- Anasayfa
- Hakkımda
- Şarkı Sözleri
- Makaleler
- Bestekarlar
- Notalar
- Haberler
- Videolar
- Ziyaretçi Defteri
- Önemli Linkler
- Musikişinas Atatürk
- İletişim
Hacı Sadullah Ağa
|
|
|
|
Hacı Sadullah Ağa, takriben 1730 yılında İstanbul'un Fatih semtinde doğdu. Babası Hafız Kerim Efendi'dir. |
|||
Sesinin güzelliğini babasından almış olduğu anlaşılan Sadullah Ağa, daha pek genç yaşta iken Enderun’a alındı. |
|||
Sultan III. Selim'in hem şehzadeliği hem de padişahlığı zamanında Enderun en parlak yıllarından birini daha |
|||
yaşamıştı. Hacı Sadullah Ağa bir yandan Enderun hocalarından musiki kültürünü arttırır ve bu sanatın |
|||
inceliklerini öğrenirken, bir yandan da diğer derslere devam ederek Arapça, Farsça öğrendi. Kabiliyet ve değerini |
|||
kısa sürede ispatlayarak önce çavuş, sonra Enderun’un en yüksek rütbelerinden biri olan musahip’liğe getirildi. |
|||
Sultan III. Selim bu değerli sanatkârı sever ve sayardı. Bu nedenle sarayda bir daire, saray dışında bir konak |
|||
ihsan edildi. Zamanla burada sözü dinlenen bir kişi oldu. Kültürlü, sözü-sohbeti yerinde, yakışıklı bir kimseydi. |
|||
Ciddiyeti ve musikideki ustalığı sayesinde Harem'deki cariyelere musiki dersleri verirdi. Bu cariyeler arasında |
|||
Mihriban adında bir kıza gönlünü kaptırmış, bu olay isminin çevresinde bir aşk masalının doğmasına neden |
|||
olmuştu. Bu macera tatlı bir sonuca bağlanmakla birlikte Sadullah Ağa'nın sarayda daha ne kadar kaldığı ve ne |
|||
zaman buradan ayrıldığı, hangi tarihte öldüğü kesin olarak bilinmemektedir. Verilen tarihler ise çelişkilidir. |
|||
Bu aşk masalı musiki tarihimize değişik şekillerde yansımıştır. Bunlardan birisi şöyledir: |
|||
|
|
|
|
"III. Selim'in Harem-i Hümayun’da bulunan cariyelere musiki dersleri vermeye başlamış. Bu sıralarda |
|||
cariyelerden Mihriban’a aşık olmuş. Hadise padişahın kulağına gitmiş, gazaba gelerek idamını ferman buyurmuş |
|||
ise de, üstadın Padişahın sevgisini kazanmış olmasından ve günün birinde affa uğrayacağı ümit edildiğinden |
|||
idamının acele edilmemesini ve saklanmasını düşünmüşler. Nitekim Sadullah Ağa, birkaç gün devam eden |
|||
hapis müddetinde, Bayati-Araban faslını yazarak talebelerine çalıştırmış ve bir akşam padişahın huzurunda icra |
|||
edilen şenlikte bu fasıl da okunmuş. Bu renkli makam, faslın nağmeleri bestesindeki ince üslup padişahın |
|||
dikkatini çekmiş, “Bu eserin bestekarı kimdir ?”, diye sorduğu zaman, kendi ustaları Hacı Sadullah Ağa olduğu |
|||
cevabı verilince birden eski gazabı geçmiş. Bunu fırsat bilerek idam fermanının henüz icra edilmediği ve Sadullah |
|||
Ağa'nın hayatta, hapiste olduğu bildirilmiş. Bunun üzerine III. Selim memnun olarak derhal tahliyesi ile beraber |
|||
sevgilisi olan cariye ile evlendirilmesini ferman etmiş ve aynı zamanda hayatını kurtaranları da |
|||
mükafatlandırmıştır. Bestenin güftesi şudur: |
|
|
|
|
|
|
|
Padişahım, lutfedib mesrur-u şad eyle beni, |
|
|
|
Naümidim, bir nazar kıl bermurad eyle beni. |
|
|
|
Hatırımdan bir nefes gitmez dua-yı devletin |
|
|
|
Sen de ey kan-ı kerem lütfünle şad eyle beni. " |
|
|
|
Diğer bir hikaye de aşağıdaki gibidir: |
|
|
|
Padişahın hemşiresi Beyhan Sultan bir gün kendi saraylılarında yetiştirmek, onlara musiki dersi vermesi için |
|||
kardeşi III. Selim’den bir usta rica ettiği zaman, III. Selim kız kardeşine Sadullah Ağa’yı göndermiş. |
|||
Cariyelerden Mihriban’a aşık olan Sadullah Ağa’nın aşk serüveni Beyhan Sultan’nın kulağına gitmiş. |
|||
"Beyhan Sultan, Sadullah Ağa'yı sarayından uzaklaştırdı, derslere son verdi. Hiddetini teskin edemeyerek |
|||
Sadullah Ağa'yı öldürtmesi için padişaha rica ve ısrara başladı. Padişah, musahibin günahsızlığına inandığı |
|||
kadar, kıymetini bildiği için kendisine yakın davranmış, fakat el altından Sadullah Ağa'nın bir tarafa gizlendirdi |
|||
emretmişti. Aradan günler geçti. Sadullah Ağa’nın gizli köşede geçen yalnız günlerinde şu besteyi yapmış. |
|||
Gönlümü aşüfte kılan sevda senindir, sen benim |
|
|
|
Ah benim canım, ah cananım, Mihriban'ım |
|
|
|
Ah sen benimsin, sen benim!!. . |
|
|
|
|
|
|
|
Bir Ramazan gecesi Topkapı Sarayı'nın (Hünkâr Sofası)musiki üstatlarının sanatkar nağmeleriyle dolup |
|||
taşarken, dinleyiciler arasında bulunan Beyhan Sultan, Sadullah Ağa'nın boş bıraktığı yeri acı ile görmüş, |
|||
üzüntüsünü yenemeyerek Padişah'a(-Ah! Aslanım Sadullah Ağa kulunuza pek yazık oldu; yokluğu ne kadar belli |
|||
oluyor)diye teessür ve pişmanlığını söylemiş. Bu fırsatı bekleyen III. Selim, (-Üzülmeyin hemşire; ben sizin |
|||
nadim olacağınızı bildiğim için Sadullah'ı sakladım. Madem ki pişman oldunuz, şimdi şanınıza düşen mükafatı |
|||
o zavallıya ihsan edin-)demişti. |
|
|
|
Nihayet Beyhan Sultan'ın af etmesi ile,Mihriban, azat edilerek bu iki meftun sanatkar gönül birbirleriyle birleşti. |