Sen kimseyi sevemezsin sevmeyeceksin- Hikayesi - Notası

Makam: Nihavend

Bestekar: Kamuran Yarkın

Sanatçı: Aslı Pakalınlar

Güftekar: Doğan Işıksaçan

Usül: Düyek

Sanatçı bestekâr Kamuran Yarkın, 28 Ocak 1938 günü İstanbul Fatih’te Horhor’da doğdu. Babası Yanbolu Beylerbeyi İbrahim Bey’in oğlu Şükrü Bey, annesi Miralay Cemal Bey’in kızı Fahriye Hanım’dır. Sanatçı, babasını beş aylıkken kaybetti, annesi onu sanatkâr ihtimamıyla Ud ezgileri eşliğinde büyüttü. 1945’ten itibaren Şuayb Erkutlu’dan ders almaya başladı. 

1951’de orduya girdi Deniz Astsubayı olan sanatçı, 1954–1957 arasında Albay Süleyman Bey’den ve Binbaşı İlhan Bey’den tambur dersleri aldı. Yarkın’ın Tambur’la ilgilendiğini öğrenen Binbaşı İlhan Bey kendisine: “Tambur mu çalıyorsun?” diye sormuş ve çalmasını istemiş. Çalmaya başlayınca: “Lan böyle Tambur çalınmaz, çalpara gibi, nasıl kötü vuruyorsun!” demiş. 

Yarkın: “Hocam ne yapacağım?” 

İlhan Bey: “Mızrap böyle tutulur mu ya” demiş. Mızrabı parmaklarımın arasına sokmayı öğretmiş. Tambur icrasında gelişmesine yardımcı olmuş. İlk bestesini 1951 yılında yaptı. 1962’den sonra Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne giren sanatçı Kumkapı Nişancı’da Sanatkâr Agah Dede’den nazariyat ve geçki dersleri almaya başladı. 

Çok güzel besteler yapıyordu. Nihavent makamında bestelediği “Sen kimseyi sevemezsin, sevmeyeceksin” şarkısı musiki aleminin en çok sevilen eserleri arasına girdi. Bu şarkının sözlerini yazan Dr. Doğan Işıksaçan’ın eşi de doktordu. Mutlu bir evlilikleri vardı. Her şey güzel giderken Doğan Bey felç illetine yakalandı. 

Eşi doktor olması hasebiyle ilk yıllarda çok iyi baktı, yardımlarını esirgemedi. İlerleyen yıllarda ilgisi azalmaya ve hatta neredeyse ilgisiz olmaya başladı.  Doğan Bey,  ilgilenmeyi bırak varlığının bile ona fazla gelmeye başladığını hissediyordu. Daha sonra sevgilisi olduğunu duyunca dünya başına yıkılmıştı. 

Hislerine tercüman olacak dörtlük dillere destan olacak şarkı oldu. Sitem dolu güfte binlerce sevdalının nağmelerle hislerini anlattı. 

Sen kimseyi sevemezsin, sevmeyeceksin, sevmeyeceksin

Rüzgârların önünde kuru bir yaprak gibi sürükleneceksin

Şefkat nedir, aşk nedir, ömrünce bilmeyeceksin

Rüzgârların önünde kuru bir yaprak gibi sürükleneceksin

Kamuran Hoca, Gümüşsuyu’nda oturuyordu. İşyeri Anadolu Kavağı’daydı. Doğan Bey ile buradan arkadaştı. Bir gün hastaneye gitti ve şarkının sözlerini ondan aldı. Evine gitti ve sabaha kadar şarkıyı besteledi. Dayanamadı sabaha karşı Doğan Bey’i uyandırdı. Şarkıyı bestelediğini söyledi ve ona dinletti. Doğan Bey beğenmişti şarkıyı.

Kadri Şençalar’ın kızı Anadolu Kavağı’nda oturuyormuş. Onun için ara sıra kızının yanına gelirmiş. Doğan bey, Üstat’a haber göndermiş. “Kadri Bey’e şarkıyı dinletelim” demiş. İçki masasına oturmuşlar.

Doğan Bey:“Hocam bizim arkadaşımız Kâmuran Bey’in bir şarkısı var, bir dinler misin acaba?” demiş.

 

Şençalar:“Dinlerim, niye dinlemeyeceğim?” diye cevap vermiş.

 

Şençalar, şarkıyı dinledikten sonra “Vallahi, çok güzel balık tutmuşsunuz. Kusura bakma, en iyi bestekâr da olsa, her zaman böyle balık tutamaz. Oltayı atarsın ama gelmez. Çok güzel denk gelmiş.” 

 

Böylelikle sevgilisinden ayrılanların, ihanete uğrayanların duygularına tercüman olan şarkı o gün bu gündür dilden dile gezer durur.

(Suat Yener; Şarkıların Gözyaşları S:215, Altın Koza Yayınları 0 322 503 04 77)

Sahibinin Sesinden - Kamuran Yarkın - Ferda Anıl Yarkın

Aslı Pakalınlar Yorumu

NOTA: https://www.uskudarmusikicemiyeti.com

Hazırlayan: Suat Yener