Ahmet Rasim'den Anılar

Ahmet Rasim'den Anılar

Ahmet Rasim'den Anılar

" Sakın geç kalma erken gel " şarkısının hikâyesi:

 

Yakın arkadaşı Tatyos Efendi ile her gün beraber içki içerlermiş ki bazı günler eve geç gitmek bir

yana gitmedikleri günlerde olurmuş. Sadberk Hanım sabırlı, müşfik muhterem bir hanımmış.

Onu daima mazur görür, sitem etmezdi. Artık sabrın son demleri olacak ki; bir gün sabah Ahmet

Bey' in kahvaltısını hazırlamış, tüm hizmetlerini tamamladıktan sonra yolcu ederken

"Bey, yeter artık bu akşam gün batmadan gel, sakın geç kalma, tahammülüm kalmadı artık" demiş

Ahmet Rasim bu kadar sabırlı kişinin bu sözleri nasıl söylediğinin şoku ile

"Hanım akşam bu şarkıyı radyodan dinle" demiş ve evden çıkmış.

Bakırköy sahiline inerken mırıldanmaya başlar."sakın geç kalma erken gel " diye. Ve

Miltiyadi Gazinosunda dostu Selami Paşa'ya rastlar ; “Evden çıkarken refikam bana tembih etti.

Geç kalma erken gel dedi, ben de buraya gelene kadar bunu bir kıta haline getirdim, besteledim."

”Üstat kadehinden bir yudum içmiş, ellerini dizlerine vurup usul tutmaya başlamış. Tatyos 

Efendi ile buluşmuş. Konuyu aynı şekilde ona da anlatmış. Gece geç vakitlerde bugüne kadar

dilimizden düşmeyen "Sakın geç kalma erken gel " şarkısı o gün bestelenmiş.

 

Atatürk ile anısı

Ahmet Rasim, bir gün Ankara'da, Anafartalar'da dolaşırken İsmail Müştak Mayakon'a rastlar.

İsmail Müştak:

—"Aman efendim", . "Siz buralardasınız, nasılsınız?"Ankara'da bir emriniz mi var?.

Ahmet Rasim:

"Fırınlarda ekmeklerin dört köşe değil de, yuvarlak yapılması yüzünden buralara kadar geldim."

Bu sözden bir mana çıkaramayan İsmail Müştak Beye Ahmet Rasim Bey şöyle açıklamada bulunur:

“Bir ekmek alayım, dedim fırından, elimden düşüp yuvarlanmaya başladı. Bu tekerleğin arkasından

ben de Ankara'ya kadar koştum. Şaşkın şaşkın onu arıyorum şimdi. "

O akşam Çankaya'da bu konuşulanları İsmail Müştak, Atatürk'e anlatınca:

Atatürk düşünceli ve birazda sinirli bir tavırla;

"Siz ne dediniz "

İsmail Müştak sessiz kalmış. Ve Atatürk Müştak ' a

“Yarım yüzyıl Türk kültürüne hizmet eden bir yoksul zat, sana Ankara'da ekmek aradığını

söylediği halde, sen neden yardım etmedin? " .

O gece Ankara'nın bütün otelleri aranarak Ahmet Rasim Bey bulundu (kimi kaynaklar da

meyhanede bulunduğu yazılmıştır) ve Çankaya'dan gönderilen bir araba ile Atatürk'ün huzuruna

getirildi. Atatürk, Ahmet Rasim'i ayağa kalkarak karşıladı ve masada yanına oturttu. Biraz sonra

ona şu teklifte bulundu:

"—Boş bulunan İstanbul Milletvekilliğini lütfen kabul eder misiniz?.."

Ayağa kalkan Ahmet Rasim. Atatürk'ün elini öptü ve

:"Şimdi anladım, ekmek gerçekten aslanın ağzında imiş!" ..

 

Ahmet Rasim'i bir gün ziyafete çağırırlar, üstat bakar ki masada içkiden eser yok. Çaresiz

masaya oturur, önce balık gelir üstat:

 “Aman bana bir kadeh; ben rakıyla balığı çok severim.”

Arkadan ekşili köfte gelir,

 “Aman bir rakı daha, köfte ile bayılırım.”

 Derken dolma gelir,

 “Aman dolmaya pek yakışır bir kadeh daha.”

Arkadan baklava gelir bununla da bir kaç duble içince ev sahibi dayanamaz;

“Üstat, rakıyı hangi şeyle içmezsiniz?”

Ahmet Rasim gülerek

“Su” ile cevabını verir.