- Anasayfa
- Hakkımda
- Şarkı Sözleri
- Makaleler
- Bestekarlar
- Notalar
- Haberler
- Videolar
- Ziyaretçi Defteri
- Önemli Linkler
- Musikişinas Atatürk
- İletişim
Enderunlu Vasıf (1759-1824)
İstanbullu olan Vâsıf, enderunda yetiştiği için Enderunlu ya da Enderunî lakabıyla tanınmıştır. III. Selim döneminin son yıllarından başlayarak saray çevresinde önemli görevlerde bulunmuş, en son haceganlık (defterdar) rütbesiyle 1818 yılında saraydan ayrılmıştır. İstanbul'da 1824 yılında ölmüştür.
18. yüzyılda Nedim'in başlattığı mahallileşme akımının bu yüzyıldaki en önemli temsilcisi Vasıf’tır. Ancak onun şiirlerinde Nedim'in inceliği yoktur.
Şiirlerinde Nedim'in yanı sıra Sabit ve Enderunlu Fazıl'ın da etkisi görülür. Eski şiirin kurallarına, eski kültürün estetik değerlerine fazla sadık kalmaksızın hatta kuralları umursamadan yazmıştır. Ayrıca, şiirlerinin büyük bir kısmı tehzil yani alay ve taklit özelliği gösterir. Şiirlerinde özellikle şarkılarında kayıtsız bir ruh hali olan Vasıf, perde-birûnâne yani edep dışı şiirler de yazmıştır. Şiire mahallî renkler katarken, alaycı yaradılışı onu eski şiirin nükte anlayışından uzaklaştırmış, bayağılığa düşürmüştür.
Vasıf’ın şiirlerinde İstanbul'un önemli bir yeri vardır. İstanbul Türkçesi başta olmak üzere kentin gezinti yerleri, halkın giyim kuşamı, binicilik, cirit ve ok atma gibi geleneksel yönler onun şiirlerinin en çekici yanlarıdır. Bazı şiirleri halkın gelenek ve göreneklerini yansıtması bakımından ilginçtir.
Vasıf’ın edebi kişiliğiyle ilgili söylediklerimizi özetleyecek olursak: Onu, divan edebiyatının son döneminde yetişmiş, Nedim'in yolunda yürümüş ancak, orijinal olmak için bayağılaşmayı bile göze almış, edebiyatımız yönünden çok Türk dili, özellikle folkloru açısından önemli bir şair olarak kabul etmemiz gerekir.
(Mine Mengi, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Basımevi, Ankara 2002)
Keçecizade İzzet Molla tarafından düşürülen ve Vâsıf'ın mezar taşına da yazılan:
“Mîr-i Vâsıf dem-i fevtinden olunca agâh. Yaktı asarını cân-ı ehibbâ gibi âh” beyitinden anlaşıldığına göre, eserlerinin bir kısmını yakmıştır. Yakılan bu şiirlerin elimize geçenlerden daha açık açık olduğundan şüphe edilemez. Estetik değerleri açısından kayıp sayılmasa bile, o şiirlerin Vâsıf'ın çağındaki telâkki ve yaşantıya ışık tutması bakımından yakılmış olmalarına üzülmek gerekir. Şayet divan şiirinin klâsik ölçüleri ele alınırsa Vasıf'a ikinci, hatta üçüncü derecede bir şairdir demekten başka çare yoktur. Dili, sade ama kusurlu, esprili fakat basittir. Teknik itinalı değildir. Hele bütün güzelliği yok gibidir.
Vasıf'ın şiiri çirkin fakat çarpıcı yanları bulunan bir sokak yosmasına benzer, ne kadar iyi giyinilse giyinsin davranışları kibar muhiti içinde sırıtır. El öperken ayak çiğner. Bu yüzden de:“Ümid-i mağfiretle der-geh-i ihsanına geldim. Günâhım yüklenip mânend-i merkeb ya Resulullah” beytinde olduğu gibi çoğu zaman divan şairi için zevksizlik örnekleri teşkil eder. Madalyonun bir tarafı böyledir. (www. edebiyatsanat.com)
Klasik ve neo-klasik dönem bestecileri Vasıf’ın şiirlerini kullanmıştır. Bunlardan Dede Efendi’nin Hicaz makamında bestelediği:
Ey büt-i nev-edâ, olmuşum mübtelâ
Aşıkım ben sana, iltifat et bana, aşıkım ben sana
Gördüğümden beri, olmuşum serseri
Bendenim ey perî, iltifat et bana, aşıkım ben sana
Bimen Şen’in, Ağır Aksak Segah şarkısının sözleri olan;
Bensiz ey gül gülşen-i âlemde mey nuş eyleme
Andelib-i aşkınım hasretle hamuş eyleme
Gönlümü sahbay-ı hicranınla serhoş eyleme
Her ne cevr eylersen et ahdi feramuş eyleme
”Bensiz gül bahçesinde içki içme
Bülbül gibi aşıkınım beni suskun eyleme
Gönlümü hicran şarabıyla sarhoş eyleme
Ne kadar eziyet edersen et hatırından çıkartma”
Şevki Bey’in Hicaz, Yürük semai şarkısında da Endurini Vasıf’ın imzası var;
Affeyle suçum ey gül-i ter başıma kakma
Bir bağrı yanık âşıkım ettiğime bakma
Gönlüm yeniden ateş-i hicrana bırakma
Yaktın beni bari a güzel canımı yakma
“Ey taze gül, suçumu bağışla, başıma kakma.
Ben bir bağrı yanık âşıkım hatamı görmezden gel.
Gönlümü yeniden ayrılık ateşiyle yakma.
Beni yaktın, bari canımı yakma.”
Tamburi Ali Efendi’nin Segâh makamında bestelediği günümüzün gözde esrleri arasındaki şarkısı da Vası’ın imzasını taşır.
Dil harab-ı aşkınım sensin sebep berbatıma
Bir teselli ver gelip bari dil-i naşâdıma
Taş mıdır bağrın ki gelmezsin benim imdadıma
Dini ayrı kâfir olsa rahmeder feryadıma
Vasf’ın bestelenmiş eserlerinden bazıları:
Ebu-Bekir Ağa, “Bir elif çekti yine sineme canan bu gece” Isfahan
Erol Sayan, “Ömrümde sana geçmedi bir kere niyazım” Evcara
Hacı Arif Bey, “Çözülme zülfüne ey dil-rüba dil” Nihavent
Sadullah Efendi, “Gel seninle yarın ey serv-i revan” Hicazkar
Sultan II.Mahmut , “Ey gonce-i nazik tenim” Muhayyer Buselik
Hazırlayan: Suat Yener
14.11.2016