e cihânı Rast
Münir Nûrettin Selçuk Söyle sevgili sevgili söyle Uşşâk
Sadettin Kaynak N'ideyim bilmem elinden senin Acem Aşîran
Sadettin Kaynak Söyleyin nerde o göz nûru gönül sevgisi yâr Acem Kürdî
Sadettin Kaynak Gönlümün içindedir gözden ırak sevdiğim Hicaz
Sadettin Kaynak Çiçeklerin gülüyor sevincinden Hicazkâr
Sadettin Kaynak Hey pınar derin pınar Hicazkâr
Sadettin Kaynak Leylâ aceb neden ses vermiyor feryâdıma Hicazkâr
Sadettin Kaynak Yüzün güllerden ince sesin bülbülden tatlı Hicazkâr
Sadettin Kaynak Aşk yolunda bağrı yanık yolcular Hüzzâm
Sadettin Kaynak Çıkar yücelerden haber sorarım Hüzzâm
Sadettin Kaynak Hoş geldin elimize şiir oldun dilimize Mahur
Sadettin Kaynak Bülbülüm gel de dile (ÇİLE BÜLBÜLÜM ) Muhayyer
Sadettin Kaynak Aşkın susuz bağında pınar gibi çağlarım Nihavent
Sadettin Kaynak Ey ipek kanatlı seher rüzgârı Nihavent
Sadettin Kaynak Güller ne hoştur renkler ne ince Nihavent
Sadettin Kaynak Hatırla ey gönül hoş geçen demi Nihavent
Sadettin Kaynak Kalblerden dudaklara yükselen sesi dinle Nihavent
Sadettin Kaynak Mehtâba bürünmüş gece Nihavent
Sadettin Kaynak Ayrılık yaman kelime Segâh
Sadettin Kaynak Derman kâr eylemez Segâh
Sadettin Kaynak Dertliyim rûhuma hicrânımı sardım da yine Segâh
Sadettin Kaynak Leylâ bir özge candır kara gözlü ceylândır Segâh
Sadettin Kaynak Bu gece düğün dernek binbir geceden örnek Uşşâk
Sadettin Kaynak Niçin baktın bana öyle dargın mısın durma söyle Uşşâk
Selahattin Pınar İçen bir daha ayılmaz Bayâti
Selahattin Pınar Gönül derdi çekenleri gizlice yaş dökenleri Hicazkâr
Selahattin Pınar Gözünün rengini sordum "Kara sevdâ"dediler Hüzzâm
Selahattin Pınar Ne demiştin niçin caydın sözünden Kürdîlihicazkâr
Selahattin Pınar Sorma bana nâfile neler düşündüğümü Kürdîlihicazkâr
Selahattin Pınar Geçti ömrüm yine hâlâ ben o bin derd ileyim Nihavent
Selahattin Pınar Ayrılık yarı ölmekmiş Nişâburek
Selahattin Pınar Söylemek istesem gönüldekini Rast
Jokond:
Nazım Hikmet’in 1929 yılında kaleme aldığı fantastik bir şiirdir. Leonardo De Vinci’nin ünlü Jokond’u, Louvre müzesini gezmeye gelen Şang-hay’lı Si-Ya-U’ya aşık olur. Si-Ya-U Paris’te okuyan doğulu bir öğrencidir. Paris’teki 1 Mayıs olaylarında tutuklanıp ülkesine gönderilir. Jokond ise Si-Ya-U ‘ya aşkından çerçevesinden çıkıp Louvre’un damından Çinimaçin’e doğru yola çıkar. Serüven, gökyüzünde bulutlar arasında, Kızıldeniz’de dalgaların içinde, sonunda Jokond’u Şang-hay limanına çıkarır. Si-Ya-U kaçmaktadır. Ancak Pazar yerinde bir an Jokond onu gördüğünde Çan-kay-şi’nin adamları kellesini uçururlar. Son bölümde Jokond da yargılanacaktır ve mahkeme tarafından ölüme mahkum edilecektir. Leonardo De Vinci’nin bu ünlü tablosu, içten gelen bir tebessümle gülerek yanmıştır. (http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=91258)
24.08.2017