Mustafa Sağyaşar Belgeseli

Mustafa Sağyaşar Belgeseli


Adana Yılları

 

25 Mart 1932 tarihinde Adana’nın Tarihi Kız Lisesi binasının güneyinde kalan Eski Vilayet binası, Askerlik Şubesi ve nehir arasında kalan Türkocağı Mahallesi’nde ileride ismini altın harflerle musikinin duvarlarına yazdıracak olan Mustafa Sağyaşar dünyaya geliyordu.

Fakat Üstat esas doğum tarihinin 25 Aralık 1932 olduğunu ifade ediyor. Zira yakın dostları olan Hikmet öğretmen okula kaydında bir yıl kaybedeceğini ve onun için doğumunu 25 Mart yazılması ona bir yıl kazandıracağını söyleyince doğum tarihi 25 Mart 1932 olarak kayıtlara geçmiştir.

Annesi Bedriye Hanım, Büyükdikili’den. Babası Cemil Bey, Büyüksaat civarındaki buram buram talaş kokan oturakçıların olduğu arastada mobilyacılık yapıyordu.

Cemil Bey, herkes tarafından sayılan ve sevilen bir esnaf olup çok güzel bir sese sahipti. Topluluklarda, “Kevengin Yollarında Çimeydim Göllerinde” türküyü okuduğu zaman dinleyenler sessizlik içinde zevk ile dinlermiş. Bu türküyü okuduğu zaman eşi Bedriye Hanım eşlik ettiği söylenir. 


Anlaşılacağı gibi musikişinas anne


babanın çocuğu olarak dünyaya gelmiş.


 İlkokula Debboy Caddesi üzerindeki İnönü  İlkokulu’nda başladı. Sonra İnkılâp ve Tepebağ İlkokullarına devam ederek bitirdi. Ortaokulu ise Birinci Ortaokul’da okudu. Birinci Ortaokul sonradan Tepebağ Ortaokulu oldu. 

 

Münir Nurettin Selçuk İdolü İle Başlayan Musiki Aşkı


Mustafa Sağyaşar, ortaokul yıllarında arkadaşlarınla okul dönüşünde Büyük Saat’te saatin hemen yanında kolonya ve plak satan Görsev Plak yeni çıkan plakları teşhir çalarlarmış.

Arkadaşları ile gider hem orada yeni çıkmış şarkıları dinler  hem de plak satın alırlarmış.

Münir Nurettin Selçuk, Cevdet Çağla, Safiye Ayla, Ahmet Üstün, Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses gibi sanatçıların yeni plakları çıktığında soluğu Görsev Plak’ta alırlarmış.


Şarkıları dinledikleri anda ezberler söylemeye başlayan gençler kendi seslerinin hangi sanatçıya uyduğunu düşünürler o sanatçıyı kendilerine idol olarak seçerlermiş. Genç Mustafa, kendi sesine uygun olarak Münir Nurettin Selçuk’u örnek almış.

Bir gün yeni gelen plaklar arasında Şevki Bey’in Esir-i zülfünüm ey yüzü mahım” Uşşak şarkısını Münir Nurettin Selçuk plağa okumuştu. Arkadaşları ile bu plağı almışlar ve arkadaşın gramofonunu kaptıkları soluğu bağlar semtindeki bağa gitmişler.

Bu güzel şarkıyı 33 defa dinleyip meşk etmişler.  Öyle dinlemişler ki plağın arkasındaki şarkının ismini öğrenmemişler. 

Esir-i zülfünüm ey yüzü mahım
Gece doğmuş benim baht-ı siyahım
Güzel gün görmeye var iştibahım
Gece doğmuş benim baht-ı siyahım

Genç Mustafa’nın musiki aşkı başlamış oluyordu. Üstat bu şarkıdan öyle etkilenmiş olacak ki sohbetimizde bu şarkıyı ilk günkü heyecan ve güzellikte terennüm etti.

Komşular Arasında Yapılan Meşkler 

Üstadın komşuları arasında mektupçu (Vali yardımcısı), komiser, Okat Otobüslerinin sahibi Okat Mustafa gibi şehrin ileri gelenleri varmış. Aralarında toplanır meşk yaparlarmış. 15 günde bir meşk yaparlarmış.

Küçük yaştan sesinin güzelliği keşfedilen Mustafa Sağyaşar meşkin önemli solistlerinden birisi olmuş.

Komiserin iki kızı da meşklere katılırlarmış. Kızlar, Sağyaşar’dan her meşke yeni bir şarkıyla gelmesini istermiş. Sağyaşar bunu bir görev gibi kabul etmiş. 15 günde yeni bir şarkı öğrenmeyi kendisine ödev olarak kabul etmiş ve böylelik musiki repertuarını geliştirmiş. 

Küçük yaşta sesinin güzel oluşu ve şarkılardaki yorumunun başarısı erkesin ilgisi çekmişti. Udi Tevfik Özşahin’nin ifadesine göre Mustafa Sağyaşar, daha çocuk yaşta iken musikinin ustaları olan Sıtkı Avcı, Galip Ongül, Ali Bakır, Tevfik Özşahin ve Mahmut Soyarslan ile Eski Adliye Binası'nın yanındaki Galip Ongül'ün tabelacı dükkânında meşklere iştirak eder ve en zor TSM şarkılarını icra edermiş. Tevfik Özşahin:

“Mustafa Sağyaşar küçük yaşına şarkıları çok iyi okurdu. Çok iyi bir kulağı ve sesi vardı. Bize şarkılarda eşlik etmesinde hiç zorlanmazdı.

Allah ona o yaşta yeteneği vermişti. Babasından kalma yeteneği vardı babası da türküleri şarkıları çok okurdu.”sözlerini bir zat ben dinledim.

Adana Halkevi’ne 1947 yılında başladı. Bu gün her konsere ve tiyatro gösterimine ev sahipliği etmiş olan Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu 1940 yılında Atatürk’ün mimarı Seyfi Arkan (1903-1966) tarafından tasarlanmış olan salon Adana Halkevi olarak yapılmış.

O zamanlar tiyatro bölümünde Ali Şen (Şener Şen’in babası),İlyas Avcı, İzzet Ok ve çok güzel sesi olan Ama Armağan Hanım ile tanışmıştı. Artık musiki ve sanatın içine tamamen girmişti.

Babası Cemil Bey, musikiyi sevmesine rağmen oğlunun müziğe gitmesine razı olmuyordu. Zira o zamanlar “Benim oğlum çalgıcı mı olacak?” diye düşünceler vardı. 

Babasından zaman zaman gizli olsa gitmeye devam etti. Annesi Bedriye Hanım onu akşamları bekler ve destek olurdu. 

Babasının yakın arkadaşı olan Mahmut İncirli ile Papazın Bahçesi’ne yakın olan evlerindeki ziyafetlerde hafiften meşk yapılırmış. Bu arada evin genç delikanlısı Mustafa’ya şarkı söyletirlermiş. Cemil Bey, oğlu şarkı söylediği zaman huşu içinde dinler ve güzel yeteneğini parayla ödüllendirirmiş.

Mahmut İncirli yine böyle bir ortamda Genç Mustafa’ya:

“Geçen radyoda Ankara Radyosu’nun ses sanatçıları aradığını duydum. Niçin ona müracaat etmiyorsun” diyor. 

Bu haberi alan Mustafa, ertesi gün radyonun başına oturmuş. O gün radyoda son anons yapılmış.

Hemen ertesi gün bir dilekçe yazmış ve Ankara radyosuna müracaat etmiş. Radyodan önce gelen haber “Sınava girmeyi hak kazandınız” yazıyormuş. 

Sınav Heyecanı 

Bu onun musiki hayatına en önemli adımlardan birisi olmuştu. Sınav tarihine Ankara’ya gitmesinin heyecanı, radyoya girmenin hayalleri ile günler sanki yıl gibi uzun gelmeye başlamıştı.

25 gün sonra haber geldi. Ankara Radyosu Stajyer Sanatçı imtihanına çağrılmıştı.

Bu haberi babasına nasıl anlatacaktı. Babasının karşı olduğunu biliyordu. İçinde alev gibi yanan musiki ateşinini babasına anlatmaya karar verdi. Ve babasına anlatmaya başlamıştı.

Babası Cemil Bey ilk önce oğlunu dinledi ve sonra konuşmaya başladı:

Oğlum sınava gitmen için para veririm ama kazanamazsan geri Adana’ya dönme!”.

O zamanların güzel sesli yağız delikanlısı Mustafa kendine güveniyordu. Fakat babasının da gitmesini istemediğini biliyordu.

Zira Cemil Bey olayı düğünlerde şarkı söyleyen, çalgı çalan kişi olacak diye düşünüyordu. Karar vermesi zordu fakat kararı gitmekten yana kesindi. Ağabeyi Hasan Bey sırtını okşadı:

“Ben sana her türlü desteği veriyorum. Git yolun açık olsun” demesi onu umutlandırmıştı.

Abisi Hasan Sağyaşar, herkes tarafında çok sevilen ve sayılan bir kişi imiş. Yardımseverliği ile tanınırmış. Kardeşinin bu isteğine bu duygularla destek olmuştu.

Ankara yolculuğu başlıyor


1951 yılında o zamanki imkânsızlıklar ve sorunlar içinde trenle Ankara yolculuğu başlıyordu. Ne olacaktı? Nasıl olacaktı? Belirsizliği içinde Ankara’ya ulaşıldı. 

Sınava 190 kişi girecekti. Radyo Müdürü ve Sınav komisyonu başkanı Mesut Cemil’di. Komisyonda Ahmet Sevengil, Suphi Ziya Özbekkan, Cevdet Kozanoğlu, Fahri Kopuz, Ruşen Ferit Kam, Muzaffer Sarısözen gibi isimler bulunuyordu.

İmtihan üç aşamada olacaktı. Mustafa Sağyaşar’ın sırası gelmişti. Komisyon bir şarkı söylemesini istediler. Sağyaşar, Lemi Atlı’nın Sultan-ı Yegâh şarkısının notalarını verdi ve şarkıyı güzel bir şekilde icra etti. 

Andıkça geçen günleri hasretle derinden
Viran oluyor gönlüm ilâhi kederinden
Bak yâreledin kalbimi en gizli yerinden
Viran oluyor gönlüm ilâhi kederinden

Sıra imtihanın sonucunu beklemeye gelmişti. Belki de ömrünün en uzun haftasından birini yaşıyordu. Birinci imtihanı geçtiğini öğrenince çok sevinmişti. Son sınava giriyordu. Komisyon başkanı Mesut Cemil:

“Oğlum bize birinci imtihandaki okuduğun şarkıyı konser verir gibi söyle” dedi.

Mesut Cemil’in bu söylemi imtihanı kazandığının işaretiydi.

Fakat ne de olsa imtihan sonucunu beklemek lazımdı. Sıra imtihanın sonucuna gelmişti. 

Çok zor dakikalardı imtihanın sonucuna bakmaya korkuyordu.

Başını iki elinin arasına koymuş babasının söylediği sözler gözünün önünden film şeridi gibi geçiyordu. Ama bir türlü asılan imtihan listesine bakmaya cesaret edemiyordu.

Ankara’ya beraber geldiği arkadaşı Leyla Palay’dan listeye bakmasını istedi. Müracaatta çalışan Ömer Bey’e sorduklarında ismi yok dediğinde sanki dünya başına yıkılmıştı. Necla Hanım, liste baktı ve geldi:

“Tebrik ederim en başta senin ismin var” deyince koşarak listeye bakmaya gitti. Mutlu sona ulaşmıştı. İçi içine sığmıyordu.

Radyoya başlamak için giriş işlemlerini yapmak için Adana’nın yolunu tutmuştu. Babasının ne diyeceğini bilmiyordu ama en azından dönüş vizesini almıştı. Babası “Tebrik ederim” dedi başka söz söylemedi.

Ankara Radyosu Günleri

 

Ankara Radyosu’nda nazariyat konusunda Radife Erten ve repertuarda Sıdıka Sandallı’dan dersler almaya başlamıştı. Bu arada “Geçit Programları” na iştirak ediyordu.

 

Geçit programları 45 dakika sürer ver her solist bir şarkı söylerdi. Kendi grubunda Sadi Hoşses, Nevin Demirdöven, Saime Sinan, Muzaffer Birtan gibi dönemin radyo sanatçıları ile çalışıyordu.

 

Bu sırada radyodan şarkı anonslarından “Mustafa Sağyaşar” ismi yapılıyordu. Babası Cemil Bey bu anonsları dinlerken fikri değişmişti. Zira önceleri şarkıcı olunca düğünlerde ve pavyonda şarkı söyleyecek kişi olarak düşünüyordu. Fakat radyodan yükselen anonslar oğlunun bir radyo sanatçısı olduğuna inanmıştı.

 

Bir müddet sonra Cemil Bey:

 

“Oğlum ben yanlış anlamışım, seninle övünüyorum” diye oğlunun gönlünü almıştı.

Sıra nota öğrenmeye gelmişti. Kendi çabası ile gece yarılarına kadar çalışarak nota değerlerini öğreniyordu. Öğrendiği şarkıların notalarını okumak oldukça çaba gösteriyordu. Ve böylelikle notayı çözmüş oluyordu.

 Sanatçı Oluyor

Stajyerlik dönemi çok yoğun çalışmalarla sürüyordu. Ama sanatçı olması için çalışması gerekiyordu. 1954 yılında “Doğrudan Sanatçı” sınavı vardı. Yine gece yarılarına kadar çalışması gerekiyordu.

19 tane büyük usulden eserler hazırlamıştı. İmtihan günü gelmişti. Hazır olarak imtihana girdi. İmthan komisyonu başkanı olan Münir Nurettin Selçuk: 

“Oğlum bize ne hazırladın”  deyince hazırladığı 19 büyük usul çalışmasını sunmuştu. Münir Nurettin Selçuk çalışmalara bakınca gülmüştü.

Sağyaşar bu duruma çok içerledi. Canı sıkılmıştı. Münir Nurettin Selçuk:

“Oğlum sen bize bir Ağır Semai eser oku” dedi. Sağyaşar güzel yorumu ile başlamış:

Çıkmaz derun-i dilden efendim muhabbetin vay 
Kurbanın olduğum bize yok mu mürüvvetin vay 
Ey gül nedir bu hahişlerin senin vay 
Cay-i meramın üzre ikamet-i niyetin vay 

Tabi Mustafa Efendi’nin Bayati Nakış Ağır Semaisi çok zor bir eserdi. Değişmeli olarak üç usul vardı. Fakat Sağyaşar hiç zorlanmadan eseri yorumlamıştı.

Münir Nurettin Selçuk eseri dinledikten sonra “Aferin” demiş ve imtihana devam etmiş. Piyanonun başına geçerek sesler vermeye başlamış.

Bu seslere Sağyaşar eksiksiz yanıt vermiş. Tahtaya yazılan notalara da doğru sesler verince Münir Nurettin Selçuk:

“Benim bu çocuğa başka söyleyecek sözüm yok” diye ifadesinden sonra Sağyaşar’ın sanatçılığını onaylamıştı.

İmtihandan sonra üç stajyerlik dönemini geçip üstün başarısından dolayı dört terfi almıştı.


Fasıl Çalışmaları

 

Fahri Kopuz yönetimindeki fasıllara başlamıştı. Fasıl haftada dört gün oluyormuş. Müzehher Güyer, Ekrem Güyer, Nusret Ersöz , Sevim Tanürek, Necla Polay, Melahat Pars,Muzaffer Birtan ve Sabite Tur ile fasıl icra heyetinde beraber çalışılıyorlarmış.

Fahri Kopuz çalışmalar esnasında kendi Kürdîlihicazkâr bestesini udu ile çalıp söylemeye başlamış. Sevim Tanürek’e dönerek bu şarkıyı söyle dediğinde Tanürek yeni duyduğu şarkıyı söyleyemeyeceğini yanıtlamış. Fahri Kopuz:


“Ya böyle her şarkı hemen söylenemez” demiş. Tekrar Ud’u ile şarkıyı bir daha söylemiş.

Şarkının özellikle meyanı çok zormuş. Sağyaşar:

“Hocam izin verirseniz ben bu şarkıyı okumak istiyorum” deyince Kopuz:

“Eğer okuyabilirsen sana bir dana gözü (bira) ve bir aferin var” demiş. Fahri Kopuz Ud’un tellerine vurmaya başlamış ve Sağyaşar:

“Gül gibi sinede çift goncelerin saklı iken
At yakandan o açılmış gülü ey gonca dehen
Gaşyeden bin kokunun gülşenidir penbe beden
At yakandan o açılmış gülü ey gonca dehen”

Şarkıyı yorumlamış. Üstelik meyanda hata yapacağından korkmasına rağmen rahat bir şekilde yorumlamış. Hayretler içinde kalan Fahri Kopuz:

“Al sana bir dana gözü, al sana bir aferin” demiş.


İlk sahne hayatı

İlk sahne hayatı 1961 yılında Ankara Göl Gazinosu’nda başlıyordu. Radyodaki başarısı sahnelerde devam ediyordu. Göl Gazinosu’ndaki anısını Üstat şöyle anlatıyor: 

" Gazinoda ikisi bayan 4 kişilik bir grup vardı. Benden ısrarla 'Sıra Saçlı Yarimin Can Bahşederken  İşvesi' adlı parçayı okumamı istiyordu. Bu parça da okuyacağım parçalar arasındaydı ama sırası vardı. Ben inatçıyım o da inatçı. Daha sonra bana peçete altından silahını çekti. Saz grubumdaki arkadaşlar da görüp, hemen o parçayı çaldılar ve ben de okudum.  Bu kişiler bir gün sonra bir sepet çiçekle gelip, özür dilediler..."

Ankara’dan Hatıralar

Ankara’ya veda etme zamanı gelmişti. Daha önceden İstanbul planlarını yapmış evini almıştı. 1974 yılında İstanbul Radyosu’nda çalışmak üzere Ankara’dan ayrılmıştı. Çok zor günleri de, çok güzel günleri de Ankara’da yaşamıştı.


Ankara Radyosu’nda çalışırken Doğu Pakistan ( Bangladeş), Lübnan, Tunus, Cezayir, Roma, Avustralya, Amerika daha birçok ülkelere gitmişler. Beş kıtadan nasibini almış. Türk musiki kültürünü buralara taşımıştır.

Gülşen-i Ezhâr İle Gelen Mutluluk

Ankara’da Vediya Tunççekiç’in yönettiği koroya gitmişti. Üstat’tan İsmail Hakkı Bey’in Rast Yürük Semai eseri olan:


“Gülşen-i ezhâr açtı her yana. Nüzhetiyyedir bu kasr-ı dil-küşâ” solo yapacaktı. 

Bu eseri inceleyecek olursak manası şöyle:

Türlü çiçeklerin bahçeleri her yanda açtı. Bu gönül açıcı köşkün adı Nüzhetiyye, yani eğlence, neşe, sevinç ve ferahlık yeridir.”

Öylede oldu şarkı kendine neşe, sevinç ve ferahlık verecek günlerin habercisi olmuştu.


Koroda gördüğü Ziraat Fakültesi memuresi Gülten Hanım ile önce arkadaş oldu sonrada nikâh masasında son buldu. Bu evlilikten Ayşe, Cemil ve Kerem dünyaya geldi.

Mustafa Sağyaşar eşi Gülten Hanım ve çocukları Cemil ve Ayşe. Daha sonra Kerem dünyaya gelecek ve aile tamamlanacak. Cemil ve Ayşe musikiyi tercih etti. Kerem ise turizmcilik mesleğini tercih etti. Taylant’ta turizmcilik yapıyor

Gülten Sağyaşar, geçirmiş olduğu rahatsızlık sebebiyle 11 gün yoğun bakımda yattı. 11.Haziran.2018 (Kadir Gecesi) Hakkın rahmetine kavuştu. 12.06.2018 Salı günü Levent Camii'nde kılınan olan öğlen namazını müteakip, Ulus Mezarlığı'nda defnedildi.

Elveda Ankara

 

İstanbul’a geldiğinde beklenmedik bir olayla karşılaştı. O yıllarda İstanbul Radyosu müzik Dairesi başkanlığında bulunan Cüneyt Orhon, Sağyaşar’ın kadrosunu onaylamıyordu. Bu sıkıntı 18 ay sürdü ve İstanbul Radyosu’ndaki görevi başladı. Tabi bu sırada gazino çalışmaları ve özel konserleri devam etti.

İstanbul’da seri olarak plak kayıtlarına başlamıştı.  220’yi aşkın 45’lik plak yapmıştı.11 Adet Taş Plak ve 13 adet uzunçaları olduğunu biliyoruz. 


İlk Plağı “Unutama Beni / Hatırla Sevgili”  şarkılarından oluşan Odeon Plak tarafından yapılmıştır.

Sabret Gönül 

Duyguların kaleme döküldüğü ve güfte olduğu, güftelerin notalarla süslenip nağmelere döküldüğü musikimizde onlara hayat veren sanatçılarımız vardır. Bu sanatçılarımızdan en önemlilerinden biri de Mustafa Sağyaşar’dır.

Besteleriyle tanıdığımız Sadi Hoşses çok titiz bir müzik adamıydı. Senede birkaç konser verirdi.

“Gönül Telimizi Titretenler” programı için Üstat ile bir araya gelmişlerdi. Sohbet anında Sadi Hoşses , Sağyaşar’a dönerek:

“Mustafacığım çalıştırdığım koroda şarkısını okudum. Öğrencilerim bana<Çok güzel bir eser ama Mustafa Sağyaşar daha güzel okuyor> dediler”

Üstat, alçak gönüllüğünü bir kez daha göstererek Sadi Hoşses’e:

“Ya olur mu Hocam bu eseri yaşayarak bestelediniz. Siz daha güzel okursunuz” dedi. Hemen Sadi Hoşses’ten cevap geldi:

“Sen bu şarkıya özel bir yorum veriyorsun. Ben de dinlerken haz duyuyorum” 

Gerçekten şarkının serbest bölümlerinde yorum çok önemliydi.

Mahur makamındaki şarkının besteleniş şekli Düyek usulü olup geçkiler olması her sanatçının okumaya cesaret edeceği eser değildir.

Karacaoğlan’a ait olan şarkının sözleri de aynı güzelliktedir: 

Hicranı açmıştır sînede yara
Zavallı gönlümün neş'esi kara
Talihin zulmeti yol vermez yâra
Bahtım kara, gül kara, sümbül kara

Sabret gönül birgün olur bu hasret biter
Çekilen acılar canım gün olur geçer

Bir gül için bülbül giymiş karalar
Sînem üzre göz göz olmuş yaralar
Bu dert beni iflah etmez paralar
Benim derdim dermanın bilen yok

Sabret gönül birgün olur bu hasret biter
Çekilen acılar canım gün olur geçer

Şarkı serbest başlıyor. Dördüncü satırda yayaş yavaş hareketleniyor ve nakarat bölümünde ise doruklara çıkıyor. Ve eser de Mustafa Sağyaşar ile doruklara ulaşıyor.

Karam

Mustafa Sağyaşar, Göl Gazinosu’ nda sahne aldığı zamanlar halk günleri yapılırdı. Bir halk gününde gazino 1500 kişi ile dolmuştu. Hüzzam ve Segâh eserler okuyordu.

Segâh şarkıların sonuna geldiğinde aklına Karam türküsü geldi. Önceden hazırlıklı olmadığı için sazlara dönüp şarkının solfejini yaptı. Sazlar da Ankara Radyosu’ nun seçkin elemanlarından oluşmuştu. Hemen şarkıyı kavrayıp çalmaya başladılar.

Şarkının ikinci bölümü gelince Üstat, güçlü sesiyle oktava çıktı. Salon alkıştan kırılıyordu. Seyirciler tekrarını istedilerse de tekrar etmedi ve konserini son şarkısı olarak bitirdi.

O günden sonra da konserlerinin final şarkısı oldu ve böylece Karam, Mustafa Sağyaşar ile bütünleşti.

Daha sonraları konserlerinde “KARAM” şarkısını konser henüz başlamışken istek yapanlar oldu ama üstat: “Tamam Karam’ı ama o zaman konseri bitiririm” der konsere devam edermiş.

Kızı Ayşe Sağyaşar’ın Karam Anısı

“Babam bizi ara sıra konserlerine götürürdü. Konserden sonra soluğu Gençlik Parkı’nda kebapçıya götürürdü. Henüz çocuk yaşta olduğum için konserdeki ağır şarkılardan sıkılırdım. Hem de kebap heyecanı ile anneme:

diye sorardım. 

Annem: derdi. Tabii ben zaman geçtikçe sıkılırdım ve bir gün:

Diye sorduğumda Annem kızmış olacak ki

der demez: .

Zira Mustafa Sağyaşar, Karam’ı okuyacak, konser bitecek ve kebapçıya gidilecekti.

Sizden Biri


Erol Sayan “Sizden Biri” şarkısını yeni bestelemişti. Mustafa Sağyaşar’ a kontrol etmesi için verdi. Sağyaşar, şarkıyı inceleyip “Bu şarkıdan bir şey olmaz” dedi.

Erol Sayan gayet sakin tavırlar ile bir kalem ve kağıt uzattı. “Bu söylediğini kâğıda yaz ve imzala” dedi. Sağyaşar da “Bu şarkıdan hiçbir şey olmaz” yazarak imzaladı ve Erol Sayan’a verdi.

Aradan aylar geçti, Mustafa Sağyaşar şarkıyı plağa okudu ve şarkı tutuldu. Yine bir gün Ankara Radyosu’ nda dostlar arasında sohbet sırasında Erol Sayan cebinden çıkardığı kâğıdı böbürlenerek Mustafa Sağyaşar’ a uzattı.

Mustafa Sağyaşar yazıyı okuyunca zeki bir tavırla okuyarak kağıt aldı, cebinden kalem çıkartarak kağıdın üstüne “Mustafa Sağyaşar okumadıkça” diye yazdı ve kağıdı Erol Sayan’ a uzattı.

Erol Sayan kâğıdı okuyunca şok oldu ve birden kahkahayı bastı. Çünkü kağıtta: 

“Mustafa Sağyaşar okumadıkça bu şarkıdan hiçbir şey olmaz” gerçeği vardı.

Altın Plaklı Şarkı Nasıl Geçti Habersiz 

Şarkılara hayat veren sanatçıydı Mustafa Sağyaşar. “Nasıl geçti habersiz o güzelim yılları” şarkısını Odeon Plak’ta okumuştu. Plak satış rekorları kırdı. Odeon Plak onun için Altın Plak hazırlıyordu.

Fakat Mustafa Sağyaşar’ın gönlünde başka bir şey yatıyordu. Odeon Plak’ta gördüğü Piyano onun hayallerini süslüyordu.

Altın Plak teklifi gelince hemen kafasındaki düşlediği şeyi söyledi: 

“Bana Altın Plak vermeyin onun yerine şu Piyanoyu verin” dedi. Odeon Plak’ta bu teklifi kabul etti.

170 kg ağırlığındaki Piyano Ankara’ya gönderildi. Üstat esasen Piyano’yu oğlu Cemil için istiyordu.


Mustafa Sağyaşar Besteleri

Mustafa Sağyaşar, beste yapma konusuna fazla özen göstermemiştir. Zira icra sanatındaki önemli becerisi ön plana çıkmıştır.

Türk Müziği şarkılarını tanıtmayı beste yapmaya tercih etti. Bu sahne çalışması, radyo ve plak çalışmaları ile birçok şarkıyı tanıttı. 

Sözlerini Minegül Karadağ’ın yazdığı:

Aşkımı bir anlasan gözlerime baksan da

Ateş olsan razıyım, gönlümü sen yaksan da

Hep afetsin gönlümde, bir su gibi aksan da

Ateş olsan razıyım, gönlümü sen yaksan da

Güftesini Acemkürdi makamında besteledi. 

 Bestesi ve güftesine Mustafa Sağyaşar imzasını attığı Uşşak makamındaki “Gülen yüzün, hoş sözün beni sana bağladı.” adlı ikinci şarkısını ise 1964 yılında besteledi.


Gülen yüzün hoş sözün,

Beni sana bağladı

Senin için gözlerim

Gece gündüz ağladı

Sen benimsin, sen benimsin

Gel artık kollarıma

 

Gel artık bekliyorum

Al beni kollarına

Seni sevdim seveli

Gülemedim bir lahza

Sen benimsin, sen benimsin

Gel artık kollarıma

Üçüncü şarkısını ise Uğur Gür´ün “Ben vefasız birinin hasretini çekerim.” adlı güftesinden  Hüzzam makamında bestelediği şarkıdır.

Ben vefâsız birinin hasretini çekerim
Her akşam tek başıma efkârlanır içerim
Hâtıralar canlanıp bir bir geçer önümden
Her akşam tek başıma efkârlanı

* 1998 Yılında kültür bakanlığı tarafından “Devlet Sanatçısı” unvanını aldı.

* 25 Nisan 2004 tarihinde Atatürk Kültür Merkezinde 53. Sanat yılını kutladı.

* Adana Altın Koza Festivali'nin değişmez isimlerinden oldu. Her etkinliğe severek katıldı ve konserler verdi. 

* Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde de Türk müziği dersleri verdi.

* Bugüne kadar 220 küçük 45'lik plak, 11 taş plak, 13 uzunçalar yaptı.

*Adana’dan Türk Sanat Müziği’nin Türkiye radyolarındaki ilk temsilcisi olmuş. Adana’nın tanıtımında önemli rol oynamıştır.

 

Mustafa Sağyaşar ile Bütünleşen Şarkılar

Şarkıları yaşayarak, bestecinin duygusu söylemek, yerinden okumak ve besteye hayat vermek en önemli prensibidir Mustafa Sağyaşar’ın. Bunun için şarkılar kendinle özleşmiştir. Bunlardan bazıları:

Acemkürdî      En sonunda sen benimsin (KAÇAMAZSIN)              Teoman Alpay

Bayati             Seni ne çok sevdiğimi söylesem de bilemezsin                     Erol Sayan

Hicaz               Bir gün karşılaşırsak ayrıldığımız yerde                     Yusuf Nalkesen

Hicaz              Çatılmış kaşlarınla kime düşman gibisin                     Yusuf Nalkesen

Hicaz               Gölgesinde mevsimler boyu oturduğumuz                 Yusuf Nalkesen

Hicaz               İçimdeki özlemi uyutamıyorum yâr                          Adem Şâhin

Hicaz               Kayboldum kaybolan yıllar içinde                            Metin Eryürek

Hicaz              Kader kime şikâyet edeyim seni bilemem                 Avni Anıl

Hicaz               Kederden mi neden bilmem                                       Mehmet Yürü

Hicaz               Mahmur bakışlı dilberim (Karabiberim)                    Zeki Duygulu

Hicaz              Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım                                   Teoman Alpay

Hüzzam           Kalbimin sahibi sensin                                  Şekip Ayhan Özışık

Hüzzam           Pişman olur da bir gün dönersen bana geri               İrfan Özbakır

Karcığar          Unutmadım seni ben                                      Şekip Ayhan Özışık

Kürdîlihicazkâr Avuçlarımda hâlâ sıcaklığın var inan                                   Yusuf Nalkesen

Kürdîlihicazkâr Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul'un           Avni Anıl

Kürdîlihicazkâr           Yıldızlı semâlardaki haşmet ne güzel şey                  Sadi Hoşses

Mahur              Hicranı açmıştır sinede yâre                                      Sadi Hoşses

Mahur             Şarkımı senin için yazdığımı bilseydin                                 İrfan Özbakır

Muhayyerkürdî           Elbet bir gün buluşacağız                                          Mustafa Seyran

Nihavent         CİCİ KIZ (Işıl ışıl gözlerinde..)                                            Erol Sayan

Nihavent         KALAMIŞ (Yok başka yerin ..)                    Münir Nûrettin Selçuk

Nihavent         SİZDEN BİRİ (Şu gönlümü yaralayan..)                  Erol Sayan

Rast                Belki bir sabah geleceksin                              Şekip Ayhan Özışık

Rast                 İbrişim örmüyorlar     

Rast                Kara gözlüm efkârlanma gül gayrı                             Gültekin Çeki

Rast                Ömrümce hep adım adım                                            İrfan Özbakır

Rast                 Saçının tellerine gönlümü taktı kader                        Selâhattin İnal

Rast                Saçların târ ü mâr gözlerinde nem                  Şekip Ayhan Özışık

Rast                Sensiz kalan gönlümde bil ki hayat virâne                İrfan Özbakır

Segâh              Dertliyim ruhuma hicranımı sardım da yine              Sadettin Kaynak

Segâh              KARAM (Köprüler yaptırdım gelip..)

Uşşak              Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın        .           Münir Nûrettin Selçuk

Uşşak             Ne yeşili ne siyahı   (YALAN YILLAR)                    Avni Anıl

 

 Kaynaklar: Mustafa Sağyaşar ile canlı sohbet. Ahmet Sağyaşar anıları. Türk Müziği tarihi ve Edebiyatı-Suat Yener S:417

 Hazırlayan: Suat Yener

Lütfen kaynak göstererek kullanın.