- Anasayfa
- Hakkımda
- Şarkı Sözleri
- Makaleler
- Bestekarlar
- Notalar
- Haberler
- Videolar
- Ziyaretçi Defteri
- Önemli Linkler
- Musikişinas Atatürk
- İletişim
Tatyos Efendi (1858-1913)
Tatyos Efendi, 1858 yılında İstanbul, Ortaköy'de doğdu. Ortaköy Ermeni kilisesi musikişinas Monakyan'ın oğlu olan Tatyos Efendi 'nin gerçek adı Tateos Enkserciyan’dır. Ortaköy’deki Ermeni okulunu bitirdikten sonra bir sanatkâr olması için önce bir çilingirin, sonra bir savatçının (gümüş motifçi) yanına çırak olarak çalıştı.
Tatyos Efendi musikiye çok meraklı idi. Eğitimini yarım bırakıp musikiye ilk adımını, Movses Papazyan'dan Kanun dersleri alarak attı. Bir süre amatör topluluklarda kanun çaldı.
Daha sonra kanun çalmayı bırakan Tatyos Efendi, Kemanî Kör Sebuh'dan keman çalmasını öğrendi. Bir yandan da Andon ve Civan kardeşlerden, Hanende Asdik Ağa'dan aldığı derslerle musiki bilgisini ilerletti, pek çok fasıl geçti. Hanende Karakaş, Tanburi Ovakim, Kanuni Şemsi gibi sanatkârlarla, başta Galata'daki Pirinççi Gazinosu olmak üzere, başka gazinolarda da uzun yıllar kaliteli fasıllar yönetti.
Ahmet Rasim Bey, Civan ve Andon kardeşler, Şevki Bey, Kemençeci Vasilâki, Tanburî Cemil Bey ile yakın dostluklar kurdu ve birlikte çalıştı. Çok iyi nota bildiği halde zamanında tespit edilmediği için eserlerinin çoğu unutulmuştur. Aynı zamanda şair olan Tatyos Efendi, çok eserinin sözlerini kendisi ve çok yakın arkadaşı olan Ahmet Rasim Bey yazmıştır. Fevziye Kıraathanesi'nde ilk konservatuvarı kurmuştu. Kemanı ve kanunu virtüöz düzeyde çalmış,
Yakın arkadaşı Ahmet Rasim Bey ile her gün beraber içki içerlermiş ki bazı günler eve geç gitmek bir yana gitmedikleri günlerde olurmuş. Ahmet Rasim Bey 'in eşi Sadberk Hanım sabırlı, müşfik muhterem bir hanımmış. Onu daima mazur görür, sitem etmezmiş. Artık sabrın son demleri olacak ki; bir gün sabah Ahmet Bey' in kahvaltısını hazırlamış, tüm hizmetlerini tamamladıktan sonra yolcu ederken
"Bey, yeter artık bu akşam gün batmadan gel, sakın geç kalma, tahammülüm kalmadı artık" demiş.
Bu rica Ahmet Rasim'i duygulandırmıştı, Bakırköy sahiline inerken mırıldanmaya başlamış; “Sakın geç kalma erken gel..” Miltiyadi Gazinosunda o akşam Ahmet Rasim, Selami Paşa, Tatyos Efendi ve dostları gazinodaki Laterna başında bu besteyi geç vakitlere kadar terennüm etmişler. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, Bakırköy sokaklarına bir nağme dalgası halinde döküldüler. Ve bir güfte daha bestesiyle birlikte dilden dile, kuşaktan kuşağa, geçmişten geleceğe doğru yola koyuldu.
Bu akşam gün batarken gel
Sakın geç kalma erken gel
Tahammül kalmadı artık
Aman geç kalma erken gel
Cefa etme bana mahım
Sonra tutar seni ahım
Üzme beni şivekarım
Aman geç kalma erken gel
Bazı kaynaklar bu şarkının güfte ve bestesinin Ahmet Rasim 'e ait olduğunu yazıyor. Torunu Osman Nihat Akın’da Aydede Dergisinde bu eserin tamamen dedesine ait olduğunu savunmuştur. Fakat araştırmalar sonucunda bu eserin bestekârı Tatyos Efendi, Güftekârının Ahmet Rasim Bey olduğunu tespit ettim. (Suat Yener, Şarkıların Gözyaşları S: 50)
Tatyos Efendi, Ahmet Rasim Bey ve Kemençeci Vasilaki ile birlikte akşam saatlerinde meyhanede “Ehl-i aşkın neşvegah-ı kuşe-i meyhanedir” (Aşk ehlinin neşe bulduğu yer meyhane köşesidir) diye başlayan meşkleri geceye yarılarına kadar sürermiş.
16 Mart 1913 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Ölümünden sonra cebinden üç kuruş para çıkması sanatı sanat için yapan her sanatkârın değişmez kaderiydi.
Kilise defterindeki ölüm kaydının meslek hanesine "Çalgıcı" kaydı konması onun kaderinin bir başka cilvesi idi. Sağlığı bozulduğu dönemde Tatyos Efendi'yi Ahmet Rasim gibi birkaç vefalı dostunun dışında arayan ve soran olmadı, son yıllarını büyük bir yoksulluk ve kimsesizlik içinde geçirdi.
Cenazesi Ahmet Rasim Bey'in topladığı on-onbeş kişi, üç bacısı, dul eşi, kendisiyle yıllardır çalıştığı iki sazende ve kilisenin uzak köşesinde ağlayan bir kadından ibaret küçük bir topluluk ile kaldırılarak, Kadıköy Uzunçayır Ermeni Mezarlığına gömülmüştü.
Ahmet Rasim Bey’in, sözlerini yazdığı Uşşak makamındaki Tatyos Efendi’nin bestelediği şarkının sözleri, Tatyos Efendi’nin kaderi olduğunu söylemişti.
Gam-zedeyim deva bulmam
Garibim bir yuva kurmam
Kaderimdir hep çektiren
İnlerim hiç reha bulmam.
Elem beni terk etmiyor
Hiç de fasıla vermiyor
Nihayetsiz bu takibe
Doğrusu takat yetmiyor.
Ehl-i dilin yoktur kadri
Uğraşma gel Tatyos gayri
Eserin çok kıymetin yok
Git talihine küs bari.
Bu şarkının hikayesini Ahmet Rasim’e vefatından hemen önce Vasilaki hasta halinde anlatıyor:
Tatyos’un Ortaköy’de bir çocukluk aşkı varmış. Kendi cemaatinden olan kızın ailesi aniden Erivan’a göçünce kavuşamamışlar.
Tatyos’da sonradan şimdiki eşiyle evlendirilmiş. Beraber içtikleri o gece kızın İstanbul’a döndüğünü ve otuz yıldır evlenmeyip kendisini beklediğini öğrenmiş.
Ahmet Rasim Bey Tatyos’un kilisede yapılan cenaze töreninin sonunda oturduğu yerden kalkarken kilise sırasına bırakılmış bir zarfı fark ediyor. Zarfın üzerinde “Tatyos ile birlikte defnedilecektir yazmaktadır.
Zarfı otuz yıl önceki çocukluk aşkı olan kadın Ahmet Rasim Bey’e fark ettirmeden onun yanındaki sıraya koymuştur.
Ahmet Rasim zarfı alıp usulca ceketinin cebine koyar. Zarfın kendi yanına konulmasının bir tesadüf olamayacağını düşünüp ve zarfın içindekileri okumanın belki de Tatyos’a karşı ifa edilecek son görev olacağına kanaat getirerek yalnız Ahmet Rasim Bey tarafından görülen ve yarım saat sonra Tatyos’un naaşı ile birlikte toprağa verilen zarfın içinde ki kâğıt da şu dizeler yazılıdır:
Gam-zedesin devan benim
Garip kuşsun yuvan benim
Çektiğimiz yeter gayri
Kaderimsin inan benim
Takat yetişmez eleme
Bülbül imrenir çileme
Bizim şu kara sevdamız
Kalsın öteki aleme
Elbet kadrini bilirim
İste canımı veririm
Küsme talihine Tatyos
Çok durmam ben de gelirim
Şarkılara hikâye olurmuş eski aşklar.
Kim bilir kaç aşka sebep olmuş şarkılar ölümsüzleşmiştir şarkılarda.
O zaman şarkıların gözü kör olmasın diyoruz.
(Hikâye kısmı Ecz. Naci Konyar’dan alınmıştır)
Gamzedeyim deva bulmam garibim bir yuva kurmam
Kaderimdir hep çektiğim inlerim hiç reva bulmam
Elem beni terk etmiyor hiçte fasıla vermiyor
Nihayetsiz müteakiben doğrusu ömür yetmiyor
https://youtu.be/0otid1AwTDI?si=3LxIGYJJMHCrqK1L
Musiki repertuarımızda bulunan eserleri, sekiz peşrev, altı saz semaisi, bir beste denemesi, muhtelif makam ve usullerden bestelediği kırk yedi şarkıdan ibaret olduğu tahmin ediliyor. Bestelerinden özellikle Atatürk 'ün sevdiği şarkılar arasında olan Hicazkâr şarkısının sözlerini Nigâr Osman Hanım yazmış.
Mâni oluyor hâlimi takrire hicâbım
Üzme, yetişir üzme, firakınla harabım
Mahvoldu sükûnum, beni terk eyledi hâbım
Üzme, yetişir üzme, firakınla harabım
“Mahcubiyetim, halimi anlatmayı engelliyor.
Ne olur üzme, ayrılık acınla harap oldum.
Rahatım kaçtı, uykularım beni terk etti.
Ne olur üzme, ayrılık acınla harap oldum.”
Rast makamında bestelediği ve dillerden düşmeyen Sengin Semai şarkısı bestekârlıktaki ustalığının örneğini veriyor.
Bir gönlüme bir hal-i perişanıma baktım
Zalim seni yad eyleye, ah eyleye çaktım
Sen yoksun, o yok, ben yalnız çıldıracaktım
Zalim seni yad eyleye, ah eyleye çaktım
İyi bir bestekârdı ve üstün bir musiki anlayışı vardı. Çağının gerekleri ve sanat anlayışına göre güzel saz ve söz eserleri bestelemiş, eserlerinde makamlarımızın geleneksel ifade özelliklerini başarı ile yansıtmıştır. Tatyos Efendi, saz eseri bestekârı olarak Karcığar, Suzinak, Rast peşrevleri; Hüseyni, Suzinak, Rast saz semaileri ve bazı şarkılarıyla şöhret ve hatırasını hâlâ aramızda yaşatmaktadır.
Bugüne kadar güncelliğini koruyan eserlerinden biri de Rast makamındaki eseri bir başka güzelliktedir:
Mey-i lâlınla dil mestane olsun
Aman saki getir bir tane olsun
Gönül kaşanesi meyhane olsun
Aman saki getir bir tane olsun
Hazırlayan: Suat Yener
Lütfen kaynak göstererek kullanın.
Tatyos Efendi repertuarı
Ateş-i aşk olmada her dem sebep berbâdıma | Bayâti | Ağır Aksak | _ |
Bilsen(de neler-ne belâ)geçti şu bî-çâre serimden | Hicaz | Sengin Semâî | _ |
Gülşen-i zevk-i hayâtın şimdi mehcurlerdeniz | Hicaz | Ağır Aksak | _ |
Nev-bahar-ı dehr içinde hârsız gül mü olur | Hicaz | Aksak | _ |
Ben çâre ararken dil-i bî-çâreye senden | Hicazkâr | Sengin Semâî | _ |
Mâni oluyor hâlimi takrire hicâbım | Hicazkâr | Curcuna | Nigâr Osman Hanım |
Tîr-i çeşmin tâ ciğergâhımda hançerler urur | Hicazkâr | Ağır Aksak | Yusuf Kenan Bey |
Yok mudur ey mâh-peyker zerre insâfın bana | Hicazkâr | Türk Aksağı | Yusuf Kenan Bey |
Çektim elimi gayri bu dünyâ hevesinden | Hüseynî | Curcuna | _ |
Gönül düştü yine gülzâr-ı zevke | Hüseynî | Curcuna | _ |
Meskenim kûşe-i zillet olalı şam ü seher | Hüseynî | Ağır Aksak | _ |
Ölürüm terk edemem ey gül-i nevreste seni | Hüseynî | Curcuna | _ |
Gözüm hasretle giryandır | Hüzzâm | Aksak | _ |
A gözüm bakma hevâi sözüne | Karcığar | Ağır Aksak | _ |
Göz süzüp yan bakışınla yine aldatma beni | Karcığar | Aksak | _ |
Güldün eğlendin perîşân hâl ü kal'imle bugün | Karcığar | Ağır Aksak | Ahmet Râsim Bey |
Hâtıram rahatsız etmezse seni | Karcığar | Curcuna | _ |
O mâhitâbı acep gösterir mi bana felek | Karcığar | Zincir | _ |
Ehl-i aşkın neşvegâhı kûşe-i meyhânedir | Kürdîli Hicazkâr | Ağır Aksak | _ |
Hoş geçen eyyâmı cânâ her nefes âh özlerim | Kürdîli Hicazkâr | Aksak | _ |
Sohbetinle hoş geçen eyyâmı cânâ özlerim | Kürdîli Hicazkâr | Ağır Aksak | _ |
Uyandı bahtım etmem artık şekvâ felekten | Muhayyer | Sengin Semâî | _ |
Tagyir olunmuş güyâ (sanki) hevâsı | Müstear | Türk Aksağı | _ |
Aşktan hiç bir zaman vazgeçmez uslanmaz gönül | Neveser | Aksak | Râsim Paşa |
Ah cânâ firkatinle sînemi ben dağlarım | Nihâvend | Ağır Aksak | _ |
Meftûn-ı gönül oldu o şâhâne nigâhın | Nihâvend | Sengin Semâî | _ |
Beni dil-sîr ederken âh visâli | Rast | Aksak | _ |
Bir gönlüme bir hâl-i perîşânıma baktım | Rast | Sengin Semâî | Ahmet Râsim Bey |
Çeşm-i cellâdın ne kanlar döktü Kağıthâne'de | Rast | Ağır Aksak | _ |
Mâvi atlaslar giyersin | Rast | Türk Aksağı | _ |
Mey-i lâlinle dil mestâne olsun | Rast | Curcuna | _ |
Atfetme sakın hançer-i müjgânını nâgâh | Sûznâk | Sengin Semâî | _ |
Çeşm-i cellâdın bu(anda-yaşta) girdi artık kanıma | Sûznâk | Ağır Aksak | _ |
Gel elâ gözlüm efendim yanıma | Sûznâk | Müsemmen | _ |
Güzelim gözlüğünü çeşmine tak | Sûznâk | Aksak | _ |
Sûznâk-i fasl-ı aşkı söyleyim dinle yeter | Sûznâk | Ağır Aksak | Ahmet Râsim Paşa |
Bu akşam gün batarken gel | Uşşâk | Aksak | Ahmet Râsim Bey |
Gam-zedeyim devâ bulmam (Kesik kerem) | Uşşâk | Sofyan | _ |
Nâil-i vuslat olan zillet-i dünya bilmez | Uşşâk | Müsemmen | _ |
Ol kadar ağlattın ki gülmek bana oldu haram | Uşşâk | Ağır Aksak | _ |
Rahmı yok bir yâre düştüm el aman gonce-dehen | Uşşâk | Ağır Aksak | _ |
Rûhum musun ey rûh-i safâ-bahşı cihanın | Uşşâk | Türk Aksağı | _ |