Zekai Dede

Zekai Dede

 

Ruhum dediğim sen dediğim sensin hep

Manendi kudüm sine küpan oldum

Tenna tenena ten dediğim sensin hep

 

 

1825 yılında İstanbul Eyüp'te Cedit Ali Paşa mahallesinde Cedit Ali Paşa Mescidi'nin yanındaki

evde doğdu. Bu mescidin imamı babası Hafız Süleyman Efendi aynı zamanda hat hocası ve

tanınmış bir hattattır. Zekai Dede'nin annesi Ziyneti Hanım ise Hacı Hasan Efendi'nin kızıdır.

Zekai Dede ailenin tek çocuğudur. Fatma Hanım ile evlendi. Bestekar Ahmet Irsoy'un babasıdır.

 

Zekai Dede, amcasının hoca, babasının hat hocası olduğu Laali-zade Abdulbaki Efendi ilkokulunu

bitirdi. Babasından hat, amcasından Kur'an öğrenmeye başladı. 18 yaşını bitirdiği zaman hafız

oldu ve babasından da hat icazet-namesi aldı. Balıklı Hoca Ali Efendi'ye devam ederek medrese 

eğitimi aldı. Aynı yıllarda gene Eyüp'te oturan Eyyubi Mehmet Bey'den musiki dersleri almaya

başladı. Kazasker Mustafa İzzet Efendi'ye devam ederek sülüs ve nesih yazıları öğrendi. Mehmet

Bey, bir yıl ders verdikten sonra Zekai Dede'yi, diğer öğrencisi Hamdi Efendi ile beraber, Dede

Efendi'nin konağına götürerek takdim etti. Dede'nin arzusu üzerine, haftada bir gün tek başına,

bir gün de hocası Mehmet Bey ile beraber İsmail Dede'ye devam ederek meşke başladı. 1844

yılında Dede Efendi ile yaptığı meşkler 10 ay devam etti. 88 defa meşk etti.

Dede Efendi'nin meşk teklifinine Eyyubi Mehmet Bey sıcak bakmadı ve kaçamak bahanelerle

kabul etmek istememiş. Bunun üzerine dede Efendi, Eyyubi'ye " Oğlum Mehmet sen musikimizin

orostopolluklarını bilmezsin, onu Zekai’ye ancak ben öğretebilirim.” Bunun üzerine Mehmet Bey

çaresiz razı olur.

 

1845 başlarında bir gün, Mehmet Bey, Suzidil makamında bestelediği besteleri Dede'ye takdim

edince, İsmail Dede, bu faslın Ağır Semai'sinin Zekai Efendi, Yürük Semai'sinin de Hamdi Efendi

tarafından bestelenmesini istemiş, öyle yapılmıştır. Bu, Zekai Dede'nin büyük formdaki ilk eseridir.

 

1845 ortalarında Zekai Dede, Mustafa Fazıl Paşa'nın isteği üzerine sarayda "Musiki Muallimliği"

görev yapmaya başladı ve saraya yerleşti. Paşa ile Mısır' giden Zekai Dede, nazari olarak bildiği

Arapçasını Mısır'da pratik olarak da ilerletti.

Mısır'da dini ve dindışı mahalli musikiyi incelemiş ve Arapça güfteli "Şugl" denen ilahilerinin

çoğunu Mısır'da besteledi ve Mısır'da Şeyh Şihab ile meşk etti.

 

1868 yılında Mevlevi oldu.

1883 yılında " Darüşşafaka musiki muallimi " oldu ve ölümüne kadar 14 yıl Darüşşafaka'ya

devam ederek bir nesile Türk Musikisi dersleri verdi.

 

1884 ılında Arif Dede'nin ölümüyle Eyüp Mevlevi hanesi kudümzen başkanlığı boşaldı. Kudüm zen

başlığı görevini kabul etti ve kendisine "Dede" unvanı verildi.

 

Oğlu Ahmed Irsoy, babasının 5 ayin, 100 kadar Kar, Beste ve Semai, 400 küsur İlahi, Şarkı ve

Marş bestelediğini söylemiştir. 5 ayin ile 95 Kar, Beste ve Semai elimizde olmasına rağmen,

küçük formla bestelediklerinin yalnız 163'ü günümüze gelebilmiştir.

 

Hayatının sonlarında batı notası da öğrenmekle beraber, gerek bu notayı, gerek Hamparsum'u

hiç kullanmamıştır. XVI. asırdan sonra yavaş yavaş unutulan Türk Musikisi bilgisini yeniden ve

modern anlayışla kurmakta safha safha çalışan şeyh Hüseyin Fahrettin Dede, Ahmet Avni

Konuk, bilhassa Rauf Yekta Bey'le Dr. Suphi Ezgi, Zekai Dede'nin talebesidirler. Klasik Repertuarı

zamanımıza aktarmakta da en büyük hisse onundur. Bu bakımlardan da Zekai Dede'nin Türk

Musikisi tarihinde önemli yeri vardır. Bayati Buselik makamını ilk defa Zekai Dede kullanmıştır.

 

1897 yılında İstanbul'da öldü. Cenazesi büyük bir cemaatle Kaşgari  Dergahı civarına gömüldü.

 

Öğrencilerinden Ahmet Avni Konuk onun için “Ben hayatımda onun gibi aşık bir adam görmedim.”

demiştir. Hocası Zekai Dede'nin vefat üzerine şu Suzidil Mersiye Kar'ı bestelemiştir.

 

"Ey bülbül-i hoş neva hamuş ol

Vey kalb-i hazin zehr-nuş ol

Üstad-ı hüner Zekai gitti

Ey beng-i adem sürud guş ol

Avni dil-i zare tesliyet yok

Ey eşk-i dü dide pü-huruş ol"

 

Kaynak:

 

 

 

http://musikiyolu.blogspot.com…...Ali Sarıgül