Zekai Dede (1825-1897)

Zekai Dede     (1825-1897)

1825 yılında İstanbul Eyüp'te Cedit Ali Paşa mahallesinde doğdu. Babası Hafız Süleyman Efendi, imam aynı zamanda hat hocası ve tanınmış bir hattattır. Zekai Dede'nin annesi Ziyneti Hanım ise Hacı Hasan Efendi'nin kızıdır. Zekai Dede ailenin tek çocuğudur. Fatma Hanım ile evlendi. Bestekâr Ahmet Irsoy'un babasıdır.

 

Zekai Dede, 18 yaşını bitirdiği zaman hafız oldu ve babasından da hat icazet-namesi aldı. Balıklı Hoca Ali Efendi'ye devam ederek medrese eğitimi aldı. Aynı yıllarda gene Eyüp'te oturan Eyyubi Mehmet Bey'den musiki dersleri almaya başladı. Kazasker Mustafa İzzet Efendi'ye devam ederek sülüs ve nesih yazıları öğrendi. Mehmet Bey, bir yıl ders verdikten sonra Zekai Dede'yi, diğer öğrencisi Hamdi Efendi ile beraber, Dede Efendi'nin konağına götürerek takdim etti.  İsmail Dede'ye devam ederek meşke başladı. 1844 yılında Dede Efendi ile yaptığı meşkler 10 ay devam etti. 88 defa meşk etti. Dede Efendi'nin meşk teklifine Eyyubi Mehmet Bey sıcak bakmadı ve kaçamak bahanelerle kabul etmek istemedi. Bunun üzerine Dede Efendi, Eyyubi'ye “Oğlum Mehmet sen musikimizin orostopolluklarını bilmezsin, onu Zekai’ye ancak ben öğretebilirim”. Bunun üzerine Mehmet Bey çaresiz razı olur.       

 

1845 başlarında bir gün, Mehmet Bey, Suzidil makamında bestelediği besteleri Dede'ye takdim edince, İsmail Dede, bu faslın Ağır Semai'sinin Zekai Efendi tarafından bestelenmesini istemiş, öyle yapılmıştır. Bu, Zekai Dede'nin büyük formdaki ilk eseridir. 

 

Dil hasret-i vaslın ile nalân gel efendim,

Nâzınla beni eyleme giryan gel efendim,

Etmekde bu aşk sûz-i dilim dem-be dem efsun,

Bir kat da sen etme beni suzan gel efendim.           

 

1845 ortalarında Zekai Dede, Mustafa Fazıl Paşa'nın isteği üzerine sarayda "Musiki Muallimliği" görev yapmaya başladı ve saraya yerleşti. Paşa ile Mısır' giden Zekai Dede, nazari olarak bildiği Arapçasını Mısır'da pratik olarak da ilerletti. Mısır'da dini ve dindışı mahalli musikiyi incelemiş ve Arapça güfteli "Şugl" denen ilahilerinin çoğunu Mısır'da besteledi ve Mısır'da Şeyh Şihab ile meşk etti.          

 

1868 yılında Mevlevi,1883 yılında “Darüşşafaka Musiki Muallimi” oldu ve ölümüne kadar 14 yıl Darüşşafaka'ya devam ederek bir nesile Türk Musikisi dersleri verdi. 1884 yılında Arif Dede'nin ölümüyle Eyüp Mevlevi hanesi kudümzen başkanlığı boşaldı. Kudüm zen başlığı görevini kabul etti ve kendisine "Dede" unvanı verildi.            

 

Oğlu Ahmet Irsoy, babasının 5 ayin, 100 kadar Kar, Beste ve Semai, 400 küsur İlahi, Şarkı ve Marş bestelediğini söylemiştir. 5 ayin ile 95 Kar, Beste ve Semai elimizde olmasına rağmen, küçük formla bestelediklerinin yalnız 163'ü günümüze gelebilmiştir. Musikisi tarihinde önemli yeri vardır. Bayati Buselik makamını ilk defa Zekai Dede kullanmıştır. Sengin Semai usulünde bestesi şöyledir:

 

Rahat bulamam ney gibi zâr eylemeyince

Ol gözleri ahuya şikâr eylemeyince

Bir lâhza gönül eylenemez sensiz efendim

Tâ zülf-i şeminide karar eylemeyince.        

 

1897 yılında İstanbul'da öldü. Cenazesi büyük bir cemaatle Kaşgari Dergâhı civarına gömüldü. Öğrencilerinden Ahmet Avni Konuk onun için “Ben hayatımda onun gibi âşık bir adam görmedim.” demiştir. Hocası Zekai Dede'nin vefat üzerine Suzidil Mersiye Kar'ı besteledi.         

 

Ey bülbül-i hoş neva hamuş ol         

Vey kalb-i hazin zehr-nuş ol

Üstad-ı hüner Zekai gitti      

Ey beng-i adem sürud guş ol

Avni dil-i zare tesliyet yok   

Ey eşk-i dü dide pü-huruş ol 

 

Hicazkâr, Sengin Semai şarkısı:

 

Gülşende hezâr nağme-i dem-saz ile mahzuz

Mutrîb-ı tarâbsâz-ı hoş-âğâz ile mahzuz

Bî-hûdekomaz kimseyi tesliyyet-i hatır

Muhtac-ı kerem va’de-i incaz ile mahzuz

 “Bülbül, gül bahçesinde derdine sırdaş olan nağmelerle mutludur.

Sevinçle dolu olarak çalıp söyleyenler, hoş sesler veren sazlar ile mutludur.

Gönül almalar kimse için boşa gitmez; zira sevgilinin keremine muhtaç olan âşıklar, sözlerin yerine getirilmesiyle mutlu olurlar.

Hazırlayan : Suat Yener

Lütfen kaynak göstererek kullanın