Coşkun Erdem (1938-2017)

Coşkun Erdem (1938-2017)


Coşkun Erdem, 1938 yılında Gemlik'in Kapaklı köyünde doğdu. İlk hatırladığı ses ud, çünkü babası Mustafa Bey, oğlu sanatçı olsun diye yanına gelip ud çalardı. Babasının işi dolayısıyla bir müddet sonra Zonguldak'a oradan da Çaycuma'ya göçüyorlar. Seslerin makama ve melodiye dönüşmesi Çaycuma'da Coşkun Erdem serüveni başlıyor. 

Çok küçük yaşta olmasına rağmen sesi ve makam yeteneği dolayısıyla Çaycuma'nın tek camiinde ezan okumaya başlıyor, Çaycuma susup onu dinliyordu. Bazı akşamlar baba evde ud çalmaya başlayınca, küçük Coşkun nağmelerdeki boşluğu sesiyle dolduruyor. 

Mustafa Bey, oğlunun sanatçı olmasını çok istediği için Adapazarı'na taşınıyor. Çünkü Adapazarı'nda musiki cemiyeti var. İşte ilk sistematik müzik eğitimini bu cemiyette almaya başlıyor. Bestelediği saz semaileri ve peşrevleriyle ünlenen İsmail Sefa Olcay hocanın yanında kanuniliğe doğru ilk adımları atıyor.

1954 yılında yani henüz 16 yaşındayken Yenikapı Çakır Gazinosu'nda okuyucu olarak sahneye adımını attı. Solistlik hayatı iki yıl sürdü. Daha sonra okuyuculuğu bırakıp saz heyetine katıldı. Genç yaşına rağmen, devrin önemli solistlerinin saz heyetinde kanuni olarak işe başladı. Turnelere katıldı. Bu arada şiirler yazıp besteler yaptı.

1960'larda verilmeye başlanan ilk Altın Plak Ödülü'nü, bestesini Coşkun Erdem'in yaptığı rast makamındaki ‘‘Kader böyleymiş ne söylesem boş’’ adlı şarkısıyla Sevim Tanürek aldı. 

Coşkun Erdem, tam 6 evlilik yapmış. Biri hayatta olmadığı için kalan beşi her bayram ve doğum gününde kendisini arıyor ve ziyaretine geliyor.

Birinci eşi oryantal Ayşegül Hanım’ın, çok güzel bir kadın olduğunu her zaman söyler. Ayşegül Hanım sahneye çıktı mı, sanki sihirli bir değnekle bütün gözler sabitlenirmiş. Üstat bu güzel kadına büyülenmişti ve evlendiler.

Evlilikleri bir yıl sürdü. Fakat huylu huyundan vaz geçer mi? Üstat rahat durmadı. Şıp sevdi gönlü uslanmıyordu. Ayrıldılar. Bu ayrılık Üstat’ı çok üzdü. Ne yaptı, ne ettiyse bir türlü ikna edemedi Ayşegül Hanım’ı.  Son çare olarak Ayşegül Hanım için: 

Kader böyle imiş ne söylesem boş
Gece gündüz dolaştım aşkından sarhoş
Neşeli olan yuvam şimdi artık kaldı boş
Kader böyle imiş ne söylesem boş

Güfteyi yazdı ve besteledi. Fakat nafile Ayşegül Hanım bir daha dönmedi.

Atiye Hanım

İkinci eşi rahmetli ses sanatçısı Hayrunisa Hanım’dı. Üçüncüsü ise solistti. Adı Atiye Ateş, Atiye Hanım kendini çok meşhur zannedermiş. Bir gün İzmir'de müzikli bir çay bahçesi olan bir yere gidiyorlar. 15 yaşlarında çocuk nargilelere ateş yetiştirmeye çalışırken geziniyor ve “Ateş isteyen var mı” diye bağırıyormuş. Atiye Hanım, Erdem’e dönüp:“Onlara söyle çok ısrar etmesinler burada sahneye çıkmam” demiş.

Zennube

Üstat Atiye Hanım’la pek mutlu değildi. Evliliklerinin ilk altı ayından sonra Üstat, Oryantal Zennube ile tanıştı. Dünyası alt üst oldu. Zehir zemberek âşık oldu. Huylu huyundan vaz geçer mi? 

İlişkileri ilerlemeye başladı. Sabıkalı olduğu için Atiye Hanım takip etmeye başladı. İzmir'de bir gece Zennube’nin evinde muhabbet sırasında Atiye Hanım sevgilileri bastı.

O devirde zina cezası büyüktü. Üstat, Atiye Hanım’a yalvardı yakardı. Kolay olmadı Atiye Hanım’ı ikna etmek ama başardı ve böylece ceza almadan kurtulmuş oldu.

Fakat gönül bu çağlar durur mu hiç! Üstat, çeşitli bahaneler uydurarak Zennube ile kaçamak yapmaya devam etti. Üç dört ay sonra Atiye Hanım’dan boşanıp Zennube ile evlendi. Ama bu da uzun sürmedi. Yıllar sonra Atilla Taş’ın yorumladığı Zennube şarkısı da bu aşkın anısı oldu.

Gel bana gül bana
Gel bana gel güzelim
Gel beraber gezelim

Zennube, Zennube Zennube ah Zennube

Geceler Gariplerindir

Altı evlilik yapan Coşkun Erdem’in beşinci evliliği bir hayli maceralı oldu. Çalıştığı gazinoya Türkün adında bir kız gidip gelmeye başlamıştı. Üstat kızı çok beğenmiş. Türkün Hanım, bir gazinoda sahne alıyormuş. Üstat bir gece basmış gitmiş gazinoya.

 

Çapkınlık damarı yine kabarmış. Sahneden indikten sonra kaldığı pansiyona gitmişler. Geceyi birlikte geçirmişler. Hikâyenin devamını Coşkun Erdem’den dinleyelim:

 

“Ertesi akşam sahnedeyken, gazinonun müdürü kulisten işaret edip beni çağırdı. Sazımı bırakıp gittim. Yanında, iki sivil polis vardı. Meğer kız henüz 17 yaşındaymış. Ne bileyim. Beni hemen içeri attılar. Ertesi günkü Hürriyet olayı manşetten, ‘Kanuni Coşkun Erdem kanunsuz iş yaptı’, diye verdi. Sultanahmet Cezaevi'nde 13 gün yattım. “Geceler Gariplerindir” şarkısını işte bu sırada yaptım. Üç ay içinde nikâh yapma şartıyla tahliye oldum.”

 

Üstat hapiste geçirdiği kısa zamanda bu Segah şarkıyı besteledi.

 

Geceler garip gariplerindir

Ahhh Ahhh Ahhh geceler http://www.yenisarkisozu.net/sarki-2096-Muzeyyen_Senar-Geceler_Gariplerindir_Sarki_Sozu.htmlfeleğin sillesiyle

Oldum mecnundan beter

Sönmesin bahtım bir kere değişmez kader

Feleğin sillesiyle oldum mecnundan beter

Uzun Ömürlü Evliliği

 

En uzun ömürlü olan evliliği ise Nalan Nil ile oldu. Evlilikleri 17 yıl sürdü. Evlilik güzel güzel giderken bu defa Üstat’ın karşısına Alev Sayın çıktı. O günlerde medya için iyi haber kaynağı olmuşlardı. Bomba patlamıştı. Üstat, yurtdışına konsere gidiyor döndüğünde ev tam takır olmuş. Nalan Hanım evi taşımış gitmiş. 17 yıllık evliliği de böyle son bulmuştu.                                       


Coşkun Erdem'in Anıları 

Mustafa Kandıralı çok temiz ve saftır. Bir gün İzmir'e gideceğiz. Dedim ki; “Smokinleri giyip de uçağa binelim, hemen inip konsere yetişiriz” dedim.

Kandıralı itiraz etti. Normal elbiselerimizle bindik. Bulunduğumuz bölümde bir yazı vardı. Kandıralı,  kabinindeki yazıları seçemedi. Bana ne yazdığını sordu:

“No smoking yazıyor” dedim. “Bak gördün mü yasakmış” dedi.

Bülent Ersoy'u çocukluğundan beri tanırım. Bir keresinde ‘‘eskileri topla gel’’ dedi. Gittik. ‘‘Hepsi bu kadar mı?’’ dedi. ‘‘Diğerleri için Karacaahmet'ten izin alamadım’’ dedim. Kadın olduktan sonra bir gün, boş bulunup ‘‘bak oğlum...’’ demişim. ‘‘Bana oğlum deme, ben artık bir kadınım. Kızım de’’ diye bağırdı. O günden beri ‘‘Benim güzel kızım’’ diye hitap ederim. 

Münir Nurettin'i içkili gazinoda şarkı söylemeye ilk defa ben ikna ettim. Ama o çıkmadan ben sahneye gelir, ‘‘Sayın seyirciler, içkilerinizi ve mezelerinizi şimdiden alın. Üstat çıkınca servis kesilecek’’ derdim. (Suat Yener; Şarkıların Gözyaşları S:36, Altın Koza Yayınları 0 322 503 04 77

“Beyoğlu'nda yürüyorum, biri bana arkamdan ‘Coşkun abi, Coşkun abi' diye sesleniyor. Döndüm baktım, Safiye Ayla. İyi be kızım, abi değil de keşke amca deseydin dedim. Safiye Hanım 70 yaşında, ben 35 yaşındayım.”


Coşkun Erdem solistliği neden bıraktığının cevebını şöyle veriyor:

“Baktım Zeki Müren sahnede mini etekler giyiyor, topuklu ayakkabılarla kıvıra kıvıra yürüyor, ürktüm. O dönemde birileri daha çıktı, onun gibi davranmaya başladılar. Yahu ben kıvıramam ki. Kendi kendime, aman Coşkun olay kötüye gidiyor, kolla kendini dedim. Olur ya, güme gitmeyelim boşu boşuna. Bir şarkıcılık hevesi uğruna delikanlılığı kaybetmeyelim. Şarkıcılığı hemen bıraktım, kanuna döndüm. O zamanlar Üsküdar Musiki Cemiyeti'nde kanun çalıyordum. Kanun benim cankurtaranım oldu. Paçayı onun sayesinde kurtardım. (Yüksel Şengül, https://www.sozcu.com.tr/hayatim/magazin-haberleri)

Hazırlayan: Suat Yener