Tamburi Mustafa Çavuş

Tamburi Mustafa Çavuş

Erken Gelmiş Bir Pop Müzikçi

Mustafa Çavuş'un hayatı hakkında kesin bir bilgi yok. Dr. Suphi Ezgi bazı kaynaklara dayanarak ailesinin Kadıköyü'nde oturduğunu, Kadıköylü Kadı Mehmet Efendi'nin oğlu olduğunu, bu yüzden “Kadı-zâde" adını aldığını söylüyor. Doğum tarihi hakkında kesin olmamakla beraber 1700 yılı olduğu sanılıyor.      

Enderun'dan yetişti ve saray geleneklerine göre "Çavuş" luk rütbesine kadar yükseldi. 1729 yılında Endurun'da hanendelik yaptı. 1733 yılında yayınlanan "Güfte Mecmuası"ında bir güftesinin bulunduğu kanıtlanmıştır.

“Lâle Devri' bestekârı olan Tamburi Mustafa Çavuş'tan; “Erken gelmiş bir pop müzikçi” diye bahsedilir. Tamburi Mustafa Çavuş'un, İstanbul zarafetiyle halk musikisini icracılığı ve ortaya koyduğu sentez önemlidir. O günkü pop yani halk ile bugünkü popun birbirinden çok farklı olduğunu, o günkü halkın bugünkü halktan daha yüksek seviyelerde olduğunu, Tamburi Mustafa Çavuş'un gündelik halk diliyle ve “Hıfzî” mahlâsıyla yazdığı güftelerden anlamak sanırım mümkün. “Tamburi” mahlâs ve sıfatını ise sadece halk edebiyatı tarzında yazdığı şiirlerde kullanmıştır ve bu tarzda yazdığı şiirlerden dolayı da “Âşık” olarak anılmış bir bestekârdır.   

Mustafa Çavuş aynı zamanda bir hece, yani halk şairidir. Şiirlerinde "Tamburi" mahlasını kullanmış, sade ve duru bir Türkçe ile özentisiz, duygulu ve sanatlı şiirler söylemiştir. Elde bulunan şiirleri gözden geçirilirse şiir geleneklerimiz içinde Edebî Sanatlara sık sık yer verdiği görülür.

Gerek musikide, gerekse şiir söyleme sanatında ortaya koyduğu eserler onun Âşık Musikisi ve Âşık Edebiyatı ile klâsik musikinin arasında yer aldığı ve kendine özgü bir sanatın mensubu bulunduğu dikkati çeker. Enderun’dan yetişmiş olmasına rağmen musiki anlayışını değiştirmemiş, ilhamlarını sanatın dar kalıplarına sıkıştırmamıştır. (Dr. Nazmi Özalp Türk Musikisi Tarihi C:1 S:181, Yılmaz Öztuna, Müzik Ansiklopedik Sözlük C: 2 S:76)

Mustafa Çavuş'un tarzı son derece zarif, şuh, samimi ve akıcıdır. Şarkıları büyüleyici çok güzel nağmelerle örülmüştür. En klasik formlardan halk tabakasına kadar herkesin beğenisini kazanacak türden eserlerdir. Bu şakrak, sevimli, neşeli ve çarpıcı üslûbun anlaşılması ve bellenmesi kolay olduğu, her zevke hitap ettiği için günümüze altmış dört eseri gelebilmiştir. 36 eserini Dr. Suphi Ezgi 1948 yılında İstanbul Belediye Konservatuarı aracılığı ile yayınladı.         

 

"Dök zülfünü meydana gel" güfteli Hisar Buselik makamındaki şarkının aranağmesini de Udi Nevres Bey bestelemiştir. Sözleri Hafız Hıfzı’ya ait Raks Aksağı şarkıdır.

 

Dök zülfünü meydana gel

Sür atını ferzâne gel

Al daireni hengâme gel

Bülbül senin, gülşen senin, yâr, yâr aman aman

Aşıkınam hayli zaman

Dil muntazır teşrifine, gel aman aman

Verdin cevap unvan ile

Yaktın sinem suzan ile

Müştak sana bin can ile

Saçlarını dök, meydana gel.

Atını sür, satrançtaki vezir gibi gel.

Daireni al, eğlenceye gel.

Öyle yüce bir cevap verdin ki, kalbimi ateş gibi yaktın.

Seni bin canla özledim.

Dostluk bağını kopardın mı?

Sohbet kadehini kırdın mı?

Bari ayrılık çektirme.”

 

Mustafa Çavuş güçlü bir "Hece Şairi" hece şairidir. Buselik Makamı için yazdığı dörtlük şöyledir:

 

Mecnun misal gibi halim,

Sevdiğimi bilir bari.

Tamburi'nin her nağmesi,

Buselik'tir gülizarı.

 

Muhayyer makamı için bestelediği bir başka şiirinin son dörtlüğü ise şudur:

Okundukça beste dilde,

Tamburi'yi pek tut elde.

Sen çıkarma, gözle aşkın;

Muhayyer'dir zira perde

300 yıllık geçmişe rağmen günümüzde şarkıları çok beğenilir. Bunlardan Şehnaz Buselik Aksak şarkısı:

Küçüksu'da gördüm seni gözlerinden bildim seni

İnkâr etmem sevdim seni

Ne kadar cefa edersen gönül ayrılmıyor senden

İnce beli sarmayınca gonca gülü dermeyince

Ya sen ya ben ölmeyince

Ne kadar cefa edersen gönül ayrılmıyor senden

 

Bayati  Aksak şarkısı

Çıkalım sayd-ü şikâra, çatarız belki o yâre

Geçmez gönül dilberinden, dokunur zülf-i nigâra

Hüsnün gören seni ister, aç yüzünü perçem göster 

Gel gülüm gel aman aman

Yanıyor âşık-ı biçare aman aman, Tarabyalı bir civâne

 

Şehnaz makamında bestelediği şarkısı bugünkü pop müziği formatına en yakın eserlerinden biridir:

Fırsat bulsam yâre varsam

Biraz derdimi ona yansam

Yâr elinden halk dilinden

Kurtulamam her ne yapsam

Ah ah ah yanıma gel

Sensin benim gönlüm alan

Kimden kime şekva edem

Esrârımı söyleyemem

Asla gönül eyleyemem

Hûb meşrebli şivekârsın

Benim deyû peyleyemem

Eserlerinden bazıları;

 

“Bir dilberdir beni yakan”                   Hüseyni Aksak,

“Bir esmere gönül verdim”                  Saba Aksak,

“Böyle rakkas ne demeli”                     Isfahan Aksak,

 “Fesleğen ektim gül bitti”                    Isfahan Aksak