HACI ARİF BEY VE AŞK SERÜVENLERİ

HACI ARİF BEY VE AŞK SERÜVENLERİ

 

Eyyübi Mehmet Bey ile başladı musiki hayatı

Henüz daha on yaşındaydı

Dede, keşfetti ondaki cevheri

Muzika-yı Hümayun'un musiki bölümüne gönderdi

Sultan Abdülmecit, Arif’i huzuruna çağırdı, dinledi

"Hayatımda böyle ses dinlemedim " dedi

Küçük Arif, “Saray Hanendesi” oluverdi

 

Neo-Klasik dönemi başlattı

Şarkı formunu kullandı

İcat ettiği makam Kürdîlihicazkâr’dı

Sekiz vuruşluk " Müsemmen " usulünü yarattı

Mabeyinci rütbesi ile atandı

Adı: “Arif Bey” olarak anılmaya başlandı

 

Güzel sesli ve yakışıklı hanendeydi

Çekik kaşlı, keskin bakışlı filintaydı

Muzika-yı Hümayun’a hoca olarak atandı

İşte her şey bundan sonra yaşandı

Arif Bey’in aşk serüveni başladı

 

Gönlünü kaptırdı Çeşmi Dilber’e

Nasıl girecekti kalbine

Kederli gönlünü vermişti bir kere

Yetiş imdadıma ey gamzeli diye

Yaptı besteyi Çeşmi Dilber’e

“Geçti zahm-ı tîr-i hicrin, tâ dil-i nâşâdıma,

Merhamet ey gamze-i câdû, yetiş imdâdıma”

 

Çeşmi Dilber’e serenat yapınca

Meşk ve aşk başlayınca

Aşk kısa zamanda duyuldu sarayda

Aldığı çeyiz, altın ve konakla

Arif bey soluğu aldı Taşlık’ta

Çeşmi Dilber ile başladı izdivaça

 

Bu izdivaç çok uzun sürmedi

Dilberi çekti gitti dönmedi

Konağa bıraktı çocukları Cemil ve Nebiye’yi

Sardı korku ile terk edilmişliğin ezikliği

Yaptı Kürdîlihicazkâr besteyi

“Niçin terk eyleyip gittin a zalim
Seni sevmek midir bilmem vebalim

 

Fayda etmedi Çeşmi Dilber’e dönmedi geri

Arif Bey, dönmemesini içine sindiremedi

İkinci Kürdîlihicazkâr besteyi gönderdi

“Düşer mi şanına ey şeh-i hûbân
Bırakmak âşıkın böyle perişan”

Nafile Çeşmi Dilber geri dönmedi

 

Saraya tekrar geri dönmek istedi

Sultan Abdülmecit onu af etti

Durmadı deli gönlü inledi

Huylu huyundan vazgeçmedi

Âşık oldu Çerkes asıllı, Zülf-i Nigâr’e

Kısa zamanda düştü dillere

Ok yaydan çıkmıştı bir kere

Abdülmecit skandal büyümeden önledi

Sevgilileri Taşlık’taki konağa gönderdi

Âşıklar birbirini çok sevdi

Rabiya adında kızları dünyaya geldi

 

Çok gördü aşk-ı muhabbeti kader

Günden güne sararıp, soldu Zülf-i Nigâr

İnce hastalığa tutulmuştu ölümden beter

Bi-çare kalmıştı Arif Bey olmuştu derbeder

Sarıldı Segah şarkı ile notalara

Sevdiğini göz göre göre gömecekti mezara

“Olmaz ilaç sine-i sad-pâreme
Çare bulunmaz bilirim yareme”
 

Çare bulamadı tabipler Zülf-i Nigâr’a

Ayrılık yaktı içini, cananını gömdü mezara

Derdini döktü Saba makamına

“Nigâh-ı mestine canlar dayanmaz,

Uyanmaz uykudan canan, uyanmaz”

 

Saray Fasıl Topluluğu’na oldu "ser hanende"

Cariyelere musiki hocalığı bahane

Durmadı deli gönül iki kerede

Âşık oldu Valide Sultan’ın nedimesine

Sevdalanmıştı Nigarnik Hanım’a

Yine gidecekti Taşlık’taki konağına

Ömrünce mutlu oldu Nigarnik Hanım’la

 

Onsuz olmuyordu sarayda musiki fasılları

Dördüncü defa sarayda fasıla başladı

Bu defa korkulan olmadı, deli gönül uslandı

Aşkı buldu, sarayda huzuru bulamadı

 

Padişah şarkı söylemesi için ferman yolladı

“Sanatta padişah iradesi geçerli değildir” diye cevapladı

Saraydaki yeni adres olarak zindana kapatıldı

“Talii düşkün garibim, âşık-ı avareyim

Gün gibi deryayı aşkında gezer biçareyim”

Nihavent şarkıyı padişaha sundu

Zindanda çürümekten kurtuldu

 

Sarayda odasına çekildi, yalnızdı ve buruktu

Hastaydı, ölümün yaklaştığına inanıyordu

Son bestesini tamamlatınca hayata gözlerini yumdu

“Gurup etti güneş dünya karardı
Gül-i bağ-ı emel soldu sarardı”

Suat Yener

Link ve isim belirtilmek kaydı ile kullanır

Her hakkı www.musikiklavuzu.net sitesine aittir