İlkbahara bekle beni diyordun (Okyanus) hikayesi

Makam: Kürdi

Bestekar: Talat Er

Sanatçı: Ayfer Er

Güftekar: Nadide Gürpınar

Usül: Düyek

İlkbahara bekle beni diyordun (Okyanus)  hikayesi

Bir şairin, bir şaire duyduğu tek taraflı aşkın hikâyesidir.

Şair Nadide Gülpınar, Akçay 2000 Şiir Festivali için Mersin’den yola çıkar ve uzun bir yolculuktan sonra Akçay’a varır. Elindeki valiziyle Villa Bella'nın bahçesindeki bir sandalyeye oturur. Elindeki gazeteden başını kaldıran esmer adam; “Hoş geldiniz hanımefendi. Ben Cemal Safi, buranın sahibiyim”

Nadide Hanım, adamın yüzüne dikkatle bakıp, ismini söyledi: “Ben de Nadide Gülpınar, festival için Mersin'den geldim.” 

Safi:“Demek sizsiniz Nadide Hanım. Şiirlerinizden haberim var. Bu akşam diğer konuklarımız, şair dostlarımız hepsi burada toplanırlar” dedi.

Nadide Hanım, birçok şarkının güftesiyle tanınmış Cemal Safi ile tanışmanın mutluluğu pansiyondaki odasına çıktı ve giydiği akşam kıyafetiyle bahçeye indi.Cemal Bey, iğde ağacına sırtını vermiş duruyor. Adam, adıyla, sanıyla, şiirleri ve şarkılara ilham olmuş güfteleriyle Cemal Safi idi. Nadide Gülpınar, Akçay 2000 Şiir Festivali'nin devam ettiği o bir haftada şiirlerinden çok Cemal Beyi düşünür olmuştu. Ertesi sabah, pansiyonda kendisine çok sıcak şekilde davranan bir genç kız, usulca bir cümle söyledi; “Nadide sen âşık oldun, kime diye sorma! O yanıtı benim yerime sen ver, ismini sen söyle kendine!” Nadide hanım kendi kendine hem güldü, hem de teşhisi koydu:“Kızım sen ilk defa hayatında içmeden sarhoş oluyorsun, bunun adı aşk sarhoşluğudur”

Nadide Gülpınar, Pembe kâğıtlara pembe hayallerle bezenmiş duygusal şiirler, mektuplar yazıyordu. Zaman zaman telefonla konuşuyorlar, ama “aşk” sözcüğü etmiyorlardı, zaten Cemal bey hiç oralarda değildi!

 Nadide hanım, bir gün aniden kalkıp Ankara'ya gitti. Cemal beyin bürosu şiir ve müzik dostlarıyla doluydu. Sohbetler yapıldı, anılar anlatıldı, yeni şiirler okundu. Dönüş vakti geldiğinde kadın, duygu adamından bir şeyler bekliyordu ama bir şey gelmedi. Boynunu bükerek Mersin’e döndü. Bir gün Ankara'daki o tek taraflı sevilen Cemal Bey; “Kış geçsin, ilkbahara geleceğim, bekle” dedi.

Nadide Hanım, Mersin sahillerinde bekledi. Kış da geçti, ilkbahar da, hatta yaz da. Ama o beklenen gelmedi. Onuru zedelenmiş, gönlünün isyanını sitemini döktü kâğıtların üzerine. 

İlkbahara bekle beni demiştin

Hiç mi orda Kış, Bahar'ı bulmuyor

Düşlerin mi yoksa sen mi değiştin

Ayrılıktan aşka sıra gelmiyor


Okyanus mu iki şehrin arası

Kaç saatlik yol ki şunun şurası

O verdiğin ümitlerin süresi

Her nedense bitmek nedir bilmiyor


Gün kavuştu ikindiye vakit dar

Bir öpüşten dokunuştan ne çıkar

Güzelliğin aşkım kadar aşikar

Mazeretin bu gerçeği silmiyor

 

Dizelere sözcüklerle, kafiyelerle can verirken, karşılıksız aşkının Akdeniz'den de okyanuslardan da daha büyük olduğunu düşünüyordu.

Şiir baştan sona sitemdi. Ortak dostlardan Coşkun Bağır gördü şiiri, okudu “Çok güzel” diye fikrini söyledi ve ekledi: “Tanıdığım genç bir kemani bestekâr var, ona vereceğim” dedi.

 

O bestekâr şimdi İstanbul Radyosu sanatçıları arasında yer alan, o günlerde Ankara radyosunda çalışan Talat Er idi.

Coşkun Bağır, bir gün yine şiir dostu olan Ergun Maraşlı Bey’e de okumuştu şiiri. Bu arada bir yılın yorgunluğunu Kıbrıs'ta geçirmek isteyen Talat Er ile Radyo sanatçısı eşi Ayfer Er, veda etmek için Coşkun Bağır'a gittiler. Ergun Maraşlı da oradaydı. Ergun Bey:

 

“Bırak Kıbrıs'ta tatili, Silivri'de Klasis Otel'de ben size de yer ayırttım, oraya gidiyoruz Nadide hanımın tam bestelenecek şiirlerini de yanımıza alıyoruz!”

 

Talat Er, Ankara'dan İstanbul'a doğru giderken, molalarda şiire bakmıştı. İlhamı hissettiği an, şarkıyı bestelemesi zaten zor olmadı. Önce Coşkun Sabah okudu. Sonra Bestekârın eşi Ayfer Er TRT televizyonunda ve son albümünde okudu. Ayfer – Talat Er çiftinin çocukları oldu. İsmini “Okyanus Ece” koydular.(Suat Yener; Şarkıların Gözyaşları S:305)


Hazırlayan: Suat Yener

 Lütfen link verilerek veya kaynak göstererek kullanın.