Leon Hanciyan (1857-1947)

Leon Hanciyan (1857-1947)

Leon Hanciyan, 1857 yılında İstanbul’da Hasköy’de doğdu. Babası Nezaret Bey, lavta çalardı. Annesi Eftik Hanım, Markar Ağa’dan musiki meşk etmişti. İlk musiki derslerini Papaz Kapriyel’den aldı ve Hamparsum notasını öğrendi.  (Türk ve Doğu musikisinde Kindî'den bu yana değişik bestekâr ve müzikologlar nota sistemleri geliştirdiler. Ancak diğer bestekârlarca benimsenmeyince bunlar kalıcı olmadı. Türk musikisinde notanın gerçekten yaygın ve etkili şekilde kullanılışı ilk kez Hamparsum notası ile oldu. Hamparsum nota sistemini 19. yüzyıl başında, III. Sultan Selim'in isteği ve desteği ile Ermeni asıllı büyük müzisyen Hamparsum Limonciyan geliştirdi.) Zekai Dede, Mutafzade Ahmet Efendi,Yağlıkçızade Ahmet Efendi’den meşk etti. Dellalzade İsmail Efendi ile Dede Efendi’den faydalandı.

Musiki sanatının inceliklerini, teorik ve pratik yönlerini, piyano ve keman çalmasını kendi kendine öğrendi. Biraz ud çaldığı da söylenir. Asıl ününü hanendelikle kazandı; bildiği eserlerin çokluğu ile tanındı.

 

1877 yılında patlayan Osmanlı-Rus Savaşına (Doksanüç Harbi) eczacı kalfası olarak katıldı. Savaşın bittiği sıralarda yüzbaşılık rütbesine kadar terfi etmişti. Sultan II. Abdülhamit döneminin baskılarına dayanamayıp Bulgaristan’a kaçtı. Bulgaristan’da bulunduğu yıllarda Sofya Konservatuarı’nda Türk Musikisi dersleri verdi.

 

Hiç evlenmedi ve ölünceye kadar yalnız yaşadı. Gençliğinde hayli fırtınalı bir hayat sürmüştür. İhtiyarlığının sıkıntılı yıllarında, nota koleksiyonunu Ankara Radyosu Müdürlüğü’ne sattı. Ömrünün son yıllarını sıkıntılar içinde geçirerek 11 Temmuz 1947 tarihinde Bakırköy Akıl ve Ruh Hastalıkları Hastanesi’nde öldü. Aynı semtte bulunan Ermeni mezarlığına gömüldü.

(http://www.eksd.org.tr/bestecilerimiz/leon_hanciyan.php)

 

Eserlerinin çoğunun unutulmasına rağmen bir peşrev, üç saz semaisi, bir aksak semai ile onbeş kadar şarkısı biliniyor. Bu şarkılar arasında Karcığar makamında bestelediği şarkısı günümüze kadar tazeliğini korudu. Sözlerini Ahmet Rasim Bey yazdı.

 

Bilmem ki safa neşe bu ömrün neresinde

Şad olsa gönül bari biraz son nefesinde;

Hâlâ elem-i yâre tahammül hevesinde,

Şad olsa gönül bari biraz son nefesinde.

Hayret bu ki eyyam-ı mihen geçmedi gitti,

Lâkin bu ten-i gam-zadenin takati bitti.

Hep girye ile ömr-i azizi güzer etti,

Şad olsa gönül bari biraz son nefesinde


”Bilmem ki safa ve neşe bu ömrün neresinde?

Gönül, bari son nefesinde biraz sevinse.

Hâlâ sevgilinin verdiği üzüntüye dayanabilmeye çalışıyor; bari son nefesinde biraz sevinse.”