- Anasayfa
- Hakkımda
- Şarkı Sözleri
- Makaleler
- Bestekarlar
- Notalar
- Haberler
- Videolar
- Ziyaretçi Defteri
- Önemli Linkler
- Musikişinas Atatürk
- İletişim
Alâeddin Yavaşça Belgeseli
1 Mart 1926 tarihinde musiki meraklısı olan Yavaşcazâde Cemil Bey’in oğlu olarak dünyaya gelen Alâeddin Yavaşça, Tamburi Cemil Bey’in taş plakları ile büyümüş. Babası Kilis'li Şair Yavaşca’zade Sezai Efendi'nin oğlu Hacı Cemil Efendi, Annesi Kınoğlu Kadri Efendi'nin kızı Enver Hanım’dır. İlk ve ortaokulu Kilis’te okuyan Alâeddin, lise öğrenimine 1941 yılında Konya Lisesi’nde yatılı olarak başlar, ancak şartların zorluğu yüzünden zatürreeye yakalanınca o yılı kaybeder. Ertesi yıl ailece İstanbul’a taşınır, Divanyolu’nda, Firuzağa Camii’nin karşısındaki ahşap konağın en üst katına yerleşirler.
Musiki Eğitimi:
İlk müzik çalışmasına ilkokul sıralarında Zeki Çelikalp' den Batı Müziği keman dersleri alarak başlamış, notayı da bu yıllarda öğrenmiştir. Kendisinin Türk Musikisiyle ciddi anlamda tanışması, İstanbul Erkek Lisesi'nde öğrenim gördüğü yıllara rastlar. Lise öğrenimine İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ederken bir yandan da Artaki Candan’dan kanun dersleri almaya başlar. Daha sonra Hakkı Süha Gezgin’i tanıdı. Gezgin, iyi bir musikişinas Alâeddin Yavaşça’yı keşfedince evinde her hafta iki gece yapılan fasıllara davet etti.
Yavaşca, İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Tıp Fakültesi’ne girmiş, bu arada Ercüment Berker tarafından 1942 yılında kurulmuş bulunan Üniversite Korosu’na 1945 yılında başladı. Tıp Fakültesi yıllarında Üniversite Korosu çalışmaları ve koronun solistliğini yapması, kendisine radyonun kapılarını da aralamıştır. 1950 yılında radyo sanatçılığı imtihanını kazanıp, İstanbul Radyosu ailesine girdi.
İstanbul Belediyesi Konservatuarı’nda Türk musikisi enstrümanları eğitimi yapılmadığı için, Üniversite korosu, çalışmalarını, bu eksikliği gidermek maksadıyla, Marmara Sineması’nın altındaki lokalde, konservatuar düzeniyle yürütmektedir.
Fikret Kutluğ kanun, Laika Karabey tambur, Hüseyin Sadeddin Arel nazariyat, Salih Murat Uzdilek de ses fiziği dersleri aldı. Zeki Arif Ataergin, Münir Nureddin Selçuk, Sadeddin Kaynak gibi önemli müzik adamlarından meşk eden ve özellikle son yıllarında Sadettin Kaynak’ın çok yakınında bulundu.
Yavaşça, Aksiyon Dergisi’nde o zamanki hatıralarını şöyle anlatıyor:
“Liseyi okumak için İstanbul ' a geldim. O sıralar kanuna merak salmıştım. Artaki Candan’dan kanun dersi almaya başladım. İstanbul Erkek Lisesi’ndeki hocam neyzen Hakkı Süha Gezgin Musiki ile ilişkimi öğrenmiş. Bir gün dersten sonra çağırdı. Her salı ve cuma akşamı evinde yapılan fasıllara davet etti. Kanun öğreneyim derken eski fasılların içine düştüm böylece. Alanında en iyi hanende ve sazendeler katılırdı o fasıllara. Orada Süleyman Erguner’i tanıdım. O Sadettin Kaynak’la tanıştırdı. Daha 18 yaşındaydım. Zeki Arif Hoca 1951’de radyoda dinlemiş ve arkadaşlarından beni bulmalarını istemiş. Yıllarca meşk ettik hocayla. Sonra Münir Nurettin Selçuk’la, Doktor Subhi Ezgi ve Nuri Halil Poyraz’la tanıştık. Subhi Ezgi Beykoz’da oturuyordu. Her pazar Sultanahmet’ten oraya giderdim. Huysuz bir ihtiyardı ama beni severdi. Bazen kapıda karşılar, ‘Mizacım bozuk bugün, ders yapmayalım. Gel bir kahve iç git’ derdi.” (Ayşe Adlı, Aksiyon Dergisi, Sayı: 572 - 21.11.2005)
Sadettin Kaynak’la Tanışma:
Üstat, hocası Sadettin Kaynak’a hep sadık ve vefalı kaldı. Kaynak’ın hastanede kaldığı zamanlar hiç yalnız bırakmadı. Süleyman Erguner bir ramazan günü üstada:
“Yavaşça kalk gidelim ikindi namazını Beyazıt Camiinde kılalım, mukabele de dinleriz” diyor.
Beyazıt Camide ikindi namazını kıldıktan sonra Hafızlar mukabele okumaya başlıyorlar. Bu hafızlardan biri de Sadettin Kaynak’tır. Kaynak, Sultan Selim Camiinin imamlığını yaparken Erguner’de aynı zamanda müezzinliği yaptığı için fazla samimilerdi. Erguner, Kaynak’a:
“Bakın size birini tanıştıracağım, kendisi Tıp tahsili ediyor. Aynı zamanda üniversite korosunda çalışıyor” diyor. Üstat, Kaynak’la tanışmış oluyor.
1951 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun olan Yavaşca, Haseki Hastanesinde ihtisasını yaptı ve 1955 yılında Kadın-Doğum Mütehassısı oldu. Askeri hizmetini Kasımpaşa Askeri Deniz Hastanesi'nde yaptı.
1969 yılında açılan Vakıf Gureba Hastanesi Şeflik imtihanına girmiş, imtihanı kazanıp o tarihten 1976 yılına kadar adı geçen Hastanede Kadın-Doğum Kliniği Şefliği yaptı. 1976 yılında da, boşalmış olan Haseki Hastanesi Kadın-Doğum Kliniği Şefliğine naklen atandı. Bu süreler içinde birçok Kadın-Doğum Mütehassısları yetiştirdi. 1985 yılı 1 Ekim tarihinde aynı hastanenin Başhekimi oldu.
İlk Beste:
Tıp tahsilini yeni tamamlamış genç Doktor Alâeddin Yavaşça, ağır ders trafiğini geride bırakmıştı. Bir yandan musiki çalışmaları bir yandan tıp tahsili yapmak kolay iş değildi. Zor işleri başarmayı seven genç doktorumuz, aynı sınıftan arkadaşı olan Tire’li güzel kıza karşı gönlünü kaptırdığını his ediyordu. Fakat arkadaşının bu aşktan haberi yoktu.
Üniversite bittiğine göre artık hayatında önemli bir karar alabilirim diye düşünerek, bu genç kıza duygularını açıklar.
Genç kızın da kendisine karşı beslediği sevdayı öğrenince, üstat ailesine konuyu açmak üzere, ailenin bir arada yedikleri bir akşam yemeği sırasında, aynı sınıfta okudukları, bir kızı beğendiğini onunda kendisine ilgi duyduğunu söyleyerek onunla evlenmek istediğini anlattı. Aile büyükleri bu evliliğin, kendisi için erken olduğunu, böyle hayati bir konunun aceleye getirilmemesi gerektiğini söyleyerek konuyu kapatırlar.
Genç doktorun hayalleri yıkılmış büyük bir üzüntü içinde hissettiği aşkı gönlüne gömmeye çalışarak, hastane ve radyo çalışmalarını aksatmadan yürütür, ama ruhundaki esen fırtınaya mani olamaz,
Aşkın beni bak yıktı harap eyledi hunhar
Gönlüm seni ta hacre kadar saklasa her bar
Sensin yine kast eyleyecek canıma zalim
Beyhude benim çektiğim ah eylediğim vah
Genç doktor aruz vezniyle yazdığı bu dörtlüğü 1951 tarihinde Hicaz makamında besteledi. İlk denemesini hocası Sadettin Kaynak’a gösterdi ve hocası çok beğenip:
“İyi olmuş ama eski çevrenin içerisinde kalmış, şöyle biracık silkin” dedi.
Ümitsiz Bir Aşka Düştüm:
Dr. Alâeddin Yavaşça, hayatını kurma aşamasında ilk olarak muayenehane açmak, eğitim hastanelerinden birinde çalışmayı hedeflemektedir. Etrafını saran genç kızlar ise çeşitli hayaller kurarak genç doktorun peşini bırakmazlar. Bunlardan birisi genç doktorun kalbine girmeyi başarmıştır.
Aralarında başlayan sevgi tomurcukları filizlenirken iki tarafın aileleri bu arkadaşlığı öğrenmişler, genç kızın annesi bu arkadaşlığı hemen evliliğe bağlamak ister, delikanlıyı iç güveysi gibi görmektedir. Üstat ise evlilik gibi kutsal müesseseyi aceleye getirmek istemez. Ailesi de aynı fikirdedirler. Ama genç kız annesinin tesiriyle; “Ya hemen evlenelim yoksa ayrılalım” şeklinde dayatması Yavaşca’ya ters gelir ve genç kızı çok sevmesine rağmen ayrılmaya karar verir aşkını kalbine gömerek.
Ümitsiz bir aşka düştüm ağlarım ben halime
Gönlüm kırık bağrım yanık hasretim ben yârime
Senden ayrı yaşasam da hayat ölümdür bana
Gönlüm kırık bağrım yanık hasretim ben yârime
Yavaşca yazdığı bu güfteyi 21.04.1951 tarihinde Hicaz makamında besteler. Hemen hocası Sadettin Kaynak’ın yanında soluğu alır ve şarkıyı dinleyen Sadettin Kaynak beste için:
“Bu sunturlu, çok sunturlu bir şarkı olmuş. Çok şükür şimdi rahatım. Gözüm arkada değil. Benim düşündüğüm musikiyi devam ettirecek, yaptığım eserleri sona erdirmeyecek bir bestekâr kalıyor arkamda” dedi.
Artık hocasından tüm desteği almıştı. Üstellik Sadettin Kaynak gibi bir Üstat’tan bu desteği almak çok önemliydi. Üstat, besteleri ard arda sıralamaya başlıyordu. Kendisini musiki alanında Profesörlük kademesine yükseltecek yolun başlangıcı olmuştu.
Artık Bu Solan Bahçede Bülbüllere Yer Yok
Çamlıbel, yaş olarak Alâeddin Yavaşça’dan büyük olsa da iyi dostlukları vardı. Çamlıbel bir gün Yavaşça’nın muayenehanesine gider ve eşinin rahatsız olduğunu onun için o zamanların çok meşhur ve yanına varmayı bırakın, randevu almak için bile ter dökülen bir genel cerrah hocadan randevu almak için yardım istedi.
Alâeddin Bey, hocadan randevu aldı. Hoca, Çamlıbel’in eşi Azize Hanım’ı muayene etti ve sonra Alâeddin Bey’i yanına çağırdı:“Alâeddin kardeşim, durum fena. Göğüsten başlamış tüm koltuk altını sarmış kanser. Mutlaka vücudun başka yerlerinde de metastaz yapmıştır. Bu hastayı hiçbir şekilde ameliyat etmek istemem. Hekim olarak yapacağımız ilaçlar verip ömrünün son demlerini mümkün olduğunca ağrısız geçirmesini sağlamaktan ibarettir.’
Bu haber Alâeddin Bey’i yıkmıştı, adeta şok olmuştu. Nasıl söyleyecekti bunu Faruk Nafiz Bey’e. Eşinin üzerine titreyen, ona delice sevdalı bir adamdı Çamlıbel. Nasıl derim, nasıl söylerim? Diye düşündü. Üzüntüsünü içine atarak o dev şairin koluna girip:“Gel biraz yürüyelim üstat” dedi.
Hocanın kendine anlattıklarını yavaş yavaş anlattı. Faruk Nafiz Bey, hiçbir şey söylemeden gitti. Aradan geçen biraz zamandan sonra Azize Hanım hayata gözlerini yumdu. O dev şair için esas yıkım olmuştu.
Birbirlerine bağlılıkları, saygıları ile tanına Azize Çamlıbel eşini şöyle anlatır: “Yuvasına çok bağlıdır, babalar yarışa çıksa Faruk birinci gelir, Faruk kahvaltı etmeden sabahtan öğleye kadar çalışır. Çalışırken konuşmak istemez. Gezmeyi, bilhassa vapur seyahatini çok sever. Kır kahvelerinden de hoşlanır, iyi yapılmış yemeği sever”.
Eşinin vefatından sonra Faruk Nafiz Çamlıbel haftalar sonra Alâeddin Bey’in yanına geldi. Omuzları çökmüş, gözleri kan çanağı olmuştu. Cebinden katlanmış bir kâğıt çıkardı ve Alâeddin Bey’e uzattı:
“Bunu yazdım. Bestelersen sevinirim” dedi ve başka bir şey söylemeden çıktı gitti. O kağıttaki dörtlün ömrünün en hazin dörtlüğüydü. Dillerden düşmeyecek bir Hicaz şarkının güftesi Usta Bestekâr Alâeddin Yavaşça’nın notalarla süslediği Zeki Müren, Behiye Aksoy, Emel Sayın, Mustafa Sağyaşar, Yaşar Özel, Ahmet Özhan ve onlarca sanatçının sesinden kalbimize nakşeden bir eser olacaktı.
Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Bir yer ki seven sevilenlerden eser yok
Bezmin de kadeh kırdığımız sevgililer yok
Bir yer ki seven sevilenlerden eser yok
Üstat, şairin duygularını içinde duyarak güfteyi notalarla nakşetmeye başladı ve güfteyi 13.09.1966 tarihinde Hicaz makamında besteledi.
Ne günah etse açılmaz iki gönlün arası
Şarkımıza konu olan genç kız. Uzun boyu endamına uygun, güleç yüzünü pırıl pırıl aydınlatan gözler, dolgun kırmızı dudaklar, ameliyata ihtiyacı olmayan estetik bir burun, kuğu boynu misali boyun, ince bedenli, uzun bacaklarını daha uzun gösteren yüksek ince topuklu ayakkabılar üzerinde nazlı nazlı salınan bu sevecen, genç kızın adı Cemile.
Dr. Rahmi Duman Bakırköy’de akıl ve sinir hastalıkları özel hastanesinin sahibi, güzel sayılmaz ama güzel hitabetiyle herkesi kendine hayran bırakan tanınmış bir hekimdi. Davranışlarıyla herkese kendini sevdirmiş tam bir İstanbul beyefendisiydi. Türk sanat müziği arşivine yüzlerce güfte kazandırmış şairdir.
Cemile, Dr. Rahmi Duman’ın Bakırköy’deki akıl ve sinir hastalıkları özel hastanesinde çalışıyordu. Çok gençti etrafında bir sürü delikanlı dolaşıyordu, ama onun gözü Dr. Rahmi Duman’dan başkasını görmüyordu. Rahmi Duman, Cemile Hanım’ı gördüğü an ona âşık olduğunu anlatan şiirleriyle bu güzel Çerkez kızının kalbini kazanmıştı. Ve aradaki kırk yaş farkına rağmen Cemile Hanım kendisi için yazılan ateşli şiirlerin güzelliğine dayanamayarak Rahmi Duman’la evlenmeye karar vermişti.
Doktor, aşkını evlilikle noktalamak ister. Yakınları bu evliliğe sıcak bakmazlar çünkü aralarında büyük yaş farkı vardır. Herkes başka başka yakıştırmalar yaparak Dr. Rahmi’yi bu evlilikten vazgeçirmek isterler. Oysa Dr.Rahmi Duman kararlıdır. Hissiyatını şu dörtlükle yansıtır.
Ne günah etse açılmaz iki gönlün arası
Ne gün âh etse kanar dildeki firkat yarası
Dilerim bin beter olsun kim ayıplarsa beni
Arıyor ruhum onu olsa da bir yüz karası
Bu güzel güfteyi Prof.Dr. Alâeddin Yavaşca Hicaz makamında bestelemiş, işte o günden sonra bu aşkın hikâyesi ölene kadar sürmüş. Cemile Hanım ile Rahmi Bey evlenmişler ömür boyu mutlu olmuşlar.
Üstat, besteyi yapınca yine heyecanla hocası Sadettin Kaynak’a bu yeni yaptığı bestesini okuyunca hocası duygulanır ve “Kalbim kanıyor durmadan” şarkısının notasına şu sözleri yazarak Üstada hediye eder: “Benden sonra Türk Musikisinde bestekârlık vadisinde boşluğu dolduracak olan Alâeddin Yavaşça’ya”
Kimseyi Böyle Perişan Etme Allahım Yeter
Rahmi Duman eşi Cemile hanımla evliliğinden Hakan adında bir oğlu oldu. Hakan’da baba mesleği doktorluğu seçti. Avusturya Lisesi’nde okuduğu dönemde başından geçen hadiseye bakalım.
12 Mart hadisesine neden olan anarşi günlerinde. O devrin en büyük gizli örgütlerinden Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun (THKO) İstanbul ekibi, Bakırköy Çamlık mevkiinde devrin en popüler ruh doktoru Rahmi Duman’ın köşküne nakit para var diye baskın yapmayı planlamışlar.
Örgüt üyelerinden 5-6 kişi 15 Nisan 1971 Perşembe günü Dr. Rahmi Duman'ın köşküne gitmişler. Ancak bakmışlar ki Rahmi Bey evde yok. Bu defa içeride kim varsa bağlamışlar, beklemeye başlamışlar. Bağlananlardan biri kendini çözüp kaçmış, polise durumu anlatmış. Polis de eve baskın düzenlemiş. Örgüt üyeleri Rahmi Bey’in o sıra Avusturya Lisesi’nde okuyan 15 yaşındaki oğlu Hakan Duman’ı yanlarına rehin alıp arka kapıdan kaçmışlar.
Hakan’ı bir başka örgüt üyesinin evine götürmüşler. Bir süre haber alınamamış. Bir ara ümitsizliğe düşmüşler. Bir süre sonra Rahmi Bey’i arayan örgüt üyeleri fidye istemişler. Sonunda oradan buradan para bulunmuş, fidye ödenince Hakan kurtulmuş.
Kâbus bitmişti, ümitsizlik bitmiş kısacası aile kısa bir zamanda olsa perişan olmaktan kurtulmuştu. Hakan’nın bu şekilde sağ salim kurtulmasına şükreden Dr. Rahmi Duman, Yavaşça’ya giderek bir şiiri verdi: “Oğlum kaçırıldığında tek bir haber almadan günler geçti Aleaddin Bey. İçimdeki fırtınayı bu şiire döktüm. Beğenir bestelersin belki” dedi.
Bir babanın evlat sevgisi, hasreti ve umutsuzluğunu fevkalade anlatan güfteyi Yavaşça, titizlikle notaya döktü ve Hicaz makamında besteledi.
Kimseyi böyle perişan etme Allahım yeter
Uyku tutmaz bir ümit yok gelmiyor hiçbir haber
Ağlamaktan gözlerim etrafı artık görmüyor
Hazreti Yakub’a dörderdi beni hükmi kader
Bu şarkı çok tutuldu ve sevildi. Yıllar sonra Yavaşca bir iş için Sağlık ocağına gitmiş. İki genç doktor açacakları hastane için görüşüyorlarmış. Genç doktorlardan birisi ayağa kalkıp Yavaşca’nın yanına gelir:
“Hocam elinizi öpebilir miyi!. Ben, ‘Kimseyi böyle perişan etme Allah’ım yeter’ şarkısının kahramanıyım.” der.
Evet, bu genç doktor Dr. Rahmi Duman’ın 15 yaşında anarşistler tarafından kaçırılan oğlu imiş.
Dr.Rahmi Duman’ı 20 Eylül 1985 günü İstanbul’da 77 yaşında kaybettik. Hakan Bey'i kaçıranlardan ikisi Nahit Töre ve Cihan Alptekin... Töre yaşıyor. Cihan Alptekin ise 30 Mart 1972 günü Mahir Çayanlarla birlikte Kızıldere'de öldürüldü.
Senden Uzak Günlerim
Gaziantep ilinde onuruna düzenlenen bir gecede eşi Ayten Yavaşça’ya dönerek anılarını anlatan Alaeddin Yavaşça, “Senden uzak günlerim zindan oluyor” adlı unutulmaz eseri yazmasında eşine olan sevgisinin, ondan yan yana olup, uzak kalmasının etkisini dile getirerek, anısını şöyle anlatıyor:
“Bir konser dönüşü eşimle birbirimize darılmıştık. Bitişik odalarda kalıyorduk. Ama birbirimizden uzaktık. Aramızdaki kısa mesafeye karşılık, yaşadığım hasret ve kederle bu şarkıyı yazdım.”
Senden uzak günlerim zindan oluyor
Hasretin elemin kalbime doluyor
Gönül bahçemde yazık hayal gülüm soluyor
Hasretin elemin kalbime doluyor
Yıllar sonra Yavaşça çiftinin birlikte katıldığı, TRT Televizyonun canlı yayınında spiker Mehpare Çelik: “Hocam senden uzak günlerim şarkısını Ayten Hanım için bestelediğinizi biliyoruz. Neden uzaktınız dargın mıydınız? Ayten hanım bir yere mi gitmişti?” diye sordu.
Yavaşça: “Yo Ayten bitişik odadaydı” diye cevap verişi gülüşmelere vesile olmuştu.
Kimdir Bu Kadın?
Halk müziği ses sanatçılarından biri olan Azize Tüzten Hanım bir sabah aynaya baktığında saçlarının aklaştığını yüzünün solgunluğunu fark edince duygularını yazmaya başlamış. Geçmişteki günlerini ve gelecek günlerdeki kuşkusunu dile getirmiş. Geri dönmesi mümkün olmayan gençlik yılları için aşağıdaki güfteyi yazmış!
Bu güfteyi Üstada vermiş. Bu güfteyi Yavaşca Kürdîlihicazkâr makamında 25 Ocak 1954 Tarihinde Sultanahmet’te bestelemiş.
Kimdir bu kadın, saçları ak benzi sararmış
Şaştım bu sabah aynaya bir lâhza bakınca
Yaz mevsimi bitmiş, onu kış korkusu sarmış
Şaştım bu sabah aynaya bir lâhza bakınca
Ağlar Gezerim Sahili
Selim Aru,1910-1986 senelerinde yaşamış: bestelenmiş meşhur güftelerin sahibidir. Babası Adil Bey, oğlu Selim Aru'yu, Selâmsız semtinde bulunan Frerler mektebini bitirdikten sonra ve maddî imkânsızlık sebebiyle, kendisi gibi asker yapmak için Kuleli Askerî Lisesi'ne göndermek ister. Hâkim Tahsin Bey ise yeğeninin Robert College'de okumasını arzu ederek masraflarını üstlenir.
Ancak yeğeni lisenin henüz daha 2. sınıfında iken Tahsin Bey vefat edince, kardeşi Eşref Efendi kardeşinin bu arzusunu vasiyet olarak telâkki ederek masrafları üzerine alıp ayrılmamasını sağlar. Fakat Eşref Efendi'nin geliri buna yetmediğinden kendisi, herkesten gizli olarak, Mısır Çarşısı'ndaki bir yağ toptancısının yanında çalışmaya başlar.
Selim Aru Okulu bitirinceye kadar, okul taksitlerini ve sair masrafları bu işten kazandığı ücretle karşılar. Okul arkadaşları, dayısının Mısır Çarşısı'nda çırak olarak çalışmakta olduğunu gördüklerini kendisine bildirdiklerinde Selim Aru buna inanmaz. Fakat arkadaşlarının ısrarı üzerine Mısır Çarşısı'na gidip de durumu kendi gözleriyle görünce hayretler içinde kalır. O günden sonra ne zaman bu anı aklına gelse gözyaşlarını tutamaz.
Selim Aru, her yeni günün erken saatlerinde, Samatya sahilinde yürüyüşlere çıkarmış, aynı saatlerde kendisi gibi yürüyüş yapanların arasında, uzun boylu sarışın, güzel yüzüne ışık saçan mavi gözleriyle, etrafına hafif tebessüm eden bu kız, uzun sarı saçlarını arkadan atkuyruğu denen şekilde bağlarmış.
Kendisine çok yakışan lila rengi eşofmanı arada bir kahverengi eşofmanla değiştirirmiş. Çok ender de olsa, bazen siyah pantolon üzerine uzun el örgüsü örülmüş kazak giyermiş, her sabah erken saatte koşar adımlarla sahilde yürüyüş yapan bu kıza, Selim Aru önceleri tazeliğine hayran olmuş, daha sonraları hayallerini süslemeye başlamış fakat bu kızın ismini bile bilmiyormuş.
Günler akıp giderken. Bir delikanlı belirmiş kızın yanında ikisi gülerek aralarında bir şeyler konuşarak yürüyorlar, Selim Aru, bu delikanlıyı için için kıskanır olmuş, yanlarından geçerken Rumcakonuştuklarını ve kızın adının Eleni olduğunu öğrenmiş, Güzel uzun boynunu pırlanta haçın süslediğini fark etmiş: “Demek ki bu delikanlı ile aralarında bir şeyler var” diye düşünmüş.
Selim Aru buna rağmen her gün kızı görebilmek için sahildeki yürüyüşlerine devam eder ama bir süre sonra Eleni görünmez.
Bir gün bir hafta bir ay aynı şekilde kızı görebilmek için sahile gider ama nafile, kız yoktur. Selim Aru bu içindeki fırtınayı. Bu dörtlüğe aktararak, Alâeddin Yavaşca’ya getirip verir, Yavaşca da bu güfteyi Hicaz makamında besteler:
Ağlar gezerim sahili sanki benimlesin
Ay’da yüzün geceyi öpen sularda sesin
Bilmek istemem, şimdi nerede nasıl kiminlesin
Dünya gözümde değil, çünkü sen gönlümdesin
Şimdi Bahara Erdim:
Ali Orhan Arıkan, 17 Aralık 1941 de evlenir, bir hafta sonra Babaeski sorgu Hâkimliğine tayini çıkar. Yılbaşı tatilinde ailesini ve karısını görmek için İstanbul’a gelmek ister. Ancak kış fena bastırmıştır ve birçok yol kapalıdır.
Bu sırada Amerika’nın Sofya elçisi Bulgaristan’dan kara yolu ile Babaeski’ye gelmiş İstanbul’a gidecektir. Kaymakamın ricası ile Orhan Arıkan’da elçinin arabasına biner ve yola koyulurlar. 29 Aralık’ta Babaeski’den hareket eden araba kar nedeniyle 80 km olan yolu ancak bir günde alır ve Çorlu’ya varırlar. Ancak Çorlu’dan hareket edildikten kısa bir süre sonra Haramidere’de yol karla kapalı olunca geri dönerler.
30 Aralık öğleden sonra tekrar Çorlu’ya gelirler. O akşam uzun rötarlar yapmış bir tren Çorlu’ya gelir Orhan Arıkan bu İstanbul’a doğru yol alan trene biner.
İstanbul’a yaklaştıkça hava açmış ve güneş parlamaya başlamış üç gün süren yolculuk sonunda hasret bitmiş, sevgili eşine kavuşma heyecanı ile şu satırları yazmış:
Şimdi bahara erdim gonca gonca gül derdim
Uzanıp da alsana sana vermeye geldim
Seni görmeye geldim seni sevmeye geldim
O renkli dudağından bir kez öpmeye geldim
Yan gönlüme yan dedim aşkınla çevrelendim
Haydi beni sarsana bak işte dize geldim
Uzat gülgün dudağın aç o cennet kucağın
Yak beni öldür beni canım vermeye geldim
Orhan Arıkan eşi için yazdığı bu şiiri Yavaşca’ya vermiş. Yavaşca’da Mahur makamında 01.01.1965 tarihinde bestelemiş.
Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi:
Sağlık Bakanlığının verdiği bir görevde, heyetle Diyarbakır’a giden Yavaşça, Cahit Sıtkı Tarancı’nın müzesini ziyaret etmiş. Tarancı’nın doğduğu ev müze haline getirilmiş.
Yavaşça, müzenin mimari yapısını kendi doğup büyüdüğü Kilis’teki evine benzetmiş ve çok etkilenmiş. Çocukluk günlerindeki hatıraları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçmiş.
Odaların duvarlarına Tarancı’nın şiirleri ve resimleri serpiştirilmiş. Üstat bunları hayranlıkla incelerken bir anda duvardaki “Hatıralar” şiiri ilgisini çekiyor. Hayranlıkla şiiri okurken, o zamanki beraber seyahat eden Tedavi Hizmetler Genel Müdürü üstadın kulağına eğilerek:
“Hoca galiba yeni bir eser doğacak, benimde torbada tuzum olsun” diyerek şiiri bir kâğıda yazıyor ve üstada veriyor. Üstat bu kâğıdı katlayıp cebine koyuyor. Üstat bu şiirden çok etkileniyor ve seyahatin bundan sonraki bölümünde sanki bir rüya âlemindeymiş gibiydi. Sanki Cahit Sıtkı Tarancı’nın ruhu ile Alâeddin Yavaşça’nın ruhu bir araya gelmişti. Tarancı’nın ruhu Yavaşça’nın ruhuna bu şiiri besteleme dercesine konuşuyordu.
Yavaşça, İstanbul’a döndüğünde beyninde hala Diyarbakır’daki Cahit Sıtkı’nın evi vardı. Eşi kendisini karşılamıştı fakat eşinden müsaade isteyerek doğru çalışma odasına geçti. Kafasında makam hazırdı, usul de belli olmuştu. Sadece Diyarbakır’dan İstanbul’a gelinceye kadarki dönemde içinde biriktirdiği nağmeleri notaya dökmek zamanı gelmişti. Çok sürmedi on beş yirmi dakika sonra şarkı ortaya çıktı.
Son notayı yazıp noktayı koyduğunda musikiye yeni bir şarkı daha eklenmiş oldu. Bu şarkının oluşumu bana Alâeddin Yavaşça’nın Hasan Oral Şen yazdığı kitaptaki sözünü doğruluyordu:
“Bir bestekârın en çok önem vereceği nokta şiirin ifade gücünü çok iyi sezerek, şairin hissettiklerini yaşabilmesidir.”
Bu tatsız akşam saatinde
Görünmez kanatlarınızla
Cama vurmayın ey hatıralar
Sessizliğine doymadığım
O eski saatleri yeni baştan
Kurmayın, kurmayın ey hatıralar
Suda yıldızlara uyarak
Siz de uzaktan bir çöküp
Bir dönüp durmayın ey hatıralar
Bu tatsız akşam saatinde
Başucumda pervaneler gibi
Dönüp dönüp durmayın ey hatıralar
Doktor Hasta Olunca:
Binlerce hastaya şifa olan Doktor Bestekârımız herkesin korktuğu hastalığın kendinde de başladığını anlayınca hemen meslektaşına gidiyor. Hastalık tesadüfen meydana çıktığında erken tanı teşhisiyle 8 Temmuz 1998 yılında acilen ameliyata alınıyor. Ameliyat başarılı geçiyor ve ameliyat sonrası tedavi süresi sonrası Yavaşça sağlığına kavuşuyor.
Yavaşca çok sıkıntılı günler geçirmiş içindeki bunalımı yazdığı güfteyi 23. Temmuz 1998 tarihinde Pınarhisar’da Hicaz makamında bestelemiş.
Guruba yaklaşan ömür bağında
Yapraklar sararıp güller döküldü
Yalnızlığa düştüm bu son çağımda,
Ümidim kalmadı belim büküldü
Şimdi zamanı mı? Oyun bozmanın
Beni bırakıp da gitmek doğru mu?
Alnıma yazılmış bahtsız yazgının
Çözmek mümkün değil yoktur yorumu
Sanatı:
1991 yılında da “Devlet Sanatçısı” unvanı aldı.
Türkiye Yazarlar Birliği 1993'de kendisini “Yılın Kültür Adamı” seçti. Yine 1993 yılında Gaziantep Üniversitesi’ nde "Fahri Doktorluk" unvanı verdi.
Milli Eğitim, Bakanlığı "Türk Musikisi Araştırma ve Değerlendirme Komisyonu", Kültür Bakanlığı Türk Musikisi Kurulu ve Devlet Plânlama Teşkilatı "5. beş yıllık Türk Musikisi Eğitimi Komisyonu" çalışmalarına da katıldı.
Yavaşça. TRT Türk Sanat Müziği Repertuar Kurulu'nda görev yaptı.
1976 yılında kurulan ve eğitim vermeye başlayan Türk Müziği Devlet Konservatuarında öğretim üyeliği ve Ses Bölümü Başkanlığı da yapmıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Devlet Konservatuarı’nın da kurucusu olan Prof. Alâeddin Yavaşça yaş haddinden dolayı görevinden ayrıldı.
600 civarında bestesi olduğunu vurgulayan Yavaşça, 650 civarında bestesi var. Saz eserleri, etütler, methaller, marşlar, çocuk şarkıları... Ayrıca klasik anlayışı içinde takımlar da yaptı. Romantik dönemden fasıl yama geleneklerinden uzak kalınmıştı. Üstat, “Rahat-ül Ervah”, “Hisar” ve “Şehnaz” makamında üç takım yaptı.
İki tane de kâr-ı nâtık çalışması var. Beyit beyit ilerleyen bu eserlerde, her beyit içinde bir makamın ismi söylenir. Yaptığı “kâr-ı nâtıklar” 28 beyit yani 28 makamdan oluşuyor. Güfteleri Prof. Dr. Mustafa Tahralı’ya ait.
Arşivlere geçen bir uzunçaları, 25 taş plağı, 15 tane 45’lik plağı, Cinuçen Tanrıkorur’la yaptığı CD’ler ve Yapı Kredi’den çıkan CD’leri vardır.
Kilis Belediyesi, Prof. Alâeddin Yavaşça adına kentin en güzel parklarından birine büstünü yaptı. (Ayten Yavaşça, “efecanhaber” web, Suat Yener, Şarkıların gözyaşları S:177, Mustafa Rona, 20.Yüzyıi Türk Musikisi S:643, Hasan Oral Şen, Aleddin Yavaşça TRT yayınları, www.turksanatmuzigi.org/)
Romantik dönemden reformist döneme geçen musikimizin önemli elçisi olan Yavaşça, Kürdîlihicazkâr eserlerin ustasıdır. Bazı eserleri; “Kimdir bu kadın saçları ak benzi sararmış”, “ Ram oldu gönül gözlerinin dalgın bakışından”, “Sensiz halim pek perişan efendim”, “Baktıkca gölgeme yadigar diye”, , “Geçmesin günümüz sevgilim yas'la”, “ Mavi gök mavi deniz hep sevginle gezeriz” eserlerinin yanında özelikle Bâki Süha Ediboğlu’nun sözlerini yazdığı bestesi Kürdilihicazkar şaheseridir:
Başka söz söylemem aşktan yana ben
Yaralı bir kuşum, battım kana ben
Ömrümce baş koydum güzelliğine
Azatsız köleyim bil ki sana ben
Yavaşça Neo-Klasik dönemden başlayan Romantik, Reformist dönemlerin tüm özelliklerini taşıyan musikimizin en önemli bestekârlarından biridir. Musikimize hediye ettiği eserlerin hepsi ayrı ayrı değerdedir. Popülerlik yerine sanatı sanat için yapma felsefisinde olduğunu bestelerinden anlamak zor olmaz. Boğaziçi’nin güzelliklerini anlatan Hicaz şarkısının sözleride kendine aittir.
Boğaziçi şen gönüller yatağı
Her bucağı âşıkların otağı
Yamaçları sanki cennetin bağı
Mehtabı hoş, güneşi hoş, günü hoş
Boğaziçi herkesi eder sarhoş
Pırıltılar oynaşırken sularda
Ötüşürler martılar kuytularda
Tarabya'da, Bebek'te, Üsküdar'da
Ayrılık Da Zor Değil
2002 yılında Alâeddin Yavaşca, aile dostları Hasan Oral Şen ile Pınarhisar’dan Kırklareli’ne gezmeye gidiyorlar. Arabayı Yavaşça kullanıyordu. Eşi Ayten Hanım yanında oturuyordu, Hasan Bey ile eşi birlikte arkada oturuyordu.
Bir ara Hasan Bey, şaka olsun diye Ayten Hanımın kulağına eğilip: “Ben ne kadar alafranga bir adamım ki hoca benim güftelerimi hep Nihavent’ten besteliyor” diye söylüyor.
Zira sözleri Hasan Oral Şen’e ait olan en son bestelediği “Bir hâl oldu gönlüme, sevda çekmek istiyor” bu güftesini de Nihavent bestelemişti. Ondan önce de iki güftesini yine aynı makamdan bestelemişti.
Kırklareli’den döndükten sonra Yavaşça bir ara masasının başına geçiyor. Aradan kırk beş dakika geçiyor, Üstat, elinde nota kâğıdı ile geliyor. Hasan Bey’e: “Efendi biz Hicaz makamında da beste yapmasını biliriz. İşte sana alafranga olmayan bir şarkı” diyor.
Ayrılık da zor değil, eğer hasret olmasa
Baharı beklemezdim, kış gönlüme dolmasa
Ömrümün bahçesinde güller yedi renk açar
Bir deli rüzgâr esip, goncaları yolmasa
Dünyalar kadar sevip sevilmemişsem eğer
Bir garip sevdalıyım bu sevgim hiçe değer
Ben düşmüşüm ardına taliim benden kaçar
Kader böyle istemiş bahtım karaymış meğer
Guruba Yaklaşan Ömür Bağında
Doktorlar hasta olmaz demeyin. Binlerce hastaya şifa olan doktor Bestekârımız herkesin korktuğu hastalığın kendinde de başladığını anlayınca hemen meslektaşına gidiyor.
Hastalık tesadüfen meydana çıktığında erken tanı teşhisiyle 8 Temmuz 1998 yılında acilen ameliyata alınıyor. Ameliyat başarılı geçiyor ve ameliyat sonrası tedavi süresi sonrası Yavaşça sağlığına kavuşuyor.
Yavaşca çok sıkıntılı günler geçirmiş içindeki bunalımı yazdığı güfteyi 23. Temmuz 1998 tarihinde Pınarhisar’da Hicaz makamında bestelemiş.
Guruba yaklaşan ömür bağında
Yapraklar sararıp güller döküldü
Yalnızlığa düştüm bu son çağımda,
Ümidim kalmadı belim büküldü
Şimdi zamanı mı? Oyun bozmanın
Beni bırakıp da gitmek doğru mu?
Alnıma yazılmış bahtsız yazgının
Çözmek mümkün değil yoktur yorumu
Seviyorum Çılgınca Benliğimle Ruhumla
Prof.Dr. Alâeddin Yavaşca Haseki Hastanesi’nin Baş Hekimliğini yaptığı yıllarda Büyükçekmeçe’nin Albatroz sitesinde yazları geçiriyordu. Kapı komşusu Haseki Hastanesinin Diş Hekimi olan Dr. Cemil Çataloğlu aynı zamanda Baş Hekim Yardımcısı görevini yürütmekteydi.
Cemil Bey’in eşi ölmüştü. Yaşadığı sıkıntılarını belli etmeden neşeli görünmeye çalışan ve ablası ile birlikte yazlıkta asude bir hayat yaşayan kişiydi.
Güzel bir komşuluk ilişkileri içinde Yavaşça ile yaptığı sohbetlerin birinde. Gençlik yıllarında sevdiği kızla evlenemediğini yıllar sonra çalıştığı hastanelerin birinde o eski aşkına rastladığını anlatmış. Sevdiği kız hiç evlenmemiş, yani Cemil beyi hiç unutmamış daima gönlünde yaşatmış işte bu karşılaşma sonunda yazdığı güfteyi Yavaşca’ya vermiş.
Seviyorum çılgınca benliğimle ruhumla
Dön gel bana sevgilim bil ki hasretim sana
Yasla güzel başını çarpan kalbimi dinle
Dön gel bana sevgilim bil ki hasretim sana
Dr. Alaaddin Yavaşça, meslektaşının hislerini dile getirmek için bu güfteyi Büyükçekmece’de 27.08.1978 tarihinde Uşşak makamında besteleyerek Türk Müziğine bir eser daha kazandırmıştır.
Kaynaklar:
Hasan Oral Şen "Alâddin Yavaşça" Türkiyr Radyo Televizyon kurumu Yayınları
Ayten Yavaşça, “efecanhaber” web sitesi
Ayşe Adlı, Aksiyon Dergisi, Sayı: 572 - 21.11.2005)
Hazırlayan: Suat Yener
Lütfen kaynak göstererek kullanın.
Alaeddin Yavaşça repertuarı
Kuşlar öter cik cik cik | Hüseyin Kalaba | Buselik | Sofyan |
Her şarkıda aşkın dili sensin | Seyfettin Başçıllar | Ferahfeza | Aksak |
Bahçelerden yükselirken kuşların son şarkısı | Tümay Başer Üçok | Hisar | Müsemmen |
Aklımda sen ruhumda sen | Alaeddin Yavaşca | Hisar Buselik | Aksak |
Kara gözlü şirin yar sana bir çift sözüm var | Özgen Bilgisel | Hüseyni | Düyek |
Çıktı çayıra kuzu güldü kırların yüzü | Tahsin Bilengil | Karcığar | Sofyan |
Gül goncası nazende kaş göz endam yerinde | Özgen Bilgisel | Kürdi | Sofyan |
Senden öğrendi gönül sevgi nedir aşk nedir | Alaeddin Yavaşca | Kürdîlihicazkâr | Curcuna |
Şöyle bir gelsen görünsen sevdiğim kim... | Tümay Başer Üçok | Mahur | Aksak |
Gün ışığında kurulmuş masalar | Tümay Başer Üçok | Muhayyerkürdi | Düyek |
Çocuk düşünüyor bulut olsaydım keşke | Sedat Umran | Nikriz | Sofyan |
Samsun'da o gün doğdu Türk'ün eşsiz güneşi | Ramazan Gökalp Arkın | Rast | Sofyan |
Hep sen mi varsın söyle her gönül yarasında | Özgen Bilgisel | Sultani Yegah | Curcuna |
Sevdaya adanılan yürekler var biliriz | Hüsamettin Olgun | Suzidil | Aksak |
Vaktiyle benim gülşenim vardı | Mustafa Nafiz Irmak | Uşşak-Kürdi | Düyek |
Gamlı gönlüm seni gördükçe duyar zevk u safa | Cemalettin Yavaşça | Acem Aşiran | Ağır Aksak |
Gönül aşkından oldu pare pare | Vahit Özaydın | Acem Aşiran | Curcuna |
Her lahza senin hasretin ağlar üzerimde | Cemalettin Yavaşça | Acem Aşiran | Curcuna |
Çıkıver vadiye bir akşam üstü | Rüştü Şardağ | Acem Aşiran | Düyek |
Deniz yosunu gözlerin bakışın derin mi derin | Mesrure Oral | Acem Aşiran | Düyek |
Gönlüm yeni bir sevgili mümkün mü beğensin | Vahit Özaydın | Acem Aşiran | Düyek |
Herkesin güldüğü günler bana ağlayacak sensin | Alaeddin Yavaşça | Acem Aşiran | Düyek |
Kaç yıl sana bir bilmecenin sırrını sordum | Vahit Özaydın | Acem Aşiran | Düyek |
Ufkun kızaran rengine baktıkca hatırla | Ercüment Alacakaptan | Acem Aşiran | Düyek |
Can ellerinden gelmişem fani mekanı n'eylerem | İbrahim Hakkı(Erzurumlu) | Acem Aşiran | Sofyan |
Ruhum şu gelen yılda bile maziyi andı | Alaeddin Yavaşça | Acem Kürdi | Aksak |
Hülyalı siyah gözlerine ruhum ısındı | Alaeddin Yavaşça | Acem Kürdi | Düyek |
Sularda kaybolurken hayaller birer birer | Medih Egemen | Acem Kürdi | Nim Sofyan |
Melekler kadar güzelsin | Şerafettin Aydınlık | Acem Kürdi | Nim Sofyan-Düyek |
Gel ey saki bu gece mest olalım | _ | Bayati | Curcuna |
Gel nazlı gülüm sazını çal şarkımı söyle | Faika Mücella | Bayati | Curcuna |
Yıllarca özlem gönlümde elem benim son bestem o sensin işte | Mebruke Çağla | Bayati | Curcuna |
Dile gelse ızdırabım bülbüle destan olur | Abdullah Celkan | Bayati | Devr-i Hindi |
Gönülden gönüle çağlar geçersin | Mustafa Nafiz Irmak | Bayati | Düyek |
Gönüllerde tesellidir o eski şarkılar | Fazilet Bilge | Bayati | Düyek |
Gönlüm o yeşil gözleri yadetti bu akşam | Alaeddin Yavaşça | Bayati | Yürük Semai |
Gönlümde yanan aşk ateşi ile viran olayım | Kemal Kaplancalı | Bayati | Yürük Semai |
Aşkın nice esrarı uyurken yakacıkta | Mustafa Nafiz Ismak | Bayati Araban | Aksak |
Sen geldiğin an kalbimi hazlar bürümüştü | Asya Demirtaş | Bayati Araban | Aksak |
Bir ümit doğdu bütün kalplere yorgun geceden | Vahit Özaydın | Bestenigar | Aksak |
Düştüm yine ben ateş-i girdabe hüzünle | Alaeddin Yavaşça | Bestenigar | Curcuna |
O dudaklar gece mehtap ile söyleşmiyecek | Hüseyin Siret Özsever | Bestenigar | Aksak |
Hülyalı bahar gelse de kırlarda gezinsek | Mustafa Nafiz Irmak | Buselik | Curcuna |
Seni dinlerken silinir içimdeki gamlar | Rauf Alanyalı | Buselik | Düyek |
Aşkın hududunu aştı muradım | Cemal Safi | Buselik | Sofyan |
Kuşlar öter cik cik cik | Hüseyin Kalaba | Buselik | Sofyan |
Gün kadar gündüz kadar aydın yüzün | Vahit Özaydın | Dilkeşhaveran | Curcuna |
Yadında mıdır gizli emellerle yanardık | Mustafa Nafiz Irmak | Dilkeşhaveran | Aksak |
Ah edip ağla gönül hasret-i dildar ile sen | Mustafa Tahralı | Dügah | Hafif...... |
Gittin artık gözlerim kan ağlasın | Vahit Özaydın | Dügah | Müsemmen |
Menekşeler gibi soldun hazana döndü bahar | Şerafettin Aydınlık | Dügah | Düyek |
Seni sordum aradım her yerde | Vahit Özaydın | Dügah | Aksak |
Bülbül-veş figan eyler aşık vakt-i seherde | Muzaffer Ozak (Aşki) | Dügah | Düyek |
Canan aradım sende meğer can imişsin sen | Bekir Sıtkı Erdoğan | Evc | Aksak |
İnanıp kalbimi verdim de senin ellerine | Vahit Özaydın | Evcara | Aksak |
Gel aşıka göster ey yar ruy-i mahını | Ahmet Uzel | Evcara | Aksak Semai |
Her an beni çekmekte uzaklardaki bir el | Rahmi Duman | Evcara | Curcuna |
Sahra tutuşur sırrına faş eylese Mecnun Leyla ona mahrem | Mustafa Tahralı | Evcara | Yürük Semai |
Susmasın gülşen-i can bülbülü feryad etsin | Mustafa Tahralı | Evcara | Zencir |
Gönül zaten aşka aşık serseri | Tümay Başer Üçok | Ferahfeza | Semai |
Uçuşur her güzelin şem'ine pervane gönül | Ümit Gürelman | Ferahnak | Aksak |
Yüzünde güllerin mutlu sevinci | _ | Ferahnak | Semai |
Güzellere kaymış aklı nar ister Karacaoğlan | Karacaoğlan | Gerdaniye | Curcuna |
Şu dumanlı dağlara çıkıp yatasım gelir | Namık Gedik | Gerdaniye | Düyek |
Ayrılık alnımın kara yazısı | Orhan Arıtan | Gerdaniye Buselik | Yürük Semai |
İpek kumral saçların zümrütten yeşil gözün (BURSA GÜZELİ) | Hasan Lami Güray | Gülizar | Curcuna |
Aşk mevsime bakmaz güzelim dinleme vazgeç | Vahit Özaydın | Hicaz | Aksak |
Elimde sükutun nabzını dinle | Necip Fazıl Kısakürek | Hicaz | Aksak |
Haydi kalk gidelim güzeller başı | Karacaoğlan | Hicaz | Aksak |
Aşk mevsime bakmaz güzelim dinleme vazgeç | Vahit Özaydın | Hicaz | Aksak |
Kimseyi böyle perişan etme Allah'ım yeter | Rahmi Duman | Hicaz | Aksak |
Ne benim derdime aşkın gibi derman bulunur | Taner Çağlayan | Hicaz | Aksak |
Ne günah etse açılmaz iki gönlün arası | Rahmi Duman | Hicaz | Aksak |
Nerde ateş-i aşkın vadin nerede kaldı | Nezihe Becerikli | Hicaz | Aksak |
Ruhum canım sevgilim şimdi nerde | _ | Hicaz | Aksak |
Sen gitme sakın üstüme dünya yıkılır | Alaeddin Yavaşça | Hicaz | Aksak |
Sen gülersin gül gibi ben bülbül-i nalanınam | Nedim | Hicaz | Aksak |
Son bahçede son yolculuğun derdine düşdük | Turgut Çelik | Hicaz | Aksak |
Yarin bize bir selamı yokmuş n'idelim | Fuat Bayramoğlu | Hicaz | Aksak |
Son şarkıların sesleri kopsun dudağından | Mustafa Nafiz Irmak | Hicaz | Aksak-Cur.-Semai |
Ayrılık da zor değil eğer hasret olmasa | Hasan Oral Şen | Hicaz | Aksak-Düyek |
Beni kahreder bu kaçışların | Vahit Özaydın | Hicaz | Curcuna |
Bülbüllerin ah ettiği bir yaz gecesinde | _ | Hicaz | Curcuna |
Gönlüm yanıyor hasretinin kor ateşinden | _ | Hicaz | Curcuna |
Gün batar bülbül susar güller solar | Vahit Özaydın | Hicaz | Curcuna |
Neden bakışların tedirgin şaşkın | Cemal Safi | Hicaz | Curcuna |
Nerde o günler nerde | Alaeddin Yavaşça | Hicaz | Curcuna |
Sevdim güzelim seni artık gel üzme beni | Alaeddin Yavaşça | Hicaz | Curcuna |
Ağlar gezerim sahili sanki benimlesin | Selim Aru | Hicaz | Düyek |
Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok | Faruk Nafiz Çamlıbel | Hicaz | Düyek |
Boğaziçi şen gönüller yatağı | Alaeddin Yavaşça | Hicaz | Düyek |
Bu akşam yine neden bakışların derinde | Fuat Edip Baksı | Hicaz | Düyek |
Dallar çiçek çiçek güller tomurcuk | Rüştü Şardağ | Hicaz | Düyek |
Gitti gelmez bahar yeli şarkılar yarıda kaldı | Cahit Sıtkı Tarancı | Hicaz | Düyek |
İçimde bir yangın var sönmüyor bilir misin | Baki Süha Ediboğlu | Hicaz | Düyek |
İSTANBUL (Kışın ayrı güzelsin yazın..) | _ | Hicaz | Düyek |
Kışın ayrı güzelsin yazın ayrı güzelsin (İSTANBUL) | _ | Hicaz | Düyek |
Riya imiş sevgisi o güzelin anladım | Alaeddin Yavaşça | Hicaz | Düyek |
Ümitsiz bir aşka düştüm ağlarım ben halime | Alaeddin Yavaşça | Hicaz | Düyek |
Üzülme yılların gelse de kışı | Fuat Edip Baksı | Hicaz | Düyek |
Yıllar boyu ben sevgini kalbimde yaşattım | Alaeddin Yavaşça | Hicaz | Düyek |
Aşkın yalan olsada bir gül gibi solsada | İlkan San | Hicaz | Düyek-Semai |
Hatıralar saçılmış ruhuma yaprak yaprak | Münir Müeyyet Berkman | Hicaz | Düyek-Semai |
Ela gözlerini sevdiğim dilber yar senin ahdına durmaz mı sandın | Karacaoğlan | Hicaz | Düyek-Serbest |
Gönlümü aldın güzel kalbimi çaldın güzel | Alaeddin Yavaşça | Hicaz | Düyek-Sofyan |
Yetiş gönül bu kavgayı bir ulu davaya götür | Enver Etik | Hicaz | Düyek-Sofyan |
Severim ben seni candan içeri | Yunus Emre | Hicaz | Müsemmen |
ABANT'TA SABAH (Sonsuzluğun içinde..) | Medih Egemen | Hicaz | Nim Sofyan |
Ülkemin göklerdeki sönmeyen yıldızısın | Cengizhan Mutlu | Hicaz | Nim Sofyan |
Sonsuzluğun içinde kırpmazken gözlerimi (ABANT'DA SABAH) | Medih Egemen | Hicaz | Nim Sofyan-Cur. |
Hayal oldu sevgili gönül ızdırab dolu | _ | Hicaz | Semai |
Aşkın beni bak yıktı harab eyledi ey mah | Alaeddin Yavaşça | Hicaz | Sengin Semai |
Ey yaradan Allah dil sana bendedir | İbrahim Hakkı (Erzurumlu) | Hicaz | Sofyan |
Hem canın hem kanınla hayat verdin sen bana | Hasan Oral Şen | Hicaz | Sofyan |
Her zaman kalbimde seni yaşattım | Salih Korkmaz | Hicaz | Sofyan |
Mavi yaz gününde sarısı güzün | Behçet Kemal Çağlar | Hicaz | Sofyan |
Ne kadar tatlı bu akşam saati | Ali Sevim | Hicaz | Sofyan |
Sen ayn ı ıyanımsın varımda sen ey ruhum | İbrahim Hakkı (Erzurumlu) | Hicaz | Sofyan |
Sen bahçemde açılan gülsün sevgili yavrum | Rüştü Güner | Hicaz | Sofyan |
Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mahım | Süleyman Nahifi Efendi | Hicaz | Yürük Semai |
Bakışların kıvılcım ruha alev saçıyor | Alaeddin Yavaşça | Hicaz (Zirgüle) | Nim Sofyan |
Guruba yaklaşan ömür bağında yapraklar sararıp güller döküldü | Alaeddin Yavaşça | Hicaz (Zirgüle) | Düyek |
Akşamlara anlattım gözümün nuru dedim | Hasan Oral Şen | Hicazkar | Nim Sofyan |
Bir gün sır olan her şeyi bilmek çok güç | Ümit Yaşar Oğuzcan | Hicazkar | Aksak |
Dinle kalbimdeki feryadı kulak ver sesine | Vahit Özaydın | Hicazkar | Düyek |
Geceler sevgimle bana yaklaşır | _ | Hicazkar | Curcuna |
İlk sevgiliden çağrı ve her şarkıda sestin | Seyfettin Başçıllar | Hicazkar | Aksak |
Pek nazlısın ey sevgili yetmez mi tehassür | _ | Hicazkar | Aksak |
Sarı mimoza'msın sen benim | Alaeddin Yavaşça | Hicazkar | Semai |
Şen gözlerinle yüzüme bir baktın | Şükrü Öncel | Hicazkar | Sofyan |
Uzar gider kural budur çınar yavaşça demlenir | Turgut Çelik | Hicazkar | Düyek |
Ateşindir a güzel sevgiyi sevda edici | Mustafa Tahralı | Hisar | Çenber (Ağır) |
Bir sencileyin ruhları gül yar ele girmez | Kanuni Sultan Süleyman | Hisar | Yürük Semai |
Cihanı gark eden baran değil eşk-i revanımdır | Kanuni Sultan Süleyman | Hisar | Aksak Semai |
Sana inansam da inanmasam da (YAĞMUR BAKIŞLI) | Fuat Edip Baksı | Hisar Buselik | Curcuna |
Aşkın gecesi gibi hasret hecesi gibi | Salih Korkmaz | Hüseyni | Sofyan |
Aştım hasret dağlarını düze geldim biriciğim | Cemal Safi | Hüseyni | Sofyan |
Dağlar dağlar yüce dağlar firkat beni nice dağlar | Reşat Özpirinçci | Hüseyni | Düyek |
Dinle bahar türküsünü çiçek yaprakla konuşur | Fuat Edip Baksı | Hüseyni | Sofyan |
Ey güzel gönlünde bir yer ayırıp gitme kal sevgilim desene bana | Orhan Arıtan | Hüseyni | Nim Sofyan |
Geç kalma ki geçmektedir Eylül'de bu yaz da | Rahmi Duman | Hüseyni | Curcuna |
Gülen gözlerinin manası derin | Alaeddin Yavaşça | Hüseyni | Düyek |
Hasretle hemişe gamla yoldaştı | Kemalettin Kami Kamu | Hüseyni | Semai |
Hicranımı peymane-i la'linde bıraksam | Hammamizade İhsan Bey | Hüseyni | Aksak |
İçimdeki özlemi uyutamıyorum yar | Reşat Özpirinçci | Hüseyni | Yürük Semai |
İpek saçın güzel gözün pembe tenin tatlı sözün | Güzide Taranoğlu | Hüseyni | Düyek |
Kafir olsa dine döner gelir çağrıma | Cemal Safi | Hüseyni | Nim Sofyan |
Sabredenler muradına ermişler | Cemal Safi | Hüseyni | Düyek |
Sana olan aşkımı bir bilene danıştım | Cemal Safi | Hüseyni | Yürük Semai |
Saz-ı sinem ile ben nağmeler icad edeyim | Leyla Saz | Hüseyni | Aksak |
Seni sevmek sana tapmak dileğim | Cemil Çataloğlu | Hüseyni | Aksak |
Yüce dağlar sırayla başları duman duman | Hasan Oral Şen | Hüseyni | Düyek-Curcuna |
Acısıyla tatlısıyla hayat güzeldir sevgili | Ali Sevim | Hüzzam | Aksak |
Aşkınla yanıp geçti gönül her hevesinden | Nahit Hilmi Özeren | Hüzzam | Sengin Semai |
Bir akşam ufuklarda silinirken yolcular | Sadun Aksüt | Hüzzam | Düyek-Curcuna |
Bir denizin mavisi bir baharın yeşili | Alaeddin Şensoy | Hüzzam | Semai |
BİR GARİP AŞIĞIM BEN (Güneşin kavurduğu..) | Alaeddin Şensoy | Hüzzam | Nim Sofyan |
Bir gizli günah işleterek kor gibi yaktın | Turgut Tarhan | Hüzzam | Aksak |
Bir ilahi emir almış gibi sevdim seni ben | İlhami Güntel | Hüzzam | Aksak |
Bu nazlar yalvarışlar görünmüyorsun neden | _ | Hüzzam | Curcuna |
Bu şarkı sana ait sevgili dinle | Alaeddin Yavaşça | Hüzzam | Düyek |
Buna zulüm denir gönül dilinde | Taner Çağlayan | Hüzzam | Düyek-Semai |
Dalgın geceler el ele geldik | Yahya Kemal Beyatlı | Hüzzam | Aksak |
Dilin tatlı yüzün güler bakışın kalbime dolar | Ömer Aslan | Hüzzam | Sofyan |
Dost bağından çiçekler verirsem kucak kucak | Nedim Ertürk | Hüzzam | Düyek |
Gecelerden gelen bir ses duyarım | Rauf Alanyalı | Hüzzam | Düyek-Semai |
Gel bu sevda bahçesinden bir demet gül der gönül | Yılmaz Karakoyunlu | Hüzzam | Curcuna |
Gönlümde saadet diye bir his bulamazsın | Cemalettin Yavaşça | Hüzzam | Yürük Semai |
Gül uykudadır ötme garip bülbül uyandırma yazıktır | Turgut Çelik | Hüzzam | Aksak |
Güneşin kavurduğu rüzgarın savurduğu (BİR GARİP AŞIĞIM BEN) | Alaeddin Şensoy | Hüzzam | Nim Sofyan |
Hasretinden çektiğim bir gün değil bin gün değil | Seyfettin Başçıllar | Hüzzam | Aksak |
Hasta ruhumda bitmiyor derdin | Mustafa Nafiz Irmak | Hüzzam | Sengin Semai |
Hayranım gözlerine baş koydum dizlerine | Salih Korkmaz | Hüzzam | Sofyan |
İki gönül bir olup sabrı sevdaya kattı | Hasan Oral Şen | Hüzzam | Düyek |
Nasıl unuturum seni güzelim canımı aşkına adamışım ben | Ali Sevim | Hüzzam | Düyek |
O yarin sunduğu aşk şarabından öyle mestoldun ki bilemem gönül | Ali Sevim | Hüzzam | Curcuna |
Saklarım sinede her an seni canım diyerek | Reşat Özpirinçci | Hüzzam | Aksak |
Seninle geçen yıllar bana çileydi derken | Hüsamettin Olgun | Hüzzam | Curcuna |
Ufkumda güneş bende kalan son bakışındır | Faruk Nafiz Çamlıbel | Hüzzam | Semai |
Üslubu güzeldi şakıyan bir başkaca sesti | Alaeddin Yavaşça | Hüzzam | Aksak |
Yalansız riyasız tatlı dilleri... | İlkan San | Hüzzam | Düyek |
Bakmadın hiç kalbimin feryadına | Vahit Özaydın | Isfahan | Müsemmen |
Çoktan ey saki gelip sinemde mihman olmadın | Nedim | Isfahan | Ağır Aksak |
Döner bir eski plak içli bir keman duyulur | Fethi Karamahmudoğlu | Isfahan | Müsemmen |
Ayın ondördü yüzün ipekten halesi var | Ali Rıdvan Umar | Karcığar | Nim Sofyan |
Gülmedim içimden seni sevdim seveli | Alaeddin Yavaşça | Karcığar | Aksak |
Kaldı mazide bizim aşkımızın hatırası | Alaeddin Yavaşça | Karcığar | Aksak |
Seni ruhumla sarıp kalbime yazdım adını | Vahit Özaydın | Karcığar | Nim Sofyan |
Sevmek altın anahtar | Fethi Karamahmudoğlu | Karcığar | Düyek |
Uymaz bu tabiat bana asla a civanım | Selahattin Tunçman | Karcığar | Aksak |
Çağla yayım çağla sazım durma sen çağla | Suat Gövenç | Kürdîlihicazkâr | Aksak |
Hicranlarımın ahı mı tutmuş seni zalim | Mustafa Nafiz Irmak | Kürdîlihicazkâr | Aksak |
Kimdir bu kadın saçları ak benzi sararmış | Azize Tüzen | Kürdîlihicazkâr | Aksak |
Mendil elimde gittiğin akşam selamladım | Hüseyin Rifat Işıl | Kürdîlihicazkâr | Aksak |
Söyle bana ruhunun nedir esrarı kadın | Taner Çağlayan | Kürdîlihicazkâr | Aksak |
Sürmüyor aşkı hazan yaprağının ömrü kadar | Hikmet Şinasi Önol | Kürdîlihicazkâr | Aksak |
Gecemi zehrediyor içime düşen kuşku | Cemal Safi | Kürdîlihicazkâr | Aksak-Semai |
Bir yaz gecesi aşkımızın bahçelerinde | Alaeddin Yavaşça | Kürdîlihicazkâr | Curcuna |
Ey sarı saçlı kız seni sevdim ta ezelden | Mahir Işıldar | Kürdîlihicazkâr | Curcuna |
Issız sahillerde yalnız kalıp ta | Hüsamettin Olgun | Kürdîlihicazkâr | Curcuna |
Ram oldu gönül gözlerinin dalgın bakışından | Alaeddin Yavaşça | Kürdîlihicazkâr | Curcuna |
Sensiz halim pek perişan efendim | Alaeddin Yavaşça | Kürdîlihicazkâr | Curcuna |
Hiç bilmediğim bir gecedir gözleriniz | Ümit Gürelman | Kürdîlihicazkâr | Curcuna-Aksak |
Baktıkca gölgeme yadigar diye | Halid Lem'i Atlı | Kürdîlihicazkâr | Düyek |
Başka söz söylemem aşktan yana ben | Baki Süha Ediboğlu | Kürdîlihicazkâr | Düyek |
Geçmesin günümüz sevgilim yas'la | Şerafettin Aydınlık | Kürdîlihicazkâr | Düyek |
Gel bana artık harabım sensiz | Alaeddin Yavaşça | Kürdîlihicazkâr | Düyek |
Her gün bir yeni düşteyiz kucaklamış dağlar bizi | Fuat Edip Baksı | Kürdîlihicazkâr | Düyek |
Kandırmıyor tat verse de ruhları | _ | Kürdîlihicazkâr | Düyek |
Gözlerimden akan yaş olsan inanmıyorum | Vahit Özaydın | Kürdîlihicazkâr | Nim Sofyan |
Binbir geceden kalmış o körfezde duran su | Selim Aru | Kürdîlihicazkâr | Nim Sofyan-Serbest |
Bütün özlediklerim aradıklarım sende | Ümit Yaşar Oğuzcan | Kürdîlihicazkâr | Semai |
Kim demiş kış günü yaz olmaz diye | İlkan San | Kürdîlihicazkâr | Semai |
Mavi gök mavi deniz hep sevginle gezeriz | Münir Müeyyet Berkman | Kürdîlihicazkâr | Semai |
Saçların dök dizlerimde yat güzel | Vahit Özaydın | Kürdîlihicazkâr | Semai |
Şu vefasız güzeller kader olup kaldılar | Hasan Oral Şen | Kürdîlihicazkâr | Sofyan |
Mestane-nigah şuh duruşun cana can ekler | Rahmi Duman | Kürdîlihicazkâr | Türk Aksağı |
Gel seninle bu yaz biraz ada boğaz gezelim | Şadi Kurtuluş | Kürdîlihicazkâr | Yürük Semai |
Ela gözlü nazlı dilber seni senden sakınırım | aşık Mustafa Gevheri | Mahur | Aksak |
Boğaziçi bir yüzük İstinye onun taşı | Şakir Dağcıoğlu | Mahur | Düyek |
Derdi baştan atalım yaşamaya bakalım | Alaeddin Yavaşça | Mahur | Düyek |
Kilis'imin bağları kekik kokar dağları | Alaeddin Yavaşça | Mahur | Düyek-Semai |
Şimdi bahara erdim gonca gonca gül derdim | Orhan Arıtan | Mahur | Nim Sofyan |
Görmeyim kimseye göz süzdüğünü mahvolurum | Rahmi Duman | Mahur | Semai |
Ne fidan boylu güzeller bana ilham veriyor | Taner Çağlayan | Mahur | Semai |
Suya gün vursa güzel gölgeni düşmüş sanırım | Hamid Dilgan | Muhayyer | Aksak |
Gönülden gönüle bir yol var dediler | Tümay Başer Üçok | Muhayyer | Düyek |
Sevgi deli gönülden gönüle bir akıştır | Fuat Edip Baksı | Muhayyerkürdi | Aksak |
Rüzgar eser deniz çağlar (SAĞLIK OLSUN BUDA GEÇER) | Halit Çelikoğlu | Muhayyerkürdi | Curcuna |
Rüzgar kırdı dalımı ellerin günahı ne | Fuat Edib Baksı | Muhayyerkürdi | Curcuna |
SAĞLIK OLSUN BU DA GEÇER (Rüzgar eser deniz çağlar) | Halit Çelikoğlu | Muhayyerkürdi | Curcuna |
Eskiden mevsimler böyle değildi | İlkan San | Muhayyerkürdi | Curcuna-Düyek |
Bir gündü gönlümle başbaşa kaldım | Alaeddin Yavaşça | Muhayyerkürdi | Düyek |
Bir sisli mazi canlanır kederli hayallerimde | Sadun Aksüt | Müstear | Düyek |
Ömrüm yollarında gelip geçse de | Salih Korkmaz | Neva | Sofyan |
O güzel gözlerinin sihrine kandım bu gece | Arif Rüştü Bey | Neveser | Aksak |
Bir aşk meleği görmeğe hasret ki bu gözler | Vahit Özaydın | Nihavent | Aksak |
Seni sevmek bütün ilhamıma menba oluyor | Arif Rüştü Görgün | Nihavent | Aksak |
Bir hatıra kalsın diye ey sevgili yaz'dan | Sabahattin Ergi | Nihavent | Aksak-Curcuna |
Baktım o güzel gözlerine kandım o şirin sözlerine | Alaeddin Yavaşça | Nihavent | Curcuna |
Hasta ruhum can bulur şen yüzünü sevince | _ | Nihavent | Curcuna |
Hayat yolu hem zevklidir hem tatlıdır güzelim | Azize Tüten | Nihavent | Curcuna |
Koklat tenin gonca gül | Naci Sıral | Nihavent | Devr-i Hindi |
Akşamın kederiyle karardı mavi sular | Hasan Oral Şen | Nihavent | Düyek |
Aşkı bilmek istiyorsan sevene sor da söylesin | İlkan San | Nihavent | Düyek |
Ayrılık acısını gurbete çıkan bilir | Alaeddin Şensoy | Nihavent | Düyek |
Bal damlası gül damlası nur damlası kızların hası | Alaeddin Yavaşça | Nihavent | Düyek |
Bir hal oldu gönlüme sevda çekmek istiyor | Hasan Oral Şen | Nihavent | Düyek |
Çok özledim gitme hemen gönül çalmaya mı geldin | Taner Çağlayan | Nihavent | Düyek |
Gelince bir araya hayat verir yuvaya | Cengizhan Mutlu | Nihavent | Düyek |
Kopar sonbahar tellerinden derinden derinden | Yahya Kemal Beyatlı | Nihavent | Düyek |
Ne doğan sabah güneşi ne de gülün pembe rengi | Ali Rıza İnan | Nihavent | Düyek |
Ne gam ne keder var deli gönülde | Ayten Yavaşça | Nihavent | Düyek |
Pembe beyaz çiçekler açar sen gelince bana | Ayten Yavaşça | Nihavent | Düyek |
Saçlarını yüzüne dökerek kıvranışın | Alaeddin Yavaşça | Nihavent | Düyek |
Tarih konuşur semtlerinin her köşesinde | Alaeddin Yavaşça | Nihavent | Düyek |
Ufuktaki güneşin denizi öptüğü gün | Salih Korkmaz | Nihavent | Düyek |
Yaprak dala dal yaprağa ayrılık şarkısı söyler | _ | Nihavent | Düyek |
Yarin tatlı bakışları gönüllere akışları | Alaeddin Yavaçca | Nihavent | Düyek |
Bir Nihavent şarkı yapdım aşkı anlatsın diye | Mediha Şen Sancakoğlu | Nihavent | Müsemmen |
Bir yılda tam dört mevsim var | Alaeddin Şensoy | Nihavent | Nim Sofyan |
Sana gülüm diyemem hemen solar küsersin | Orhan Arıtan | Nihavent | Nim Sofyan |
Sapsarı bir gül gibi açıverdin bağımda | Orhan Arıtan | Nihavent | Nim Sofyan |
Mavi mavi gözlerin tatlı tatlı sözlerin | Alaeddin Yavaşça | Nihavent | Nim Sofyan-Düy.. |
Kim ne derse desin sana | Rüştü Şardağ | Nihavent | Nim Sofyan-Y.Semai |
Bakma bakma dayanılmaz gözlerinde öyle bir naz | Şadi Kurtuluş | Nihavent | Semai |
Bir mutlu günün hatırası var | Şadi Kurtuluş | Nihavent | Semai |
Füsun serpen sazının dinlesem nağmesini | Orhan Tokmakoğlu | Nihavent | Semai |
Gönlümün bülbülüsün aşk bahçemin gülüsün | Alaeddin Yavaşça | Nihavent | Semai |
Gönülden gönüle sesler | _ | Nihavent | Semai |
İnce belin güzel yüzün | _ | Nihavent | Semai |
Ne bildim kıymetin ne bildin kıymetim | Münir Müeyyet Berkman | Nihavent | Semai |
Acelem var güzelim aylar yıllar pek hızlı | Hasan Oral Şen | Nihavent | Sofyan |
Bir göz süzerek raks ile nazlar veriyor | Yılmaz Karakoyunlu | Nihavent | Sofyan |
Güvenip aldanma kolay kanması (BİR GÖZÜN BİR GÖZE) | Dursun Kayış | Nihavent | Sofyan |
Ne bahar belli ne de kış bu dünya böyledir işte | Fuat Edip Baksı | Nihavent | Sofyan |
Kordonboyu'nun çapkın güzeli mehtabı bile edersin deli | Alaeddin Yavaçca | Nihavent | Sofyan-Sem.-A.Ak. |
Dalgalar oynaşır gönüller coşar | Alaeddin Yavaçca | Nihavent | Sofyan-Semai |
Sen her zaman penceremde çiçek olur açardın | Tümay Başer Üçok | Nihavent | Yürük Aksak |
Şad oldu gönül sevgilerin en güzeliyle | Ali Sevim | Nihavent-i Kebir | Aksak |
Deli gönül coşar gider her güzele koşar gider | Alaeddin Yavaşça | Nikriz | Sofyan |
Emine'm erdin çağa | Fevzi Bey | Nikriz | Sofyan |
Gün batmada solmakta sular bir de yanık saz | Seyfettin Başçıllar | Nikriz | Aksak |
Bir tek bakışı hançer olup işledi cana | Rıfkı Melul Meriç | Rahatülervah | Yürük Semai |
Gül bülbülü azar ediyor harı ile | Rıfkı Melül Meriç | Rahatülervah | Ağır Aksak Semai |
Yollar aşarak guşuma yarin sesi gelsin | Rıfkı Melul Meriç | Rahatülervah | Devr-i Kebir |
Akşam yine çöktü gönlüme kasvet dolu his | _ | Rast | Düyek |
Aylar yıllar geçse de mevsimler değişse de | Mehmet Urcan | Rast | Sofyan |
Bahçendeki bülbülleri dinle güle aşık | Vahit Özaydın | Rast | Aksak |
Bana nasıl "vaz geç" dersin gönül senden vaz geçer mi | Fikri Akurgal | Rast | Düyek |
Ben de tattım aşk denilen şarabı (AŞK ŞARABI) | Münir Müeyyet Berkman | Rast | Düyek |
Bir hasta güvercin gibi sessiz | Muammer Gözalan | Rast | Sofyan |
Boş yere ömrü tükettim dem-be-dem avareyim | _ | Rast | Düyek |
Gençlik uçtu uzaklara gelen günler dünden kara | Alaeddin Yavaşça | Rast | Curcuna |
Gönlümü engin bakışlı gözlerindir bağlayan | Reşad Özpirinççi | Rast | Aksak |
Hasretin meltem gibi karışmış saçlarıma | Rüştü Şardağ | Rast | Düyek |
Her yerde gün ışıyor gönül sevgi taşıyor | Alaeddin Yavaşça | Rast | Sofyan |
İnanılmaz amma sahi bakışın başka kız senin | Ömer Aslan | Rast | Yürük Aksak |
Kendi hüsnün vechi dilberden hüveyda kıldı aşk | İbrahim Hakkı (Erzurumlu) | Rast | Müsemmen |
Kilis mehdi vücudum mevlidim ilk aşiyanımdır | Rif'at Bİlge(Muallim) | Rast | Düyek |
Sen geldiğin akşam açılır bağda çiçekler | _ | Rast | Düyek |
Senden başka kimseyi görmedi hiç gözlerim | Hasan Oral Şen | Rast | Sofyan |
Senden uzak günlerim zindan oluyor | Alaeddin Yavaşça | Rast | Düyek |
Seni benden beni benden aldı gitti şu yıllar | Alaeddin Yavaşça | Rast | Düyek |
Seni ne zaman görsem düşüncelisin | Hüsamettin Olgun | Rast | Sofyan-Semai |
Sevdim seni aşkım da hayatım da senindir | Cemalettin Yavaşça | Rast | Aksak |
Solmasın o tatlı güzel yüzün | Ayten Yavaşça | Rast | Düyek |
Sundun bana aşk iksirini gözbebeğinden | _ | Rast | Aksak |
Vaktiyle şu yollarda gönül sevgiyi tatdı | Rahmi Duman | Rast | Düyek-Semai |
Yaksan bile sen gönlümü bir zerre gamım yok | Mustafa Nafiz Irmak | Rast | Curcuna |
Bulutlar ağlıyor gökler karardı | Metin Vural | Saba | Curcuna |
Bülbüller öterdi gezdiğin yerde | Rauf Alanyalı | Saba | Aksak |
Ey bad-ı saba yok mu bana müjde o yardan | Reşad Özpirinççi | Saba | Aksak |
Ne devlettir ki dildarım sen oldun | İbrahim Hakkı(Erzurumlu) | Saba | Düyek |
Tadı yok sensiz geçen ne baharın ne yazın | Güzide Taranoğlu | Saba | Düyek |
Yıllarca beraber yaşasam senden usanmam | Cemalettin Yavaşça | Saba | Yürük Semai |
Bir gariplik çöker ki vakit akşam olunca | Hasan Oral Şen | Sazkar | Yürük Semai |
Gözde her renk dilde her sonsuz şiir | Seyfettin Başçıllar | Segah | Ağır Müsemmen |
A efendim bu gurbetlik tez bitsin | Hüsamettin Olgun | Segah | Aksak |
Bir zamanlar sana aşık sana sevdalı idim | Kemal Kaplancalı | Segah | Aksak |
Kapıldım aşkımın girdabına ey zalim imdat et | Dürdane Altan | Segah | Curcuna |
Deniz durgun deniz yorgun sahiller aşk kokuyor | Taner Çağlayan | Segah | Curcuna-Aks.-Sem. |
Bu tatsız akşam saatinde | Cahit Sıtkı Tarancı | Segah | Düyek |
Gitti artık soldu yaprağı gülü (Mes'ud Cemil'e ağıt) | Alaeddin Yavaşça | Segah | Düyek |
Gözlerimde canlandılar Hisar Üsküdar Ada'lar | Mehmet M.Aykutoğlu | Segah | Düyek-Semai |
Rüya gibi geçiyor adalarda sonbahar | Hasan Oral Şen | Segah | Muhammes |
Neylerde segah nağmesi dillerde sadası | Mustafa Tahralı | Segah | Sengin Semai |
İstinye körfezinde bu akşam garipliği... | Yahya Kemal Beyatlı | Segah | Sofyan |
Doğdun yine sen gönlüme bir nur gibi şimdi | Alaeddin Yavaşça | Segah | Türk Aksağı |
Akşam yine mahzun yine sevdalı boğazda | Nuri Akyol | Sultani Yegah | Curcuna |
Başımda kavak yeli esiyor hayır mı ki | Hüsamettin Olgun | Sultani Yegah | Düyek-Semai |
Geldi kuşlarla yeşil dallara yaz | Cenap Şahabettin | Sultani Yegah | Aksak |
Güzel gözlerindeki sevdalı bakışını | Alaeddin Şensoy | Sultani Yegah | Sofyan |
Sevda bakışlarında mana gözlerindedir | Alaeddin Yavaşça | Sultani Yegah | Düyek |
Artık ne o dün var ne o rüyadan eser | Bekir Sıtkı Erdoğan | Suzidil | Sofyan |
Özlemle filiz verdi o sevda bu gece | Ümit Gürelman | Suzidil | Curcuna |
Hasretin meltem gibi karışmış saçlarıma | Rüştü Şardağ | Suzidilara | Düyek |
Aşk büyülü bir heves yaşanır nefes nefes | Tümay Başer Üçok | Suznak | Semai |
Bulabilsem izini düşerim yollarına | Hasan Oral Şen | Suznak | Sofyan |
Gel şu üstü küllenmiş ateşe bir nefes var | Yılmaz Karakoyunlu | Suznak | Curcuna |
Gözlerini gördüğüm an bir su gibi akar zaman | Vahit Özaydın | Suznak | Yürük Semai |
Her dil seni sevda ile söyler avunur | Yılmaz Karakoyunlu | Suznak | Semai |
Her umuttan arda kalmış | Turgut Çelik | Suznak | Curcuna |
Kapanmaz bu yaralar figan olur içimde | Mustafa Sevilen | Suznak | Curcuna |
Sensiz yaşamak bil ki ölümden de acı | Mustafa Nafiz Irmak | Suznak | Aksak |
Sevme beni sakın artık mazideki sevgimizle | Şadi Kurtuluş | Suznak | Semai-Curcuna |
Seyrana geldim ben seni | İlhami Güntel | Suznak | Curcuna |
Şehnazla gönül kabesi devlette midir | Memduh Cumhur | Suznak-ı Nev | Aksak |
Deymez bu ömür boş yere feryade gönül | Yılmaz Karakoyunlu | Şedaraban | Aksak |
Bin güzelden seni beğendim seçtim | Ali Rıdvan Umar | Şehnaz | Düyek |
Ey beni mahrum edibbezm-i visalinden müdam | Fuzuli | Şehnaz | Ağır Çember |
Memnun bilirim gönlümü mahzun imişim ben | Ahmed Vefa Bey | Şehnaz | Yürük Semai |
Sakıya mey sun ki bir gün lalezar elden gider | Sultan II.Mehmet (Avni) | Şehnaz | Ağır Aksak |
Senin mahzunun olmak bana şadan olmadan yeğdir | Taşlıcalı Yahya Efendi | Şehnaz | Aksak Semai |
Süzülen aynalaşan bir suya akmış gibiyim | Vahit Özaydın | Şehnaz | Aksak |
Tutuşan sineme bir dilber-i şadan geliyor | Reşat Özpirinççi | Şehnaz | Hafif |
Yalnızlığın girdabında seni arıyorum | Ayten Yavaşça | Şehnaz | Semai |
Akşam koya inmekte bulutlar yedi renk | Ali Rıdvan Umar | Şevkefza | Aksak |
Hicranlarınla dopdoluyum kalbim ağlıyor | Mustafa Nafiz Irmak | Şevkefza | Aksak |
Katreyiz alemde lakin dilde derya olmuşuz | İbrahim Hakkı(Erzurumlu) | Şevkefza | Devr-i Hindi |
Ben öyle çilgınım ben öyle deli | Sadun Aksüt | Tahir | Düyek |
Gönül çıkar gelir yarin yoluna | Memduh Cumhur | Tahir | Sofyan |
Bir güzel gözlüye meyl etti gönül | Vahit Özaydın | Uşşak | Aksak |
Dil-i şadanı görürsün ney içinde | _ | Uşşak | Aksak |
Ne açan goncada renk ararım ne öten bülbülde ses ve nağme | Rauf Alanyalı | Uşşak | Aksak |
Sardın amalimi sen a güzeller güzeli | Alaeddin Yavaşça | Uşşak | Aksak |
Bir yanardağsın sen alev neyine | Taner Çağlayan | Uşşak | Curcuna |
Bütün bir gençliğim avare aşkınla harab oldu | Kadri Timurtaş | Uşşak | Curcuna |
Cümle yaran sana uşşak olduğun bilmez misin | Nedim | Uşşak | Curcuna |
Ey gonca neden gül yüzünün rengi sararmış | Mustafa Nafiz Irmak | Uşşak | Curcuna |
Akşam yine çılgın gibi kıpkırmızı indi | Tümay Başer Üçok | Uşşak | Düyek |
Erenler demiş meseldir | Hüseyin Mayadağ | Uşşak | Düyek |
Gözü doğru yolu gören varsa gelsin yanımıza | Ali Sevim | Uşşak | Düyek |
Kıymetin bilelim kalan zamanın (DOSTLAR) | Orhan Ete | Uşşak | Düyek |
O günden sevdi gönlüm hüsnünün meftunu kalmıştım | Cemalettin Yavaşça | Uşşak | Düyek |
Seni bilmem amma ben kararlıyım | Cemal Safi | Uşşak | Düyek |
Sevdalı gönül hoşdu gönül gönüle koşdu | Reşad Özpirinççi | Uşşak | Düyek |
Seviyorum çılgınca benliğimle ruhumla | Cemil Çataloğlu | Uşşak | Düyek |
Unuttuk dostu yoldaşı vefamız artık dildedir | Fuat Edip Baksı | Uşşak | Düyek |
Yine yola düşmek gerek | Halide Nusret Zorlutuna | Uşşak | Düyek |
Yüzünün rengi solmuş sonbahar gülü olmuş | Hasan Oral Şen | Uşşak | Düyek |
Çok aradım sordum sizi bulamadım izinizi | Mehmet M.Aykutoğlu | Uşşak | Düyek-Sofyan |
Kim ne derse desin sana | Rüştü Şardağ | Uşşak | Müsemmen |
Neler anlatır neler yanan gözbebeklerin | Hayri Davas | Uşşak | Semai |
Tanrım senin aşkın ulu gönül yanası yanası Allah | Ali Sevim | Uşşak | Sofyan |
Vasf-ı lisan seninledir vasfedemem gönül seni | İbrahim Hakkı (Erzurumlu) | Uşşak | Sofyan |
Gözler vardır aşık eyler | Fazilet Bilge | Uşşak | Sofyan-Düyek |
Ahşap evler dar sokaklar (ESKİ BURSA) | Hüsamettin Olgun | Uşşak | Yürük Semai |
Binelim sevgi atına çıkalım Tanrı katına | Haluk Timurtaş | Uşşak | Yürük Semai-N.Sof. |
Ay büyürken sularda ürperir içlenirim | Özgen Bilgisel | Yegah | Düyek |
Deniz ufkunda güneş sırra bürünmüş gidiyor | Memduh Cumhur | Yegah | Curcuna |
Aşka susayanlara ummanlar kar etmiyor | Alaeddin Şensoy | Zavil | Aksak |
|
|
30.12.2009