Ali Rıfat Çağatay (1867-1935)

Ali Rıfat Çağatay (1867-1935)

İstiklal Marşı'nın ilk bestesini Ali Rıfat Çağatay yapmıştır. Musiki hayatının ilk dönemlerinde Udi Ali Rıfat adı ile tanınırdı. Ünlü ud yapımcısı Manol Usta kendisini davet eder, yaptığı udların göğsünü yapıştırmadan imza ettirir, bu imzalı udlar hemen satılırdı. Daha sonra kemençe, viyolonsel, tanbur çalmayı da öğrenen sanatkârın sesi güzeldi ve eserleri en doğru şekliyle bilirdi.

Musikimizin tanınmasına ve yaygınlaşmasına büyük hizmetlerde bulunmuş ve çok öğrenci yetiştirmiş kimselerdendir. Musikimizde bir saz eseri formu olan "Methal"i de ilk kullanandır. Yeniliğe taraftar olması sebebi ile "çokseslilik" üzerinde durmuş, bazı denemeler yapmıştır. Bu konuda kontrbas, viyolonsel, piano, flüt'ü ilk kez kullanmıştır.

Ali Rıfat Bey'in baba tarafı "Leh" asıllıdır; 1867 yılında İstanbul'da doğdu. Babası piyade albayı Hasan Rıfat Bey'dir. Sait Halim Paşa'nın hanende Nedim Bey'den dul kalan kızı Zehra Hanım'la evlendi. Eşi ile birlikte Avrupa'ya gitti; Zehra Hanım'ın Nice'de ölümü üzerine İstanbul'a döndü.

 Dönüşünden sonra Türk Musikisi Ocağı'nı kurdu. Bundan sonra icrakarlığı bıraktı; yalnızca bestekârlıkla uğraştı. İsmail Hakkı Bey'in ölümünden sonra İstanbul Belediye Konservatuarı Tetkik ve Tasnif Heyeti üyesi oldu. Bu yıllarda Rauf Yekta Bey ve Ahmet Irsoy'la Türk Musikisi klasiklerinin yayınlanmasına hız verilmiştir. Ölünceye kadar bu görevde kaldı. Orta boylu, şişman bir kimse olan Ali Rıfat Bey 3 Mart 1935 tarihinde kalp hastalığından İstanbul'da öldü ve Kadıköy mezarlığında toprağa verildi.

 

Kızıltoprak'taki köşküne Ahmet Irsoy, Rauf Yekta Bey, Ziya Paşa, Hanende Hüsamettin, Hoca Ziya Bey, Leon Hancıyan, Udi Nevres Bey, Rahmi Bey, Nuri Duyguer, Dr. Hamid Hüsnü Bey, Kemal Niyazi Seyhun, Refik Fersan, Tanburl Cemil Bey'in yeğeni Hikmet Bey meşke gelirdi. Daha sonraları Münir Nurettin Selçuk, kardeşi Samih Rıfat'ın oğlu Tamburi Hatif Bey, Faize Ergin, Udi Hayriye Örs, Enise Can ve Fulya Akaydın kardeşler gibi ünlü sanatkârlar devam ederdi. Hemen hemen her akşam yapılan bu toplantılarda musiki icra edilir, bilimsel tartışmalar yapılırdı. Köşkü adeta musiki ve meşk okulu gibiydi.

Geleneklere bağlı, fakat yeniliğe taraftar olduğu için bir yandan klasik okulun son ustalarını tanımaya çalışırken, diğer yandan da yeni bir anlayışla beste, nakış, semai, ilahi, durak, şarki gibi formlarda güzel eserler bestelemiştir. Suzidil, Nihavent, Dilkeşhaveran makamlarındaki besteleri, bestekârlıktaki kudret ve maharetini gösterir.

 

Nihavent makamında bestelediği eseri bir başka kudretidir:

Zülfün görenlerin hep bahtı siyah olurmuş

Tek zülfünü göreydim bahtım siyah olaydı

Güçmüş vefâ yolunda Nevres murada ermek

Ey kâşi kûy-i yâre bir başka râh olaydı

Sevgili! Saçlarını görenlerin bahtı siyah olurmuş.

Yeter ki saçlarını göreydim; bahtımın kararmasına razı olurdum.

Ey Nevres vefa yolunda murada ermek zormuş.

Keşke sevgilinin diyarına ulaşmak için başka bir yol ol”

İlk armoni denemesini Kemani Rıza Efendi'nin Tahirbuselik peşrevi üzerinde yapmıştır. Mesut Cemil bununla ilgili bazı hatıralar naklediyor. Kızıltoprak'taki evinde Kemal Niyazi Seyhun, Mesut Cemil ve kendisi olmak üzere bu eseri üç kemençe ile çalmışlar. Üç ud için çoksesli başka bir eser bestelemiştir.

Sabırlı bir araştırmacı ve koleksiyoncu olan Çağatay, eski sanatkârlardan pek çok eseri notaya almış, buna Sait Halim Paşa koleksiyonunu da katarak büyük bir koleksiyon yapmıştır. Müzikolojiye yöneldikten sonra yabancı dillerden kitaplar getirtmiş, incelemiş, değerli makaleler yayınlamıştır. Musiki sanatımızda kurucu, öğretici ve yönetici olarak büyük emeği geçen büyük bir sanatkârdır. Operet, marş, fantezi, methal, saz semaisi, oyun havası, beste, şarkı olarak elli beş kadar eseri biliniyor.(Dr.M.Nazmi Özalp-Türk Musikisi Tarihi C: 2 S:57)

Hüseyni makamında bestelediği Çağatay’ın temiz üslup ve yenilikçi tavrının en güzel örneklerinden biridir.

Edalı bir yosma kararım aldı

Beni Mecnun gibi sahraya saldı

Gönül gam içinde bunaldı kaldı

Ağlarım sızlarım halimi bilmez

Âşıkın mihneti artar eksilmez

Nihavent makamındaki “Tereddüt” adı ile tanınan bestesinin işleniş tarzı ile önemli bir yeri. Sevgilisine olan aşkını anlatamaya çalışan bir aşığın tereddüt edişini tüm incelikleri anlatmıştır. Sözlerini Orhan Seyfi Orhon yazmış. Açıkça sevdiğimi söylesem darılmaz mı? diye tereddüt ederek başlıyor.

 

Sarahaten acaba söylesem darılmaz mı?

Darılmak âdeti bilmem ki çapkının naz mı?

Desem ki “Ben seni…”, yok, dinlemez ki hiddet eder

Niçin, bu sözde ne var sanki, hiddet etse ne der

Desem ki “Ben seni çok…”, ya kızar konuşmazsa

Derim “Bu çektiğim, insâf edin, eğer azsa…”

Desem ki “Ben seni pek çok…”, sakın gücenme e mi?

Sakın gücenme eğer anladınsa sevdiğimi

 

Udi Rıfat Bey adıyla da anılan Ali Rıfat Çağatay, 3 Mart 1935 günü hayata veda etti. Şair ve dilci Samih Rıfat Horozcu’nun’in ağabeyi, şair Oktay Rıfat Horozcu'nun amcası, futbolcu Ali Cafer Çağatay’ın babasıdır.

Hazırlayan: Suat Yener 

Lütfen kaynak gösterin

Ali Rıfat Çağatay Repertuarı

 Hüsn-i güftârın senin ey meh-lika Hicaz Düyek _
 Edâlı bir yosma kararım aldı Hüseynî Curcuna Sâmih Rif'at Bey
 Sabahtan kalktım ki güneş parlıyor (SEFER TÜRKÜSÜ) Hüseynî Düyek _
 Zeyno'm Zeyno'm aman sılam (MEMLEKET HAVASI) Hüseynî Sofyan _
 Beni ister ağlat ister sevindir Mâhûr Curcuna _
 Bütün dünyâya küskündüm  Mâhûr Düyek Mehmet Akif Ersoy
 Ağyâri alma yanına lâyık değildir şânına(SILA TÜRKÜSÜ) Muhayyer Sofyan _
 Bu tâb ile ruhsâre-i cânâne bakılmaz Nihâvend Yürük Semâî Yahyâ Efendi (Şeyhülislâm)
 Gördüm yine bir âfet-i (gonce-i) nâdîde edâyı  Nihâvend Aksak Semâî Enderûnî Vâsıf
 Nâledendir ney gibi âvâze-i aşkım bülend Nihâvend Muhammes _
 Ordumuz etti yemin titredi hâk ü zemin (ORDUNUN DUASI) Nihâvend Sofyan _
 ORDUNUN DUASI (Yılmam ölümden...) Nihâvend Sofyan Mehmet Akif Ersoy
 Sarâhaten acaba söylesem darılmaz mı (TEREDDÜT) Nihâvend Sofyan Orhan Seyfi Orhon
 TEREDDÜT (Sarahaten acaba..) Nihâvend Sofyan Orhan Seyfi Orhon
 Yılmam ölümden yaradan askerim (ORDUNUN DUASI) Nihâvend Sofyan Mehmet Akif Ersoy
 Yirmiyedi yirmisekiz buçuktur yaşı (DAVUL HAVASI) Nihâvend Aksak-N.Sofyan _
 Zülfün görenlerin hep bahtı siyâh olurmuş Nihâvend Lenk Fahte Nevres-i Cedîd
 Meyl edip bir gül-izâre Nişâburek Yürük Semâî _
 Bu şeb de cûşiş-i yâdınla ağladım durdum Segâh Düyek Süleyman Nazif
 Aman (Aceb) ey işveli yârim (KÂĞITHÂNE HAVASI) Sûzidil Aksak _
 Hengâm-ı visâl âkıbet ağyâre de kalmaz Sûzidil Yürük Semâî _
 KAĞITHANE HAVASI (Aman ey işveli...) Sûzidil Aksak _
 Ruhsârına aybetme nigâh ettiğimi  Sûzidil Remel Fuzûlî
 Verdim âteş dillere sûz-i dil-i âvâreden Sûzidil Çenber Ömer Nâci Efendi(Muâllim)
 Kâr etmedi zâlim sana bu âh ü enînim Sûznâk Sengin Semâî Mehmet Sâdi Bey
 Yüreğimi ezmezdim Şehnaz Yürük Semâî _
 Dostun senden ırak değil Uşşâk Düyek Samih Rif'at Bey
 Kim görür de aklın aldırmaz şehâ gül rengini Uşşâk Ağır Aksak _
 Meclis-i vaslında giryân olduğum mâzur tut Yegâh Düyek Recâizâde Mahmut Ekrem