Hafız Post

Hafız Post

 

İstanbul, Üsküdar’da doğan Hafız Post'un asıl adı Mehmet, mahlası Hafız, Post ise lâkabıdır. Doğum tarihi kesin

olarak bilinmemekle beraber 1630 civarında bir tarih olduğu tahmin edilmektedir. "Post" lâkabı kendisine, vücudunun

baştan ayağa kadar gür ve sık kıllarla örtülü olmasından dolayı verilmişti. Musiki tarihimizin bazı kaynaklarında

adından Tamburi Mehmet yada Mehmet Çelebi olarak söz edilir. 

Çok iyi bir öğrenim gördüğü, genç yaşında Hafız ve Hacı olduğu biliniyor. Selim Giray Han'dan eğitim görmüş,

Divan hocaları zümresine katılmış, daha sonra Bîrun Kâğıt Eminliği'ne getirilmişti. 

Türk güzel sanatlarının önemli bir kolu olan Hat sanatına da merak etmiş, çağının değerli hattatı Tophaneli Mehmet

Efendi'den Taliyk, Sülüs, Nesih türü yazı meşk etti.

 

Nihayet 1694 yılında vefat ederek Karacaahmet Mezarlığı'nda, Divan şairi Nabi'nin mezarının yanı başında toprağa

verildi. Ölümüne o dönem şairlerinden Fennî, 

"Çergehte eyleyüb âhır karar

Postu şîr-i ecel çâk eyledi"

Itrî ise, "Dedi Itrî Hafız'a mevâ ola ya Rab cinan" demişlerdir. 

 

 

 

"Şair tezkireleri Hafız Post'un güzel şiirleri, rağbet kazanmış sözleri ve tarih söylemekte hayli mahareti olduğunu yazar. Divan nazmının mühim simalarından biri olan meşhur Nailî'nin talebesinin bu güzel şiirlerinden , rağbet kazanmış sözlerinden ancak yedi mısra var. . . Şüphesiz bunlar onun edebî şahsiyeti hakkında bir hüküm vermemiz için yeterli değildir. Yalnız bu büyük bestekârdan bir hatıra olarak şu dört mısraı nakledelim:

 

Leblerin yâdına dil âlemde rüsvâdır gider

Kâkülün fikri kara başıma sevdadır gider

Gül yüzün şevkiyle ol gonce dehanı her seher

Hafız-ı şûride bülbül gibi şeydâdır gider"

 

Görüldüğü gibi bu şiirin çağına göre oldukça duru bir dili vardır. 

 

Naili’nin edebî çevresinde yetişen sanatkâr, bu bilgilerin yanı sıra Arapça ve Farsça öğrendi. O da hocası gibi Halvetiyye tarikatına mensuptu. Çağdaşı olan bazı şairler gibi, halk şiirinden kaynaklanan bir ilhamla âşıkane şiirler de söylemiştir. Buna hece kalıpları ile söylenmiş şu güzel şiir bir örnektir:

 

Sana dil vereli bir dem

Şad olmadı mahzun gönlüm

Hasretinle geçti ömrüm

Şad olmadı mahzun gönlüm

***

Gussadan hatırım mahzun

Didelerim oldu pür hûn

Etti aşkın beni Mecnun

Şad olmadı mahzun gönlüm

***

Açıldı lâleler, güller

Feryat eyledi bülbüller

Gûşade oldu hep diller

Şad olmadı mahzun gönlüm

 

                                                                                                             

 

Mûsikîye genç yaşında başlayarak kabiliyet ve yeteneği mûsikî, şiir , hattatlık gibi muhtelif güzel sanat şûbelerinde kendini gösteren Hafız Post'un asırlar arasından süzülüp gelen şöhretini, onun mûsikîşinaslığı, bestekârlığı temin etmiştir. Mûsikî üstadı kendi ifadesi ile (pîr-i cihan dide Kasımpaşalı Osman Efendi)'dir. Bu zat hakkında Esad Efendi'nin musikişinaslar tezkeresinde şu sözler var:

 

(Üstatlık tarikatının pîri, ehliyet vadisinin rehnüması olup bir çok mûsikî üstadının üstadı olmuştur. )İşte Koca Osman'ın ehliyet vadisindeki rehnümalığı, Hafız Post'un da musikiye olan istidat ve kabiliyetini açtı, genişletti ve onu devrinin en büyük üstat ve bestekârı mertebesine yükseltti. 

 

Kasımpaşalı Osman Efendi'den sadece musikî dersi almakla kalmadı; hocasının engin kültüründen her yönü ile yararlandı. Tamburi ve hanendeydi. Esat Efendi onun sesinin güzel olmadığından söz ederse de Safaî, okurken (bülbülleri susturduğunu)söyler. Evliya Çelebi ile Mustakîm-zâde de aynı kanıdadır. Tambur çalmasını Selim Giray Han'dan öğrendiği sanılmaktadır. 

 

"Hafız Post dinî ve lâdinî mahiyette yüzlerce eser bestelemiştir. İlahilerinden başka yalnız Murabba Beste, Semaî, Nakış, Şarkı şeklinde besteledikleri bin'e yaklaşır;fakat, elimizde bulunanlar sekiz-on parçayı geçmez, Klâsik mûsikî repertuarımızın en güzellerinden olan bu eserler, onun bestekârlıktaki maharet ve ince duygusunun en parlak delilidir. . . . Bu eserler Rast makamındaki, 

 

Biz âlûde-i sagar-ı bâdeyiz

Anın çün leb-i yâre dildâdeyiz

 

güfteli Nakış Semaî ile, 

 

Gelse o şuh meclise naz-ü tegafül eylese

 

Güftesiyle başlayan aynı makamdaki Yürük Semaî'yi hatırlatmak bile bu vadideki kabiliyet ve muvaffakiyetini anlatmaya yeter. "

 

Kendisinden öncekilerine göre eserlerinde bir yenilik ve hareketlilik vardır. Güfte seçmekteki titizliği ve şiirlerin sanat değerinin yüksek oluşu, iyi bir edebiyat kültürünün olduğunu gösterir. Özetle Hafız Post klâsik mûsikîmin şekillenmesine, formlaşmasına büyük katkıda bulunmuş bir bestekârımızdır. 

 

Bugün elimizde Tevşih, Durak, Beste, Ağır Semaî, Yürük Semaî olmak üzere on eseri bulunmaktadır. Özellikle dinî eserlerinde "İlâhi bir neşvenin şen duyguları hakimdir. "

 

Hafız Post'un Divan, Tasavvuf, Âşık ve Halk edebiyatının her tür şiir şekline beste tapmış olması dikkat çekicidir. Beste tekniği açısından da eşsiz bir başarıya ulaşmıştır. Yazma mecmualardaki kayıtlara bakılırsa, büyük formda olanlardan çok halk zevkini okşayan, nispeten daha kısa eserler unutulmaktan kurtulmuştur. 

 

Dinî eserlerine Halvetî şairlerinin, özellikle Niyazî Mısrînin şiirlerini seçmiştir. Yaşadığı çağda ve daha sonraki yüzyıllarda ünü yalnız Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde kalmamış, bütün İslâm ülkelerine yayılmıştır.