Haydi Abbas, Vakit Tamam Hikayesi

Makam: Hicaz

Bestekar: Onur Akdoğu

Sanatçı: Nusret Yılmaz

Güftekar: Cahit Sıtkı Tarancı

Usül: Değişmeli Düyek

Haydi Abbas, Vakit Tamam Hikayesi

2. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Paris’ten yurda dönen Cahit Sıtkı Tarancı askerliğini yedek subay olarak yapmak üzere birliğine gider. O yıllarda yedek subay sayısı az olduğundan her yedek subaya emir eri verilmektedir.

 

Birliğine gittiğinde bölük yazıcısından künye defterini ister. Sırayla isimlere bakmaktadır bir isim dikkatini çeker:  “Abbas oğlu Abbas.” Abbas, sakat çolak eli yüzünden çürüğe ayrılmış biridir. Talim bitiminde askerin yanına gönderilmesini ister. Öğle saatlerinde kapı çalınır. Karşısında civan mert yiğit biri selam çakıp;

 

“Abbas oğlu Abbas emret komutan” der.

Cahit Sıtkı:”Nerelisin?”

Abbas gür sesle;“Memleket Mardin, kaza Midyat komutan.”

Cahit Sıtkı Tarancı; “Sen benim emir erim olur musun?” deyince Abbas’ın gözleri parlar; “Sen bilir komutan!”           

Askere eşyalarını toplamasını ister ve kendi evinin altındaki boş yere taşınır. Zamanla askerin zekiliği sıcakkanlılığından etkilenir. Abbas her sabah erkenden kalkar Cahit Sıtkı’ya kahvaltı hazırlar. Öğle yemeğini sormadan hazırlar. Tüm ihtiyaçlarını karşıdan bir istek gelmeden düşünüp yerine getirir. Erkenden kalkıp Cahit Sıtkı'nın kıyafetlerini ütüler hazırlar ve evin temizliğini yapar. Akşam olunca Cahit Sıtkı'nın sevdiği yemek ve mezeleri hazırlar.

Zamanla aralarında komutan asker ilişkisinden daha güçlü bir dostluk bağı oluşur. Bu saf ve temiz Anadolu çocuğundaki sadakat ve temiz yürekten etkilenmiştir Cahit Sıtkı. Zaman zaman karşısına alıp dertleşir ve bu Anadolu çocuğunun ruhunda gizli şeyleri keşfeder. Akşamları rakı sofrası kurup en güzel kızartma ve mezeleri hazırlar Abbas. Aralarındaki duygu bağları güçlenir. Böyle bir keyif akşamında alkollü Cahit Sıtkı sorar;

 “Sen İstanbul'u bilir misin Abbas?”        

“Bilir komutanım.” 
“Orda bir Beşiktaş var bilir misin?”       
“Bilir komutan! Ben orda acemi birlikteydim. .”         
“Orda benim bir sevgilim var. Sen bana kaçırıp onu getirir misin?”
sorusuna Abbas:

“Elbette komutan!”  Sabah olur Cahit Sıtkı bakar ki Abbas yeni asker kıyafetleri giymiş tıraş olmuş hazırlanmış. Cahit Sıtkı sorar;

“Hayırdır Abbas neden böyle hazırlık yaptın?”           

“Ben İstanbul’a gidecek komutan!”        
“Ne yapacaksın sen İstanbul’da?”         
“Sen söyledi bana. Ben gidecek sana sevgiliyi getirecek!”

Gözlerindeki hüznü ve gözyaşlarını gizlemek istercesine arkasını dönüp kapıyı çarpar ve çıkıp gider Cahit Sıtkı. Fakat bu mert askerin, yüreği sevgi dolu Anadolu çocuğunun samimiyeti ve sıcaklığından duygulanır. 

 Akşam olur. Ağaç altında rakı sofrası kurdurur ve Abbas karşısına oturtur. Birlikte yer içerler ve Cahit Sıtkı o meşhur şiirini kâğıda döker: 

Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber Sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumanı, var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;

 

Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

 

Yıllarca bu şiire kimse dokunmadı. Onur Akdoğu 1988 yılında nağmelerini önce beyninde canlandırdı ve Hicaz makamında notaya döktü. Sanatçı Mustafa Keser’in keyifli konserleri ile şöhrete ulaştı. Aynı zamanda Keseri’n şöhret merdivenin basamakları oldu.

Hazırlayan: Suat Yener

 Lütfen link verilerek veya kaynak göstererek kullanın.