Rıza Tevfik Bölükbaşı (1869-1949)

Rıza Tevfik Bölükbaşı (1869-1949)

Hece vezninde yazdığı şiirlerle tanınan Rıza Tevfik Bölükbaşı, felsefeye merakı nedeniyle Filozof Rıza olarak anılırdı. Tıp eğitimi gören Rıza Tevfik, Osmanlı döneminde milletvekilliği, Milli Eğitim Bakanlığı da yapan çok yönlü bir kişilikti. Politikadaki tutarsızlıkları ve ateşli kişilik yapısı nedeniyle olaylarla dolu bir ömür sürdü. Sevr Antlaşması’nı imzalayan Osmanlı delegesi olarak Yüzellilikler arasında yer aldığı için uzun yıllar sürgünde yaşadı;

 

1869 yılında Cisr'de (o yıllarda Edirne vilayetine bağlı bir kaza; günümüzde Bulgaristan’ın Hasköy iline bağlı Svilengrad ilçesi) doğdu. Babası Mülkiye kaymakamlarından Hoca Mehmet Tevfik, annesi Kafkas muhacirlerinden Münire Hanım idi. Mehmet Tevfik Bey’in emekli olmasından sonra ailesi ile gelip yerleştikleri İstanbul’da kardeşi Ahmet Nazif dünyaya geldi. Bir Musevî okulunda öğretmenlik yapan Mehmet Tevfik Bey oğlunu da aynı okula kaydetti. Rıza Tevfik bu okulda Yahudi İspanyolcası ve Fransızca öğrendi.

 

1885’te Mektebi Mülkiyeyi Şahane’ye girdi, özellikle edebiyat derslerinde başarılı oldu; ancak üçüncü sınıfta iken babasını kaybetti (1891), arkasından da ihtilalcilikle suçlanarak bazı hocalar ve öğrencilerle birlikte okuldan çıkarıldı.

 

Doktorluk mesleğine ilgi duymadığı halde eğitimine devam edebilmek için Tıbbiye'ye girdi. Öğrencileri etrafına toplayıp Namık Kemal'in hürriyet şiirlerini okuması; cumhuriyet hakkında konuşmalar yapmaya başlaması bu okuldan da uzaklaştırılmasına sebep oldu ancak Umumi Mektepler Nazırı Mustafa Zeki Paşa’ya yazdığı bir dilekçe sayesinde okula geri dönebildi. Tıbbiye’nin son sınıfında iken ilk Türk kadın pedagoji öğretmeni Ayşe Sıdıka Hanım ile evlenerek 3 kız çocuğu sahibi olan Rıza Tevfik 1903’te çocukları henüz 3, 4 ve 7 yaşlarında iken eşini kaybetti. Ertesi yıl ikinci evliliğini Nazlı Hanım ile yaptı; bu evliğinden iki oğlu oldu.

 

Siyasete girişi de renkli olmuştur. O dönemde gizli bir cemiyet olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne 1907’de Manyasizade Refik Bey’in ısrarıyla girdi.

Ertesi sene Meşrutiyet ilan edildiğinde Rıza Tevfik, Selim Sırrı Bey (Tancan) ile birlikte İstanbul’da at üstünde dolaşıp nutuklar vererek halkın galeyanını kontrol altına almada başarılı oldu. Genel seçimde Osmanlı parlamentosuna Edirne mebusu olarak girdi.-1919-1920’de Şura-yı Devlet (Danıştay) Reisliği’ne getirildi. Aynı tarihlerde Darülfünun’da felsefe ve estetik dersleri verdi. Aleyhinde oluşan olumsuz hava nedeniyle korkan Rıza Tevfik, Milli mücadele aleyhtarı Ali Kemal’in linç edilmesi üzerine Mısır'a gitmekte olan bir yük gemisine binerek 8 Kasım 1922’de ülkeyi terk etti.

 

Sürgün yıllarında Hicaz, Amerika Birleşik Devletleri, Ürdün ve Lübnan'da yaşadı. Ürdün Kralı Emir Abdullah kendisine yakınlık göstermiş, maaş bağlamış; Divan tercümanlığı ve Asarı Atika müdürlükleri görevlerine bulunmasını sağlamıştır.

1928'de Amerika'da bulunan çocuklarını ziyaret edip orada Türk Edebiyatı hakkında çeşitli konferanslar veren Rıza Tevfik, 1934'te Ürdün'deki resmi görevinden emekli oldu. Lübnan kıyılarında Beyrut yakınlarındaki Cünye kasabasına yerleşti.

 

1939’da çıkan Af Kanunu’ndan faydalanarak 1943’te kendi ifadesiyle "hesaplaşmak için değil, vedalaşmak için" yurda döndü. 31 Aralık 1949’da, felç tedavisi için yattığı İstanbul Vakıf Gurebâ Hastanesi’nde zatürreeden öldü. Mezarı, Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı’nda bulunmaktadır.

 

Rıza Tevfik Bölükbaşı, bütün şiirlerini tek kitabı olan Serâb-ı Ömrüm adlı kitabında bir araya getirmiştir. Bu kitap, 1934’te Lefkoşa’da basıldı. Halk edebiyatının tanıtılması ile ilgili çalışmalar da yapan Bölükbaşı’nın Ömer Hayyam çevirileri, Tevfik Fikret hakkında incelemesi ve Darülfünun'da vermiş olduğu felsefe derslerinin ders notları kitaplaştırılarak Felsefe Dersleri adıyla yayınlanmış olup felsefî açıdan Türk fikir hayatında önemli bir yere sahiptir. (1- Y. Doğan Çetinkaya, 1908 Osmanlı Boykotu: Bir Toplumsal Hareketin Analizi, (İstanbul: İletişim Yayınları, 2004 - tr.wikipedia.org /wiki/ Rıza_Tevfik_Bölükbaşı)

 

Gurbet acısını, şiirlerinde dile getirdi. Sürgünde iken yazdığı "Uçun Kuşlar" isimli şiiri o zamanki sıla özlemini dile getirir. Aynı şiir içinde iki kıtayı Kamuran Yarkın Kürdîlihicazkâr makamında besteledi. Ayrıca Selahattin İçli “Hisar Buselik”, Suphi Ziya Özbekkan         “Gerdaniye” ve  Fatih Salgar “Segah” makamında besteledi.

 Uçun kuşlar uçun doğduğum yere

Dağlarında şimdi mor sünbül vardır

Ormanlar koynunda bir serin dere

Dikenler içinde sarı gül vardır

Aşağıdaki dörtlüğü Bimen Şen “Hicaz”, Rakım Elkutlu “Segah”, Kamil Melih Özaltıner “Hicazkar” ve Ümit Aşık “Kürdilihicazkar” makamında besteledi.

İsmini bilmezdim fakat tanırdım,

Ne yosma bir çiçek takışı vardı.

Kızıl saçlarını ateş sanırdım,

Güneş nuru gibi yakışı vardı.


Bestelenmiş şiirlerinden bazıları:

Semahat Özdenses  Ağla sevdiceğim gül ruhlerinden                                       Hüseyni

Bimen Şen              İsmini bilmezdim fakat tanırdım                                      Hicaz

Lem'i Atlı                Hastayım yalnızım seni yanımda sanıp da                       Hicaz

Mustafa Çağlar       Ruhumda gizli bir emel mi arar                                        Hicaz

Rakım Elkutlu         Yürü hey bi-vefa hercai güzel                                            Hicaz

Sadettin Kaynak     Ömrümün neş'esiz geçti baharı                                         Bayati Araban

Sadettin Kaynak     Dizlerine kapansam kana kana ağlasam                          Tahir

Şerif İçli                  Emeller aldatıp avutmuş beni                                            Kürdîlihicazkâr

 

Hazırlayan: Suat Yener

Lütfen kaynak göstererek kullanın