Tab'î Mustafa Efendi (1703-1774)

Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ölüm tarihi hakkında ise Sicilli Osmanî'de "Asr-ı Mustafa Han-ı Sâlis'de irtihal eyledi" kaydı vardır ki bu tarih, 1757 - 1774 yılları arasına düşmektedir.  Sultan III. Osman döneminde müezzin-i şehryâri (müezzinlerin şahı) olan Tab'î, 1758 yılında Kapıcılar Kâtibi olmuştur. Bu göreve ağabeyi Kassamzâde Mehmet Kudsî'nin ölümü üzerine getirilmiştir. Tab'î'nin III. Ahmet devrinde ve Lale Devri'nde bestekâr olarak parladığı, bu şöhretini ise saray müzisyeni olarak I. Mahmut devrinde devam ettirdiği muhakkaktır.

Tab'î Mustafa Efendi sülüs ve nesih hattatı olarak da şöhret kazanmıştır. Hattı Eğrikapılı Ebü'l-Kaasım Hoca Mehmet Rasim Çelebi Efendi'den öğrenmiş, şair ve nasir olarak da tanınmıştır. Şiirlerinde "Tab'î" mahlasını kullanmıştır.

1760'lı yıllarda Galata'daki evinde inzivaya çekildikten sonraki hayatı hakkında hiçbir bilgi yoktur. Mustakîm-zâde'nin kısaca bilgi verdiği bu terk edilmişliğin sebebi bilinmiyor. Bu inzivaya çekilişten sonra unutulmuş olan Tab'i Mustafa Efendi'nin 1770'li yıllarda öldüğü sanılıyor.

 

Tab'î, eserlerdeki eda ve tavır çok asil, üstadane ve nağmelerin işlenişi son derece sanatkâranedir. Orijinal ve lirik üslûbuyla zamanındaki bestekârlar arasında sivrilmiştir. Tüm eserlerinde yüksek bir zevk ve sanat anlayışının, istidatlı ve kültürlü kişiliğin izleri vardır. Usul-makam, makam-güfte ilişkisi kusursuz bir prozodi duygusu ile işlenmiş; makam geçkinleri, terennümler üstün bir zevk tezgâhında dokunmuş renk renk, desen desen nadide kumaşlara benzer. Örneğin, dügâh makamında bestelediği murabbanın en güzel tarafı, Tab'î'nin dügâh makamının melodik seyir ve hareketine, belli şartlara ve kaidelere uygun, fakat başkalarına, meselâ, çağdaşı Esat Efendi'nin aynı makamdaki beste'sine göre daha orijinal bir anlayış ve karakter getirmiş olmasındandır. (Ruşen Ferit Kam, İzahlı Müzik Notları'ndan neşreden Nazım  Özalp, s.184-185).

 

Bestekârın elimizdeki eserleri 4 saz eseri, 1 kâr, 12 beste, 8 ağır ve 9 yürük semai olmak üzere toplam 34 tanedir. Bu eserlerden Bayati Yürük Semasi musikişinaslar tarafından beğeni ile dinlenip icra edilmektedir.

 

Gül yüzlülerin şevkine gel nûş edelim mey

İşret edelim yâr ile şimdi demidir hey

Bu kavli sürahi eğilip sâgâra söyler ne der

Düm de re lâ dir nâ tene dir nâ tene dir ney

 

Mecliste çalındı yine tambur ile neyler

Âşık-ı biçarelerin gönlünü eğler

Daire semai tutarak ney neye söyler

A dilleredir nâ tenedir nâ tenedir ney

Gül yüzlülerin sevincine ortak ol, içelim.

 Eğlenelim, sevgiliyle eğlenmenin vaktidir.

Sanki bülbül dile gelir, konuşur:

Meclisimizde yine tamburlar ve neyler çalındı;

Çaresiz âşıkların gönülleri sevinçle doldu.

 Daire, Semâî usûlünü vurdu ve ney neye söyledi:

 dil le re dirnâte ne dirnâte ne dir ney”

Bazı eserleri

“Ol şeh-i hüsnün dila raz-ı nihanın kim bilir”                 Nühüft                    Devr-i Kebir

”Aldırıp kendini hüsnün seyreden seyyah olur”             Rahatülervah          Çenber

”Bakma bize düşman gibi ordan beri gel ha”                  Huzi                        Yürük Semai

”Portakal ü turunç”                                                           Rehavi                    Sengin Semai

”Hemişe dilde sühan elde saz karımdı”                            Sazkar                     Zincir

 

Hazırlayan: Suat Yener