Özcan Korkut (1935-)

Özcan Korkut  (1935-)

.  Babası İsmail Hakkı Bey’i 14 yaşındayken kaybetmiş. Annesi Kemanî Lamia Müjgan Hanım, çocukları ile baş başa kalmıştı. Annesi Özcan’ın Keman öğrenmesini istiyordu, Tambur sanatçısı oldu. Müjgan hanım genç kızlığında Üsküdar Musiki Cemiyeti’nin ilk kız öğrencilerindendir. Emin Ongan, Kemani Necati Tokyay, Tamburi Selahattin Pınar gibi ustalarla birlikte yetişmiş mükemmel bir keman ve piyano ustasıdır. 

Özcan Korkut, Münir Nurettin Selçuk, Kemal Niyazi Seyhun, Mesut Cemil Bey, Sine Keman Nuri Bey, Dürrü Turan ve Selahattin Pınar’dan dersler aldı. Selahattin Pınar’dan Tambur dersleri alıyordu bir süre sonra; “Sen, beni taklit etmeye başladın. Git, kendini bul” dedi.

Kazaskerde, asıl mesleği köşklere soba kurmak olan Sobacı Sait Usta adında, Tambur çalan yaşlı bir zat vardı. Aylarca yalvarıp, kendine acındırarak o Tabur’u 25 lira karşılığında aldığı zaman 14 yaşımdaydı. İkinci Tanbur’unu 1952 yılında, zamanın emniyet teşkilatında cinayet masası şefi Şerafettin Kılınçtakan, dönemin meşhur yapımcısı Onnik Ustaya yaptırmış olduğu Tambur’u Özcan Korkut’a doğum günü hediyesi olarak vermişti.

İstanbul Belediye Konservatuarına müracaatla imtihanları kazandı. Konservatuardaki nazariyat hocası Şefik Gürmeriç, Korkut’un o yaşta yazdığı şarkılara, şiirlere büyük ilgi duymuş ve fevkalade teşvik etmişti. 

1981 yılı aralık ayında hizmet süremi doldurarak kendi isteği ile TRT’den emekli oldu.

İlk profesyonel sahne hayatı, 1958 yılı kış sezonunda, Tepebaşı Kazablanka Gazinosu’nda, Zeki Müren’le başladı. 

İlk beste yapma hevesi Kürdîlihicazkâr makamında “Aydan sorarım, derdime derman gecelerde” isimli ilk şarkıyı 1952 yılında 17 yaşında besteledi.

1960 yılında Ayten Korkut ile evlendi.  İlk çocuğu olan kızı Itır 1966 yılında 5 yaşında iken bir trafik kazasına kurban gitti. O yıllarda yazdığı şarkılarının çoğu, bu büyük ızdırabı anlatır. 1968 yılında yeniden bir kız çocuğu oldu. Şebnem ismini verdiği kızı, çocukluğundan beri olan musiki tutkusunu, İ.T.Ü. Türk Musikisi Konservatuarı’nda Tambur öğrencisi olarak sürdürdü ve 11 yıllık bir eğitimden başarı ile mezun oldu. 

1979 yılının Nisan ayında bir hafta sonu gecesi ve oldukça ilerlemiş bir saatte, gazinodan Erenköy’deki evlerine dönmüştü Özcan Korkut, pencere önündeki çalışma masasına oturdu.  Gecenin o ilerlemiş saatlerinde, Özcan Korkut bir ömrü gözlerinin önünden geçirmişti. 

Yüreği anne sevgisi ile taşarak, kâğıt üzerindeki kalem duyguların en güzelini yazıyordu. Saate baktı 04.00’e gelmişti. Beş saat sonra radyoda olacaktı, ama kimin umurunda. Özcan Korkut yazmaya devam etti. Güfte bittiğinde gün ağarmıştır, şimdi sırada bestelenmesi vardır. Tam 20 gün uğraşır, ister ki bu şarkı annesinin söylediği ninnilere benzesin diye. Makam olarak annesinin en çok sevdiği Hicazkâr’ı seçer ve şarkıyı tamamlar.

Anneler Günü de gelip çatmıştır. Aile toplanır, sıra kahvelere geldiğinde Özcan Korkut sorar; “İsterseniz size bir şey dinleteyim mi?” Annesi cevap verir: “Senin okuduğun bir şey ise dinlet.”         

Teypte bant dönmeye başlar, önce ara nağme gelir, ardından şarkının dizeleri başlar. Müjgan Hanımın gözleri dolar, son dize olan “Ayırmasın seni Allah benden” dizesi geldiğinde ise, Müjgan Hanım, ellerini açarak “Amin” der, oğlunu kucaklayarak; 

“Ellerine yüreğine sağlık oğlum. Öldüğüm gün bu şarkı, mevlidim olacaktır” diye tamamlar sözünü.

Kulağımdan gitmiyor ninni sesin

İçimdesin içimdesin derindesin

Gördüğüm her şeyde sevdiğimdesin

Anlatılmaz öyle güzel bir şeysin 

Gözümün nuru annem

Ömrümün güneşi annem

Şu kalbimin ateşi annem

Ayırmasın seni Allah benden 

Sana versem ömrümü yetmez bile

Senin için çekilir çile bile

Yok eşin emsalin dünyada bile

Anlatılmaz öyle güzel bir şeysin

( www.ozcankorkut.com/s_ozgecmis.asp, Suat Yener; Şarkıların Gözyaşları S:308, Altın Koza Yayınları 0 322 503 04 77, Türk Musiki Tarihi Ve Edebiyatı / Suat Yener Syf: 441)

 

Hazırlayan: Suat Yener