Müzeyyen Senar Belgeseli (1919-2015)

Müzeyyen Senar Belgeseli (1919-2015)

Musikimizin Divası

Babasından 5 lira çalarak geldiği İstanbul'da hayatı değişen Müzeyyen Dombayoğlu, 1919 yılında Bursa’da doğdu. Müzik eğitimine Anadolu MusikiCemiyeti’nde, kemençe üstadı Kemal Niyazi Seyhun Bey ve Udi Hayriye Hanım gözetiminde başladı.

Güçlü bir sese sahip olan bu kız çocuğunun ünü yayıldıkça, Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Lemi Atlı, Mustafa Nafiz Irmak gibi devrin önemli üstatları da ona dersler verdiler, zamanın sevilen şarkılarının yanı sıra, kendi bestelerini de öğretip söylemesine yardımcı oldular. Adına beste yaptılar.

Kemal Niyazi Bey ile İstanbul Radyosu’nda şarkı söylemeye başlayan Senar, perşembe günleri ilgiyle izlenen bu programla geniş kitlelere adını duyurdu. Senar’ı bu programda dinleyenler arasında, İstanbul’un en önemli müzikhollerinden biri olan 10. Yıl Belvü Gazinosu’nun sahibi İbrahim Dervişzâde bulunuyordu ve gazinonun 1933 yılının yıldızlar programına aldı.

Radyo yıllarında Ali Senar adında bir kişi kendisini radyoya gidip gelirken takip etmeye başlar. Bu durumu sezen annesi Zehra Hanım, Ali Senar’la konuştu. Ali Bey, Müzeyyen Hanım için Eskişehir’deki işini bırakıp İstanbul’a gelmişti. Zehra Hanım, kızı Müzeyyen ile konuştu ve Müzeyyen’inde gönlü olunca evlendiler. O günden sonra, Dombayoğlu olan soyadı Senar oldu.

Yazar Sadettin Işık: “Sonra hükmü ezelden kurtuluş olmadığını acı acı idrakle Müzeyyen Senar’a gıpta ile baktım. Çünkü o öyle bahtiyarlardan ki ebedi kalacaktı. Billur sesi, enfes nağmeleri, gönüllere, nesillerden nesillere, hatıralardan hatıralara intikal edecekti. Ve onun çevresinde bulunmuş olan bahtiyar müzik kuşakları: ‘Ben Müzeyyen’in zamanında yaşadım. Onu gördüm. Onu dinledim diye iftihar edeceklerdir.’ Ne mutlu onlara” diye anlatır.



Mani Oluyor Hâlimi Takrire Hicabım

 Ali Bey’le evliliğinden Ergun adında bir oğlu oldu. 1936 yılında Müzeyyen Hanım evde oturuyor ve Ergun altı aylık olmuş diş çıkartıyordu. Onu uyutmayla meşgul olduğu sırada kapı çalınıyor. Nubar Tekyay kapıdadır. Heyecanlı bir tavırla:

“Hadi kızım, çabuk hazırlan saraya gidiyoruz.”

 Müzeyyen Hanım heyecanlanır. Hemen hazırlanır ve eşi Ali Bey’le birlikte kapıda bekleyen otomobile binerler ve Dolmabahçe Sarayı’nın yolunu tutarlar. Senar, hem korkuyor hem de çok heyecanlanıyordu. Yaverin yol göstermesi ile büyük salondaki uzun masanın başında Atatürk oturuyordu ve yaver yüksek sesle: “Müzeyyen Senar Hanım huzurlarınızda” ve sonra “Beyefendi de kocası” dediğini duyunca heyecanı daha da arttı.

Atatürk: “Öyle mi? Pek güzel. Gel bakalım hanım kızım. Otur şöyle yanıma” dedi hemen sağ tarafına bir sandalye çektiler.

 Senar’ı korku ve telaş sarmıştı bunu fark eden Atatürk: “Çekinme eğer böyle yaparsan o güzel sesini nasıl dinleriz.”

 Ve dönüp yüzüne baktığında “Bu ne hal” dedi ve yaverine bir şeyler fısıldadı. Yaver: “Lütfen beni takip ediniz Müzeyyen Hanım” ve eşi ile berber gittiler.

 Müzeyyen Hanım’ın saçlarını ve eşi Ali Bey’in bıyıklarını kesti. Salona döndüklerinde Atatürk son makyajlarını beğenmişti. Bu sırada yanında konuk olarak Salih Bozok ve Kılıç Ali Paşa vardı.

 Saz heyetinde Necati Tokyay, Şükrü Tunar, Nubar Tekyay, Selahattin Pınar, Niyazi Seyhun, Yorgo ve Aleko Baconos bulunuyordu.

 Senar, saraya geldiğinde koltuğunun altında bir defter vardı. Atatürk: “Bu şarkı defteri mi?” dedi ve defteri isteyerek incelemeye başladı. Bu defter Müzeyyen Senar’ın repertuar defteriydi.

 Atatürk, repertuarı beğendi:

“Kızım sen bunların hepsini biliyor musun?” dedi.

 Senar:  Evet efendim” deyince defteri uzattı ve istediği şarkı Tatyos Efendi’nin Hicazkâr şarkısı:

Mani oluyor hâlimi takrire hicabım
Üzme yetişir, üzme, firakınla harabım
Mahvoldu sükûnum beni terk eyledi habım
Üzme yetişir, üzme, firakınla harabım

Senar, güzel sesi ile şarkı söylerken, “Üzme yetişir, üzme, firakınla harabım” bölümünde Atatürk yüksek sesle eşlik etti.

Hicazkâr makamında şarkılarla devam etti. Hemen arkasından Lavtacı Ovrik Efendi’nin “Mestim bu gece, sen de bana mest olarak gel” Hicazkâr şarkısını kusursuz bir şekilde okumaya başladı. Atatürk, Senar’ın güzel sesine ve yorumuna şarkının sözlerindeki gibi mest olmuştu.

Tüm güzelliği ile okudu. Hicaz şarkılar ve Rumeli türküler derken coşkulu bir müzik ziyafeti ile gece sona erdi. Ancak bu coşku ve zevk eşi Ali Bey’i rahatsız etmişti ve kıskançlık duyguları evlilikte kopmanın ilk sinyallerini vermeye başlamıştı.


Atatürk ile ilk karşılaşmasını: "Sanki bana bir asır gibi gelen yolculuktan sonra saraya vardık. Girdiğimde bu zamana kadar görmediğim ihtişam adeta gözlerimi kör etti. Daha da şaşkın olmuştum. Yaveri takip ettik. Masanın kurulduğu salona girdiğim anda Atatürk'ü gördüm. Bir taraftan dizlerimin bağı çözülmüştü ama sanki uçuyor gibiydim. İçimden, 'Müzeyyen bu Atatürk ve onu görüyorsun. Rüya mıydı acaba? diyordum. Hayır değildi. Atatürk'ü gördüğümde bayılacaktım... Yüzüne bakamadım." diyerek anlatmıştır.

Müzeyyen Senar kitapta Atatürk'ün Rumeli türkülerinde kendisine eşlik ettiğini ve çok güzel zeybek oynadığını da belirtiyor. (http://www.remzi.com.tr/kitap/muzeyyen-senar-efsanesi)

Gel Göklere Yükselelim

 Bir gün Müzeyyen Hanım radyodan dönmüş ev işlerine dalmışken kapı çalınır. Kapıya gelen Selahattin Pınar’dır. Aralarında şu konuşma geçer:

Senar: “Hayrola Selahattin Bey, hayırlı bir haber mi var?”

Pınar:“Hazırlan, Bursa’ya Atatürk’e gidiyoruz”

Senar: “Atatürk Bursa’da mı?”

Pınar: “Evet birkaç günlüğüne gitmişler. Seni de emretmişler. Çelik Palas’ta bekliyorlar. Hep beraber gideceğiz.”

Bu davet Müzeyyen Hanım’ın mutluluktan havaya uçması için çok önemliydi. Kolay bir hadise değildi. Henüz 18 yaşında olan bir genç sanatçıyı Atatürk’ün davet etmesi çok önemliydi. Üstelik ikinci kez çağırıyordu demek ki beğenmişti. Ertesi gün önce Yalova’ya oradan gönderilen otobüs ile Bursa’ya gidildi.

Akşam Çelik Palas’taki alt salona inildi. Salonda Celal Bayar oturuyordu yanında yer gösterdi.

Biraz sonra Atatürk salona geldi: “Nasılsın kızım” diye sordu.

Müzeyyen Hanım: “Teşekkür ederim efendim” diye yanıtladı.

Repertuar defterini Senar’dan alarak incelerken: “Kızım güzel okuyorsun onun için seni bu gün doya doya dinleyeceğim” dedi.

O gün peşrevin ardından Hicaz eserler geçildi. Ertesi akşam Merinos Kumaş Fabrika’sının açılışı nedeniyle belediyenin salonunda balo vardı. Atatürk, Senar’ı ayakta karşıladı orkestra zamanın ünlü tangosunu çalıyordu: “Bana gel bu yaz Ayşem” diye nağmeler kulakları okşuyordu.

Balonun açılış dansı için Atatürk, Senar’a: “Buyurun dans edelim” dedi ve gece başlamış oldu.

O gece saat 23’e kadar dans ve coşku ile Merinos Kumaş Fabrikası’nın açılışı kutlandı. Atatürk bir ara: “Yahu çocuklar sazı unuttuk. Hadi beylere haber verin. Müzeyyen Hanım hazırsa saza başlayalım” der ve saz heyeti yerini alır ilk eser sadettin Kaynak’ın Nihavent eseridir:

Gel göklere yükselelim gel de seninle

Çık sevgilerin üstüne bülbül gibi inle

Nağmenle yanan kalbime yaslan beni dinle

Çık sevgilerin üstüne bülbül gibi inle

Şarkı bitince Atatürk eliyle işaret ederek sazı durdurdu. Senar’a dönerek: “Bu şarkıyı hiç duymadım. Kimin eseri” diye sordu.

Senar: “Sadettin Kaynak hocanın”

Atatürk: “Sadettin Hoca çok güzel eserler yapıyor” dedikten sonra o gece sabaha kadar sazla musiki meşk ediliyor.

 

Hicran Yine Hicran Mı Bu Aşkın Sonu Söyle

Bestekâr Şerif İçli, Selim Aru’nun “Hicran yine hicran mı” güftesini bestelemektedir. Fakat bir türlü meyan bölümüne girmemektedir. Müzeyyen Senar o günlerde ikinci eşi Ercüment Işıl ile nişanlı bulunmaktaydı. Senar, Şerif İçli ve Selim Aru’yu düşünceli görüyor ve nedenini soruyor.

Selim Aru:“Güzel bir güftemiz var. Ama üçüncü mısraını bir türlü besteye girecek şekilde sokamıyorum” diyor. Senar’da güftenin okunmasını rica ediyor. 

Selim Aru: “Hicran yine hicran mı bu aşkın sonu söyle         
 Dalgın ki o gözler seni söyler bana böyle”

Selim Aru, iki mısraı üç-dört defa tekrar ediyor. Ve Senar üçüncü mısraı bir defa söyleyerek çıkartır: “Avare Gezen Gönlüme Sevmek Bu Mu Söyle”

Şerif İçli ile Selim Aru şaşırıp kalırlar. Senar’ın yaptığı terennüm güfteyi tamamlıyordu. Şerif İçli bu mısraı hemen güfteye ekliyor.

Artık her şey usta bestekârın musiki dehasına kalıyordu. Şerif İçli bu güfteyi hemen orada besteliyor ve mükemmel Hüzzam şarkı doğuyor.

 

Hicran yine hicran mı bu aşkın sonu söyle
Dalgın ki o gözler seni söyler bana böyle
Avare gezen gönlüme sevmek bu mu söyle
Dalgın ki o gözler seni söyler bana böyle

Müzeyyen Senar, bu güftenin kendisi için yazıldığını aklının ucundan bile geçirmemişti. Zira Selim Aru ona âşıktı, o dönemde yazdığı bütün güfteleri Senar’ın aşk ilhamı ile yazıyordu.

 

Bıkmış Gibi Gönlüm

Müzeyyen Senar’ın Ankara Radyosu’nda çalıştığı yıllardı. 1941 yılında Ankara Radyosu’ndan ayrılmaya karar verir. Selim Aru, Senar’ın Ankara’dan ayrılacağını öğrenince üzülür ve onun için güfteler yapar. Bu güfteleri şüphesiz ki Şerif İçli’ye verir.

Bir gün Şerif İçli, Senar’ın evine gider. Senar’a: “Yeni bir beste getirdim, beğeneceksin” der ve o gün hep bu beste üzerinde çalışırlar.

Çalışma bittikten sonra Senar, Şerif İçli’ye: “Bu ne kadar güzel eser böyle. Güftesi müthiş” deyor,.

 İçli: “Biliyor musun bu güfte senin için yazıldı” söylenince Senar çok duygulandı ve bu eseri her okuyuşta çok duygulandığını anlattı.

Nihayet Selim Aru’nun duygularını öğrenmişti. Fakat o yıllarda Senar nişanlıydı. Böylece aşk tek taraflı kaldı. Tabii ki Senar yorumladığı şarkıların kendi için bestelendiğini öğrendikçe gururlanıyordu. Bir başka duygu ile okuyor ve şarkıları yaşıyordu.

Bıkmış gibi gönlüm itiyor aşkı içinden

Bir içli sevap müjdesi duydum gidişinden

Bahset bana artık o şeyin dün bitişinden

Bir sevap müjdesi duydum gidişinden

Sıra Bestekâr Şerif İçli’ye gelmişti. Üstat bu güfteyi Uşşak makamında besteledi. Ve Müzeyyen Senar o yıl Ankara’dan ayrıldı İstanbul Kristal Gazinosu’nda çalışmaya başladı.

 

Sen Arzu Ettin Bu Ayrılık Senden Eserdir

Senar, Kristal Gazinosu’nda çalışıyordu. Osman Nihat Akın aradı ve Senar’a:

“Kendini çok özlettin. Yeni bir bestem var. Onu seninle geçmek istiyorum. Üstelik şarkının güftesi senin için yazılmış” dedi ve buluştular.

Şarkıyı beraber çalıştılar. Üstat şarkıyı Hüzzam makamında bestelemişti.

Senar: “Güfte kime ait” diye sordu.

Osman Nihat Akın: “Selim Aru” dedi ve devam etti: “Ankara’da Selim Aru ile birlikte Şerif İçli’nin Bentderesi civarındaki evinde beraberdik.

Şerif İçli, Selim Aru’dan bir güfte istedi. Selim Bey yarım saat sonra bu şiiri hazırlayıp verdi. Ancak ben şiirini görünce dayanamayıp, Şerif Bey’e: ‘Bana müsaade edersen bu şiirin bestesini ben yapayım’ dedim.

 Bu güftenin şu mısrasına dikkat edersen senin soy ismin var. ”

  Müzeyyen Senar bu defa hiç şaşırmamıştı.

 Sen arzu ettin bu ayrılık senden eserdir

Teklifin aşka dönmekse gitmenden beterdir
Sen gideli bu yerde bil ki her şey kederdir

Teklifin aşka dönmekse gitmenden beterdir 


Beni Ateşlere Salan O Kapkara Siyah Gözler

20.yüz yılın önde gelen bestekârlarından Zeki Arif Ataergin,  aynı zamanda yıllarca hâkimlik, avukatlık ve Noterlik yapmış bir hukuk adamıydı. 

Zeki Arif Ataergin ‘nin babası ünlü bestekâr Kanuni Hacı Arif Bey'dir. Babası Kanuni Hacı Arif Bey’in müzisyen ve bestekâr olmasından olacak ki daha çocuk yaşta musiki hayatına başlamış.

Burhaneddin Ökte’nin ifadesine göre, Gazel okuduğu zamanlar tiz perdelerde sazlar bazen karşılık veremezlerdi. Gerçekten de Zeki Ârif Bey’in birçok eserinde gazel formunun renk ve motiflerini bulmak mümkündür.

Kendi uslûb anlayışı içinde ve icrâ tekniğine göre bestelediği için, eserlerinin güç olduğu bilinir. Zeki Arif Ataergin tasavvuf sahasında da hatırı sayılan ilâhi aşka sahip olan nadirler arasındaydı. 

Büyük Bestekâr, zamanın ünlü sesi Müzeyyen Senar’ı ilâhi aşkın dolup taştığı manzumede gönülden sevmiş. Bu sevdanın farkında olan Kemani Necati Tokyay hissiyatını bir dörtlükle dile getirmiş, 

Beni ateşlere salan o kapkara siyah gözler

Beni çılgın gibi yakan o tatlı sözler gülen yüzler

Hayatımda san kanmak nasip olmaz ise eğer

Kapansın, perde çekilsin, cihan sensiz hiçe değer

Zeki Arif Ataergin kendilerine özgü, o şiiri Şehnaz makamında bestelemiş, Türk Musikisi Repertuarına bu güzel şarkıyı kazandırmıştır. Bu vesile ile 20. yy da yaşanmış olan ilâhi aşkı unutulmazlar arasına girmiş oldu.

Sarıyer'de tanıştığım bir hanım

Yesari Asım Arsoy bir gün Cağaloğlu Hamamı'ndan çıktığında, alımlı bir genç kadınla karşılaşmış yolda. O hanım, bestekâra:“Yesari Asım Beyefendi, sizinle Sarıyer'de bir musiki toplantısında beraber olmuştuk” demiş. 

Güzel sözler söylemiş. Yesari Asım ise hatırlamamış bu güzel kadınla beraber oldukları toplantıyı. Sonra evine dönünce "Sarıyerli" diye bir şarkıyı yazıp, bestelemiş hemen. Yesari Asım daha sonra bu Sultan-ı Yegâh şarkıyı Müzeyyen Senar' la düet yaparak " Taş Plak " a okumuşlar. Şarkı şöyle:

 

Şarkıya Müzeyyen Senar başlıyor: 

Sarıyer'de tanıştığım bir hanım

Düşünme pek karşındayım a canım

Hasret kaldım tambur’unun sesine

Yine tenha bir akşam gel a canım

 

Yesari Asım Arsoy cevap veriyor:

 

Hele coşkun bir ay doğsun gelirim

Sazla söze pek âşıksın bilirim

Kaç zamandır hep gönlümden geçerdin

Sarıyer'lim sana ben can veririm

Şarkılara ruh veren sanatçı:

Müzeyyen Senar anlatıyor: "Şarkı öğrenme konusunda müthiş bir yeteneğim vardı. Çok kere, bir defa dinlediğim şarkıyı hemen kapıyordum. Selahattin Pınar'ın bana söylediği bir söz vardır. Yıllar önce onunla yeni bir bestesini geçiyorduk. Tanburunu alıp baştan sona kadar eseri okudu.
Sonra ben ilk defa duyduğum eseri okumaya başladım: 'Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar / Dolanıp kalayım bir an boynunuza hatıralar'. Şarkı bitince Selahattin bana dönüp 'Müzeyyen inanamıyorum.
Bir papağan gibi nasıl bu kadar çabuk kaptın,' dedi. Bu sözü başka meclislerde de tekrar etmiş olmalı ki, çok kere 'O papağan gibidir.
Bir kere dinlemiş olması yeter,' denmeye başladı. Bir seferinde saz arkadaşlarımızla hep beraber oturmuş konuşurken Şükrü Tunar 'papağan' lafını tekrar edince Şerif İçli oradan atıldı ve şöyle dedi: 'Bence bu doğru değil. Papağan duyduğu şeyi aynen tekrar eder. Müzeyyen ise şarkıya ruhunu verir. Buna başka bir isim koymak gerekir.' Galiba bundan sonra bu söz bir daha tekrar edilmedi."

Bir Ömre Bedel

1998 yılında Müzeyyen Senar ile Bir Ömre Bedel albümünü çıkarmıştır. Bu albümde Sezen Aksu'dan Nilüfer'e, Nükhet Duru'dan Ajda Pekkan'a, Tarkan ve Şebnem Ferah gibi isimlerin olduğu bir çalışma yapmıştır ve son albümü olarak En Son Okuduklarım 2001 Albümünü Yapmıştır. Müzeyyen Senar 1998 yılında Devlet Sanatçısı seçildi. Senar, 2004 yılında Sezen Aksu tarafından düzenlenen ve sanatçı dostlarının da katıldığı gecede 72. sanat yılını kutladı. İstanbul Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'ndaki konserde Müzeyyen Senar'a sahnede Emel Sayın, Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Sibel Can, Halit Kıvanç gibi ünlü isimler eşlik etti.

Devlet Sanatçısı olan Müzeyyen Senar'ın, gazino başarıları ile birlikte, artık plaklarla tüm Türkiye 'ye sesini duyurdu. Gramofon ile başlayan sanatçılık hayatı yerini 45 'lik plaklara, daha sonra Long Play ve kasetlerle dinleyicilerinin gönlünde taht kurdu. Plaklara okuduğu eserler daha sonra kaset ve CD olarak piyasaya sürüldü. Sanatçının Odeon için 100 kadar taş plak kaydı vardır.

Senar 'ın ayrıca YKB sanat yayınlarında da 3 adet albümü bulunmaktadır.

 

Bebek Gazinosu’nda 1983’de yaptığı programların ardından sahnelere veda etti.

 


Sinema konusunda ilk çalışması ‘Leyla ile Mecnun’ adlı filmdir. Filmin orijinalinde Ümmü Gülsüm’ün söylediği şarkıların yerine yenileri bestelendi. Film şarkılarına sonraki yıllarda da devam etti. ‘Selahaddin-i Eyyübi ve Boz Aslan’, ‘Bin Birinci Gece’, ‘Balıkçı Osman Bağdat’ta’, ‘Harrunürreşid’in Gözdesi’ gibi pek çok filmin şarkılarını seslendirdi. ‘Kerem ile Aslı’, ‘Nasreddin Hoca Düğünde’ ve ‘Ana Yüreği’ gibi filmlerde de oyuncu olarak görev aldı.

Müzeyyen Senar son konserini 5 Eylül 2006 tarihinde İstanbul Sarayburnu'nda Sepetçiler Kasrı'nda verdi. Muhteşem bir performans sergileyen sanatçıyı veda konserinde kızı Feraye, Bülent ErsoyAdnan ŞensesMediha Şen SancakoğluFeriha TunceliErol EvginAhu TuğbaLevent Yüksel gibi ünlü isimler yalnız bırakmadı.

 

Sanatçının Rumeli Türküleri'ne ilişkin başarısı ayrıca değerlendirilmek gerekir. Rumeli Türküleri'nin ruhuna sinen ve birbiriyle çatışmasına rağmen bu türkülerin bütünsel yapısını karakterize eden coşkulu nağmeleri ve hüzünlü fikri örgüyü ustalıkla yansıtmıştır. Özellikle Hüseyni ve Uşşak türkülerin ustasıdır Müzeyyen Senar.


Sanatçının maya formunu musıkiyle kaynaştırması kayda değerdir.

Feraye:

Feraye türküsünü kızı için yaptığı sanılır. Zira belkide bu türküyle bütünleştiği için kızına Feraye ismini vermiştir. Bakı bu hikayeyi Cumhuriyet'in Divası Müzeyyen Senar biyografisinde (Radi Dikici, Remzi Kitabevi) kendi anlatır:

"Tokatlıyan müşterisi, gazinolara göre daha seçkindi. Eğlenmek için değil musiki dinlemek için geliyorlardı.


Ben de programlarımı buna göre hazırlıyordum. Özellikle defterime kaydettiğim ve gazinolarda pek icra edilmeyen makamlarda şarkı söylüyordum."
Tokatlıyan'a her çarşamba gelen biri vardır: Naci bey. İstanbul Gümrük Müdürü. Bir akşam program sonrası der ki "Kızım, gençliğimde çok meraklı olduğum için musiki dersleri almıştım. Bu akşam nikriz makamında eser okuyunca dayanamadım sana geldim. Zannederim saz arkadaşlarının hepsi gitmemiştir.
Onlardan bir veya ikisini çağırsan, sana nikriz makamında bir Muğla zeybeği geçmek istiyorum."
Müzeyyen Senar'ın çok hoşuna gider, Naci bey söylemeye başlar, saz ona uyar, derken kendi de katılır: "Ferahi'dir kızın adı Ferahi / Yar yandım aman esmer yarim de / Aman da aman Ferahi / Hop tiri ninna na ninna nay / Ninna ninna nay aman da aman Ferahi..." "Harikaydı. Naci beye teşekkür ettim. Hatta ona, 'Eğer bir kızım olursa adını Ferahi koyacağım' dedim.

Müzeyyen Senar 'ın yaşamında elmayı iki avucunun arasında tam ortadan ikiye ayırması ile,

 

Hamidiye suyu ile beyazlaştırılmış rakı kadehini alıp, çeşitli atraksiyonlar yaparak ve de içkisini,

 

akşamcıların "fondip" deyimi ile sonuna kadar içmesi. Teoman Alpay 'ın " At kadehi elinden,

 

bin parçaya bölünsün" mısrasına hak verircesine kadehini yerlerde parçalaması kendisi için 

yaşam biçimi her zaman bizimle yaşayacak.


8 Şubat 2015 tarihinde sabah saat 07:30'da zatürre dolayısıyla tedavi gördüğü Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde 96 yaşında hayatını kaybetti.[10] Unutulmaz sanat müziği icracısı Müzeyyen Senar'ın cenazesi 10 Şubat 2015'te Bebek Camii'nde kılınan öğle namazını müteakip Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki aile kabristanına defnedildi.

Kaynaklar: http://www.remzi.com.tr/kitap/muzeyyen-senar-efsanesihttps://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCzeyyen_Senar, Suat Yener; Şarkıların Gözyaşları S:173)


Hazırlayan: Suat Yener

Lütfen kaynak göstererek kullanın. 


Müzik Albümleri



1932 Ümitlerim Hep Kırıldı Türk Sanat Müziği Serisi Columbia Records
1979 Şarap Gibi Ömer Plak
2008 Odeon Yılları 2 Türk Sanat Müziği Serisi Odeon
2007 Atatürk'ün Sevdiği Şarkılar Coşkun Plak Sahibinin Sesi Plak
2008 İkinci Dubleden Sonra Efsane Sesler Arşiv Serisi Coşkun Plak
2006 Ne Yaptım Efsane Sesler Arşiv Serisi Coşkun Plak Sahibinin Sesi Plak
1975 Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim Efsane Sesler Arşiv Serisi Coşkun Plak Sahibinin Sesi Plak
1977 Son Aşkımı Canlandıran Efsane Sesler Arşiv Serisi Coşkun Plak
1977 Bir Bahar Akşamı Efsane Sesler Arşiv Serisi Coşkun Plak Sahibinin Sesi Plak
1976 Gelse O Şuh Meclise Uzelli Müzik
1983 Gelse O Şuh Meclise 2 Uzelli Müzik
2006 Müzeyyen Senar Odeon Yılları Türk Sanat Müziği Serisi Odeon
1986 Bilmem ki Sefa Harika Plak
1988 Yine Bir Sızı Var İçimde Efsane Sesler Arşiv Serisi Coşkun Plak Sahibinin Sesi Plak
1998 Müzeyyen Senar ile Bir Ömre Bedel Marş Müzik Raks Müzik
1988 Ayrıldı Gönül Efsane Sesler Arşiv Serisi Coşkun Plak Sahibinin Sesi Plak
1977 Söyleyin Güneşe Efsane Sesler Arşiv Serisi Coşkun Plak Sahibinin Sesi Plak
1979 Güller Arasında Efsane Sesler Arşiv Serisi Coşkun Plak Sahibinin Sesi Plak
1970 Son Veda Emre Plak
1978 Çilingir Sofrası 1978 Atlas Plak
1989 Çilingir Sofrası 1989 Sarp Kaset
1990 Çilingir Sofrası 1990 Sarp Kaset
1990 Günay Sanat Geceleri Kalite Plak
1991 Nostalji 1991" Tempa & Foneks
1996 "Müzeyyen Senar ve Kudsi Erguner" Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık
1989 Müzeyyen Senar'la Faslı Muhabbet Emre Plak
2001 En Son Okuduklarım Stüdyo Marşandiz
1975 Gül Yüzlülerin Şevkine Gel Coşkun Plak
1995 Akşam Oldu Hüzünlendim Ben Yine Coşkun Plak Sahibinin Sesi Plak
1992 Meşk Müzik Market
1969 Müzeyyen Senar Emre Plak
1977 Müzeyyen Senar Coşkun Plak

https://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCzeyyen_Senar